eğitim sistemi – dertli sözlük
sıkça eleştirilen ama çözüm getirmekten öte sınırsız özgürlük alanı gibi görülüp, daha da karmaşıklaştırılmaya çalışılan sorunlu sistemdir.
öncelikle eğitim sistemi ile öğretim sistemi sıkça karıştırılır. iki sistemde de bir hatanın olduğu açıktır. şimdi ikisinin de sorununa bir bakalım.
öncelikle eğitim sistemine ve talep edilen özgürlük anlayışına bir göz atalım. eğitim sistemi, insanların temelde olaylara nasıl bir bakış açısı geliştireceğini, nasıl bir düşünce sistemini belirleyeceğini, hayatında kimi yada kimleri örnek alacağını, düşünce sistemi dahilinde nasıl bir fikriyata sahip olacağını belirleyen, düşünce yapısının bünyesindeki örnek şahısların en bariz karakter tahlillerini de içinde bulunduran ve bu haliyle karakter oluşturma davası güden bir sistemdir. eğitim sisteminin tabiatı bunu gerektirir. ahlak kriterleri her toplum için farklıdır. evrensel bir ahlak kriteri olamaz. eğer ahlakı din eksenli düşünürsek, evrensel olarak kabul edebileceğimiz tek ahlak anlayışı islam ahlakıdır. bunun çok farklı nedenleri olmakla beraber, genel hatlarıyla veda hutbesi'nde anlatılmıştır. eğitim karakter oluşturur. kişilik meydana getirir. bu haliyle bu sistemde özgürlük talep etmek, aslında kişiliksiz, kimliksiz bireyler istemek demektir ki günümüz sorunlarının başlıcalarındandır. bu haliyle şu yargı "bir nesli yöneltmek fevkalade riskli ve büyük sorumluluk gerektiren davranıştır." kendi içinde çelişkilerle doludur. eğitim sistemi dahilinde nesillere yön verilmelidir. aksi halde her birey kendi yolunu seçecek ve gönül birliği kalmayacaktır. mevcut sorun da zaten budur. osmanlı'da eğitim sisteminin çökmesindeki sebeplerden bir tanesi de batı eğitim modelinin yani o sınırsız özgürlükçü modelin, eğitim sistemine taşınmak istenmesiyle meydana gelmiştir. halbuki eğitim sisteminden öte öğretim sistemi yenileşmiş olsaydı, şu anda yaşadığımız sıkıntıların birçoğu belki de olmayacaktı.
gelelim öğretim sistemine. öğretim sistemi, düşünce sistemini eğitim sisteminden almasına rağmen, kendi içinde çok farklı bir sistem teşkil etmektedir. karakteri oluşan bir birey, nasıl düşüneceğini öğrendikten sonra, öğretim sistemi içinde çeşitli pozitif ilimleri öğrenir. burada en önemli kriter bireyin nasıl düşüneceğini öğrenmesidir. klasik bir batılı gibi pozitivist ve akılcı mı düşünecek yani bütün değer yargılarını hiçe sayıp salt akılla ve bütün bilgilere hatta yaratıcının varlığına dahi şüpheci bir bakış geliştirecek bir düşünce yapısında mı olacak, yoksa toplumsal değerlerini gayet iyi bilen, geçmişiyle barışık, kainatı bir sanatçının sanat eseri olarak görüp tüm rastgelelikleri reddeden ve bu minvalde özgürce bilim geliştiren bir düşünce yapısına mı sahip olacak. evet elimizde mevcut durumda iki seçenek var: batılı düşünce yani pozitivist ve akılcı düşünce sistemi yada kendi kuracağımız düşünce sistemimiz. öğretim sisteminde yapılan hatalardan bir tanesi öğrencinin serbestçe meslek seçmesine engel olan anlayıştır. bu anlayıştan vazgeçilip öğrencinin kabiliyetleri doğrultusunda istediği mesleği yapması sağlanmalıdır. hatta bu konuda öğrenci cesaretlendirilmelidir. öğrenciyi seçmek yerine öğrencinin seçmesi sağlanmalıdır. (aslında öğretim sistemi diye ayrıca başlık açılmalı ve hatta öğretim felsefesi diye de bir başlık açılabilir.). bu konuda yapılacak çalışmalardan bir tanesi olan mesleki eğilim belirleme işlemleri ilkokul seviyesinde yapılmalıdır. buna göre meslek liseleri açılmalı lise eğitim süresi kısaltılmalı, bu kısalan süre üniversiteye kaydırılmalı, temel bilgileri lise de alan bir öğrenci üniversitede profesyonelce, branşlanmış bir şekilde öğretimine devam etmelidir. herşeyden azar azar anlayan birey anlayışı yerine, bir konuda tam manasıyla uzmanlaşmış bireyler yetiştirme anlayışı tercih edilmelidir. öğretim günlük hayattan kopuk değil-özellikle mühendislik bölümlerinde-bizzat günlük hayatla iç içe bir öğretim anlayışı tercih edilmelidir. her bireyin öğretim sistemi dahilinde öğretimini tamamlaması için zorlayıcı tedbirler kaldırılmalı, bunun yerine başarılı öğrencilerin ve öğretimini tamamlamak isteyen öğrencilerin öğretimi için efor sarfedilmelidir. öğretimini tamamlayamayan bireyler içinde ara eleman yetiştirecek kurs ve okullar açılmalı burada öğretim sistemi kısa peryotlarda düzenlenmeli ve bu bireylerin bu okullara veya kurlara gitmeleri sağlanmalı, hatta zorunlu tutulmalıdır. bu sayede çalışmak istediği sektörde yetişmiş olacağından istihdam esnasındaki vasıfsız eleman olma sıkıntısı da ortadan kalkmış olacaktır.
