ahmet taşgetiren – dertli sözlük
insan sevdiğine benzermiş.musa efendimizi anlatan bir belgesel hazırlanmıştı. kendisini anlatırken fark ettim .muhabbetiyle maşallah musa efendimiz e benziyor.allah razı olsun kendisinden.
1965 yılında kahramanmaraş i̇mam hatip lisesi'nden, 1970 senesinde ise i̇stanbul yüksek i̇slâm enstitüsü'nden mezun oldu. yeniden milli mücadele, pınar, türk edebiyatı dergilerinde makaleler yazdı. bayrak, tercüman ve zaman gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. yeni şafak gazetesinde 10 yıl boyunca baş yazarlık yaptıktan sonra dönemin hükümetini eleştiren bir yazısı yayınlanmadığı için istifa etti. halen altınoluk dergisinde genel yayın yönetmenliği, bugün gazetesi ve aksiyon dergisinde köşe yazarlığı yapmakta, burç fm de günlük yorumlar ve mehtap tv'de de haftalık programlar yapmaktadır.
http://bugun.com.tr/kose-yazisi/166228-neler-oluyor-makalesi.aspx

kendilerinin bugünkü yazısı.... tavsiye ile...
kendisi az sinirli abilerimizdendir, bunu konuşma tarzından bile anlayabilirsiniz. hani olurda sinirlendi diyelim işte o zaman dikkatli olun çünkü kalemi kılıca dönüşebilir... altınoluk dergisindeki yazılarını şi̇ddetle tavsiye ediyorum, insanı tefekküre sevk ediyor... son olarak çok ama çok saygi gösterilmesi gereken bir gönül adami dır.
güzel bir yazıya imza atmış.

--- iktibas ---
(b: anlamak)

ekranlar ve sütunlar boyunca "anlamak" sözcüğü kullanılıyor. "bu gençliği anlamak lazım. bu gençlik başka gençlik."

bütün psikiyatrlarımız, bütün siyaset bilimcilerimiz "anlama zaafı"na işaret ediyor, sonra da olan bitene kendi bakışlarına göre bir anlam yüklüyorlar. genel hava, bu gençliğin her yaptığını olumlamak niteliğinde. i̇simlerin başında "prof." vs. gibi unvanlar olunca bu yorumlar çok da havalı hale geliyor.

ben de anlamak gerektiğini düşünüyorum. zaten politika, toplumu anlama ve onun kalbine uzanma sanatıdır.

ama biraz dikkatli bakınca bu "anlama söylemi"nde bir problem olduğu görülüyor.
bizde bu tür söylemler genelde, hayatın içine etkin anlamda girildiğinde ortaya çıkar. diğer ifadeyle efektif olana temenna çakma niteliğinde. diyelim bir grup şiddet uyguladığında, dağa çıktığında, kitlesel anlamda suç işlediğinde vs.

burada da öyle oluyor.
böyle bir ortamda mesela kolaylıkla ak parti'nin sandıkta aldığı yüzde 50'lik oyun üstü "demokrasi sadece sandıktan çıkan irade değildir" denilerek çizilebiliyor. mesela kimse "sandıkta ak parti'ye oy veren yüzde 50'nin nabzı da tutulmalı, onlar da anlaşılmalı" gibi bir cümle kurmuyor. nasıl bir zihniyet olabilir bu yaklaşımın altında? acaba insanlar sandığa gittiğinde herhangi bir talebi dile getirmiş olmuyorlar mı, türkiye'nin şu veya bu yönde yürümesi gibi bir irade söz konusu değil mi?

kimse, mesela gecenin saat ikisinde geziden dönen başbakan'ı karşılayanların da tamamen gençlerden oluştuğuna ve orada yüreklerindeki sevgiyi haykırdıklarına, üstelik olan bitene yönelik öfkelerine bakmıyor, onları anlamak gereği duymuyor. gençse genç, fark neden?

sadece taksim gezi parkı'nda eylem yapan ve mesela türkiye nüfusunun milyonda bilmem kaçı olan bir grubun ne istediği mi önemlidir?

evet, tek bir kişinin dediği de önemlidir, o da anlaşılmalıdır ama mesela ak parti'ye oy veren 21.5 milyonluk bir kitlenin ne istediği önem arz etmiyor mu?

