the message – dertli sözlük
islamiyetin doğuşunu anlayan 1976 yapımı mustafa akkad filmi.
çok sağlam bir filmdir, hem müzikleriyle hem de oyunculuk ve sahneleriyle...
türkiye'de her ramazan bütün televizyonlar tarafından defalarca yayınlanır.

fakat,
aradan 35 yıl geçti ve islam dünyasından başka da bir film çıkmadı. filmin yönetmeni mustafa akkad ise terör saldırısı sonucu vefat etti.
neredeyse yarım asra yaklaşan mazisine rağmen aktüalitesini kaybetmemiş bir şaheserdir. filmin yönetmeni mustafa akkad senaryoyu, el ezher üniversitesi ile beraber yaklaşık 1 yıl kadar çalışmanın sonucunda tamamlar.

filmin müzikleri fransız maurice jarre imzası taşır. jarre, akkad'ın teklifi sonrası tam 2 ay boyunca oradaki ruhu hissedebilmek için çölde kalır, bir nevi inzivaya çekilir. nihayetinde ortaya çıkardığı eser, bizi bir anda 7. yy'a götürür. film boyunca hz. muhammed (sav) gösterilmez fakat müziği duyduğumuzda onun sanki oraya teşrif ettiğini iliklerimize kadar hissederiz.

filme ilk başta sponsor olan fas ve kuveyt sonrasında desteklerini çeker, hatta fas kralı, kral faysal'ın kendisini tehdit etmesi nedeniyle filmin çekimleri üzerinden 6 ay geçmesine rağmen akkad ve ekibinin ülkesini 15 gün içinde terk etmelerini ister. kriz, libya kralı kaddafi'nin desteği ile çözülür. 3 yıllık zorlu bir sürecin sonucunda film ilk kez 9 mart 1977 günü abd'de gösterime "mohammed: messenger of god" adıyla girer. arap dünyasından gelen tepkiler nedeniyle filmin adı "the message" olarak güncellenir.

sanırım filmin çekim sürecinde yaşanılan hadisat, senaryolaştırılarak beyaz perdeye aktarılmalı. i̇çerisinden çıkarılması gereken ilginç dersler mevcut olduğu kanaatindeyim.
filmin ilk yarısında ; zeyd bin harise, ammar bin yasir gibi genç sahabelerin gizli gizli toplanması ve yeni inen ayetleri aralarında okumaları sonra ayrı ayrı dikkat çekmemek için dağılmaları bana ölü ozanlar derneği'ndeki gençlerin şiir okumak için gizlice toplandıkları sahneleri hatırlattı.

yani ortak bir şeyler var: gençlikte zihnimizi yorduğumuz, aksiyona koştuğumuz ve aramızda tartıştığımız, bedel ödediğimiz meseleler şahsiyetimizi inşa ediyor. ben bunu seviyorum.