şimdi bizim sorunumuz eğitim sistemini ve öğretim sistemini aynı sistemler olduğunu kabul etmekten doğuyor. oysa eğitim sistemi farklıdır, öğretim sistemi farklıdır. bunların temel felsefeleri de farklıdır. olaya, dar çerçeveden ve sınırsız özgürlük anlayışından baktığımız müddetçe sorunları asla çözemeyiz. tam tersi bu sorunlar daha da dallanmış budaklanmış olarak önümüze gelir ve sonuç olarak bu şekilde kayıp nesiller yetiştirmeye devam ederiz. sonra da çıkıp adeta sızlanırcasına modernizm eleştirileri yaparız. daha sonra da bunlara kendimizce basit ve sığ çözümler buluruz, adeta bütün eğitim-öğretim sistemini baştan aşağı yenilediğimizi sanarız. veya çeşitli sloganlarla günü kurtarma peşinde oluruz. temel sorunumuz buradadır. biz artık slogan milleti olduk. ama bunu farkedemiyoruz. çünkü düşünmüyoruz. okuyoruz ama yine de düşünmüyoruz. bizleri hazır düşünceler işgal etti. birileri düşünüyor bizlerde onların düşündüğünü düşünüyoruz. okuduğumuz her kitap adeta daha da uyumamıza vesile oluyor, bu yüzden insanlara öncelikle nasıl düşünmesi gerektiği öğretilmeli. artık hegel'in diyalektiğinden, locke'ın özgürlük anlayışından, comte'nin üç düşünce sisteminden ve bunun uygulamalarından, descartes'ın akılcılığından, yine comte'un pozitivizm'inden ve hatta kant'ın o ruhsuz ve idealsiz pratik aklından kurtulmalıyız. sınırsız özgür değiliz. bizler bir yaratıcıya karşı sorumluyuz. sorumluluklarımız var. bu sorumluluklar kuru, idealsiz ve ruhsuz sorumluluklar değil. sorumululuğumuz bilakis büyük bir idealin ve vazife şuurunun ve hatta büyük bir aksiyonun bizlere yüklemiş oldğu sorumluluktur. bizler hayatlarımızdan yaratıcıyı çıkaramayız. insan hayatı buna programlı. insanın fıtratı bir yaratıcıyı kabullenmeye dayalı. bizler salt akılla düşünemeyiz. salt akıl görünmeyeni reddeder. oysa bizler bizler gücümüzü görünmeyenden alan bir milletiz. düşünce üçe beşe ayrılamaz. düşünce tektir. hedefin tek olması düşünceyi teke indirir. bu düşünce sistemleri bizim günlük hayatımıza öyle bir işledi ki, birçoğumuz bu düşünce sistemleriyle düşündüğünün bile farkında değil. sadece küçük bir kesim kasıtlı olarak bu düşünce sistemleriyle düşünmek istiyor. geri kalan kısım yani nasıl düşündüğünü bilmeyen kısım, tamamen bilgisiz vaziyette.
bu nedenle öncelikle insanları şu felsefe karmaşasından kurtarıp, insanlara kur'an ve hadis ışığında duru ve berrek bir düşünme kabiliyeti kazandırmalıyız. yani nasıl düşünmesi gerektiğini öğretmeliyiz.