iyi ki yazılmış denilen şiirler – dertli sözlük
edip cansever - ne gelir elimizden i̇nsan olmaktan başkane çıkar siz bizi anlamasanız da evet, siz bizi anlamasanız da ne çıkar eh, yani ne çıkar siz bizi anlamasanız da. eh bi de eser gökay'dan dinleyiverin. https://www.youtube.com/watch?v=telchof0use
şehirlerin dışındankalk, arkadaş, gidelimdereler yoldaşımız,dağlar omuzdaşımız.dünyayı seyredelim,şehirlerin dışından.esmerden, sarısından,kaçalım, kurtulalımhaydi yürü, bulalım,kat kat çıkmış evlerin,o cam gözlü devleringizlediği alemibir tüy gibi yel alsın,bir dal gibi sel alsın,bizden, menhus elemi.attığımız naralar,yol açsın karanlıkta.çeksin bizi mağaralar,bir derin ormanlıkta.öttürüp sert bir islik,yılanları çağralim.peşinden çığlık çığlık,çakallara bağralım,otelim baykuşlarla.kızıl aksam üstleri,hicret eden kuşlarla,sema, deniz ve yeri,çepçevre, iklim, iklimdolaşalım, gezelimyollar bizden bir izdir,ne duysak sesimizdir,ne görsek benzer bize.hiç şaşmayan bir saatgibi isler tabiat,uyarak kalbimizemevsimler boğum boğum,,zamanın ipliğinde.başı görünmez doğum,sonu ölçülmez hayat...hayvan, nebat ve cemaat,hepsi ilk gençliğinde.ölen olur, yıpranmaz;giden gider, aranmaz.böyle geçer ömrümüz,bir gün gelir, oluruz.haberimiz olmadan.ve o zaman, o zaman,hayat neymiş görürsünbırak, keyfini sursun,şehirlerin, köleleryeter bizi tuttuğutükensin velvelelerkalk arkadaş, gidelimi̇nsanin unuttuğuallah’ı zikredelim;gül ve sümbül hırkamız,sulular, kuşlar, halkamız... necip fazıl kısakürek
bülbülbütün dünyâya küskündüm, dün akşam pek bunalmıştım;nihayet, bir zaman kırlarda gezmiş, köyde kalmıştım.şehirden kaçmak isterken sular zaten kararmıştı,pek ıssız bir karanlık sonradan vâdiyi sarmıştı.işık yok, yolcu yok, ses yok, bütün hılkat kesilmiş lâl...bu istiğrâkı tek bir nefha olsun etmiyor ihlâlmuhîtin hâli "insâniyyet"in timsâlidir, sandım;dönüp mâzîye tırmandım, ne hicranlar, neden andım!taşarken haşrolup beynimden artık bin müselsel yâd,zalâmın sinesinden fışkıran memdûd bir feryâd,0 müstağrak, o durgun vecdi nâgâh öyle coşturduki vâdiden bütün, yer yer, enînler çağlayıp durdu.ne muhrik nağmeler, yâ rab, ne mevcâmevc demlerdi;ağaçlar, taşlar ürpermişti, gûya sûr-i mahşerdi! -eşin var, âşiyanın var, baharın var, ki beklerdin;kıyâmetler koparmak neydi, ey bülbül, nedir derdin ?0 zümrüd tahta kondun, bir semâvî saltanat kurdun;cihânın yurdu hep çiğnense, çiğnenmez senin yurdun,bugün bir yemyeşil vâdi, yarın bir kıpkızıl gülşen,gezersin, hânmânın şen, için şen, kâinatın şen.hazansız bir zemin isterse, şâyed rûh-i ser-bâzın,ufuklar, bu'd-i mutlaklar bütün mahkûm-i pervâzın.değil bir kayda, sığmazsın - kanadlandım mı - eb'âda;hayâtın en muhayyel gayedir ahrâra dünyâda,neden öyleyse mâtemlerle eyyâmın perîşandır?niçin bir damlacık göğsünde bir umman hurûşandır?hayır, mâtem senin hakkın değil... mâtem benim hakkım:asırlar var ki, aydınlık nedir, hiç bilmez âfâkım!tesellîden nasîbim yok, hazân ağlar bahârımda;bugün bir hânmansız serseriyim öz diyârımda!ne husrandır ki: şark'ın ben vefâsız, kansız evlâdı,serâpâ garba çiğnettim de çıktım hâk-i ecdâdı!hayâlimden geçerken şimdi, fikrim herc ü merc oldu,salâhaddîn-i̇ eyyûbî'lerin, fati̇h'lerin yurdu.ne zillettir ki: nâkûs inlesin beyninde osman'ın;ezan sussun, fezâlardan silinsin yâdı mevlâ'nın!ne hicrandır ki: en şevketli bir mâzi serâp olsun;o kudretler, o satvetler harâb olsun, türâb olsun!çökük bir kubbe kalsın ma'bedinden yildirim hân'ın;şenâatlerle çiğnensin muazzam kabri orhan'ın!ne heybettir ki: vahdet-gâhı dînin devrilip, taş taş,sürünsün şimdi milyonlarca me'vâsız kalan dindaş!yıkılmış hânmânlar yerde işkenceyle kıvransın;serilmiş gövdeler, binlerce, yüz binlerce doğransın!dolaşsın, sonra, i̇slâm'ın harem-gâhında nâ-mahrem...benim hakkım, sus ey bülbül, senin hakkın değil mâtem! (*)mehmet aki̇f ersoy.
gaiplerden bir ses geldi, bu adamgezdirsin boşluğu ense kökünde....çilewww.antoloji.com/cile-2-siiri/
ölüm güzel şey, budur perde arkasından haber
hiç güzel olmasaydı, ölür müydü peygamber?
n.f.k
beni yakışınao esrarlı yangına bu can nasıl dayandı? sahile vurdu kalbim,su yandı,kum da yandı. bir mum gibi eriyip aktı uykusuzluğum, ölüme başkaldıran dertli uykum da yandı. yurdundan mahrum edip dolaştırdın cem gibi. ruhumla söndü alev,sonra ruhum da yandı. kül oldu bir yiğidin figanıyla her umut. bülbülün küllerine konan puhum da yandı. böylesi bir yangını görmedi nemrut bile. kaktüsün gölgesinde nazlı âhım da yandı. âhımdır zannederdim en belalı kıvılcım, kirpiğine dokunan kanlı âhım da yandı. bir damla su ver bana ey çöl! bari sen küsme. kalmadı hiçbir şeyim bak,günahım da yandı. yenilgiler bir tufan gibi çöktü üstüme. ülkem yıkıldı heyhat! ordugâhım da yandı. köleleri her akşam duman kıldı gözlerin, başıma tâc ettiğim padişahım da yandı. i̇lk defa böylesine tutuştu gökkuşağı. renklerim siyah oldu ve siyahım da yandı. o'ndan başka ne varsa yandı, yandık sen ve ben. o'nu göreyim diye,kıblegâhım da yandı.nurullah genç.