zikir – dertli sözlük
gale menna hu (dedi ki bizim için o’dur) sözüyle başlar zikirler, cehrisi var hafisi var. i̇kisi de güzeldir. peygamberimiz’den hz. ali’ye ondan da günümüze kadar aktarılmış olan zikir şekli cehri zikirdir yani sesli zikir. peygamberimiz’den hz. ebubekir’e ondan da günümüze kadar aktarılmış olan zikir şekli hafi zikirdir yani sessiz zikir. tüm sohbetlerde zikir yoktur ancak zikir meclislerinde olmadan da sohbet müdavimi saymayalım kendimizi
mizaca, fıtrata, meşrebe göre değişik şekilleri vardır, her haliyle güzeldir, hatırlayıştır, anıştır, bazıları için gönüldeki aşkın taşmasıdır, yerinde duramayıp çarkıfelek gibi dönüştür...herkesin aynı şekilde olanından tat alması beklenemez, herkesin aynı müziği sevmediği gibi.tüm insanlaırn fıtratının aynı olmadığı gibi.hz. ömer gibi coşkunken de hz. ebubekir gibi munisken de zikrin yapılabileceği ikisinin de kıymetli oluşu gibi.cehri olanına bir örnek, http://www.youtube.com/watch?v=3mvfe8xzlce
gafletle yapılan zikirler dahi feyizden hali değildir, mutlaka feyizyab ederler. çünkü insan akıldan veya kalbden veya ruhtan ibaret değildir. insan; herbirinin beslendiği gıdası ayrı, bilinir bilinmez çok manevi uzuv ve kuvvelerden müteşekkildir. böyle bir insanın bir uzvuna yaramayan gıda başka bir uzvuna yarar. mesela akıl anlamasa dahi lafz-ı kuran'dan kalb ve ruh hatta nefis hissesini alırlar. veya nefsin sevmediği dersten ruh beslenir. işte bu minvalde, tefekküri zikir yapılmasa da, hususan lafzullah, tevhid gibi zikirler mutlak surette kalbe şifadır, istifaza ettirir.

https://goo.gl/iihaxb
zikreden kişinin anlamını bilerek ve tefekkür ederek yapması gereken eylemdir.

mevlâna, mesnevisinde şöyle der:
"padişahımız ve tek olan, eşi benzeri bulunmayan allahımız, 'üzkürullâh: allah'ı zikredin!' diye bize izin verdi. bizi ateş içinde gördü de nur ihsan etti... hissetmeden, tefekkür etmeden sâdece ağız ve dil ile yapılan zikir, noksan bir hayaldir. padişahça yani can ve gönülle hayranlık duyularak yapılan zikir, sözlerden, kelimelerden arınmıştır."
ömrün her anında gerek dil ve gerek kalp ile allah'ı anabilmektir. belli vakitlerde, belli sayıda allah demek şeklinde anlaşılmasının önüne geçmek lâzımdır.