ne dersiniz bir terslik yok mu?

gece yarısı sitelerin içinde tencere-tava çalanların duygularını anlamak önemli, evet.
peki evinde rahatsız olan hastanın, uykusundan uyanan bebeğin, onun annesinin, babasının duygusu önemli değil mi?

onlar adına da bir grup, sitenin ortasına çıkıp sesini yükselttiğinde mi "anlama alanı"na girmiş olacak?

evvelki cumartesi günü kabataş'ta bebek arabası ile yürüyen bir anneyi tartaklayan, başörtüsünü çekip alan, bebeğini arabadan çıkarıp havada sallayan, yere düşen genç annenin üzerine işeyen adamların duygu dünyasını anlamak lazım! anlamak lazım! anlamak lazım! sıra sıra dizilip anlasın tüm psikiyatrlarımız. peki o genç anneyi de anlamak lazım mı?

evet, gezi parkına çıkıp, eylemcilere destek veren "aydınlar, sanatçılar, işadamları, i̇stanbul'un kaymak tabakası diye nitelenenleri" anlamak lazım. peki bu ülkenin bunlarla aynı çizgiyi paylaşmayan aydın, sanatçı, işadamı, vs. hiç mi dikkate almamak gerekiyor?

gezi parkı'na gelip eylemcilere destek veren ve bu arada cuma namazı kılan 30-40 kadar "anti kapitalist i̇slamcı"yı anlamak lazım. peki öte yanda yeniden 28 şubat karanlığının ipuçlarını gören müslüman kitleye ne demek gerekiyor?

tayyip erdoğan herkesi anlamalı. bu işin raconu böyle. ömer iseniz, en uçtaki koca karıyı göreceksiniz. taksim'deki eylemciyi de...
acaba tayyip erdoğan'ı da anlamak lazım mı, ne dersiniz?

kendisine türkiye'yi emanet ettiğimiz insanı? diğer bütün partilerin toplamından fazla halk desteğine sahip olan insanı... ne dersiniz, bu işte bir sakatlık yok mu sevgili psikiyatrlarımız?

doğru, sizi de anlamak lazım böyle zamanlarda...


--- iktibas ---
artık bugün yazarı olmayan yazar.

--- iktibas ---

veda

bugün veda günü.

uzun yazmayacağım.

gelinen noktada, bugün’de yazı hayatımın zorlaştığını ve böyle bir vedanın kaçınılmaz hale geldiğini düşünüyorum.

ben ak parti’yi türkiye’nin, son 60 küsur yıllık hayatının bir kazanımı olarak değerlendiriyorum.

aynı şekilde hizmet camiası dahil bütün hizmet yapılarının, türkiye’nin iyilik yolunda ilerlemesinin önemli unsurlarından olduğuna inanıyorum.

son süreçte ak parti hükümeti ile camia arasında yaşananların, iki yapıyı da yıpratmadan sonlanması için çaba sarf ettim. ama son hadisenin de getirdiği kopuş önlenemedi.

türkiye hangi boyutta ve nereye uzanırsa uzansın yolsuzluklarla mücadele etmeli.

ama ben son operasyonu sadece bir yolsuzluk operasyonu olarak görmedim. bu, başka bir savaşın uzantısı bana göre. ve ben o noktada gazetemin genel yayın çizgisi ile çok farklı duruyorum.

sondan bir önceki yazım “allah’tan hayırlısı” diyerek bitiyordu. bugün de diyeceğim odur: allah’tan hayırlısı.

rabbim niyeti hayır olanları korusun.
allah’a emanet olunuz.

--- iktibas ---
görünüşünden yumuşak sesi olduğunu tahmin edemeyeceğiniz insan. bir çok yazısını okurken, - hah, tam da bunu demek istemiştim. ya da - hakkaten çok doğru deyip durduğum yazar. bazen, bir nevi pusula gibi olduğunu da düşünüyorum.
lise yıllarımda tanıdığım,güler yüzlü,sakin ve tane tane konuşan,köşe yazarı ve basın mensubu.
konuşmasıyla kendini dinletir;
dinlerken de kişiyi din-lendirir ahmet hocam.
sık sık erkam radyo'da yayınlara katılmaktadır.