bir mekanda otururken yan tarafımızdaki masada üç dört aileden oluşan bir grub vardı. grubun içinde 5-6 yaşlarında bir kız çocuğu ve onun öğretmen anneannesi arasında şöyle bir konuşma cereyan etti:a.a.- nasıl geçti bu senen, gelecek seneye hazır mısın?k.k.- iyi ama gelecek sene zor olacak, biliyorum.a.a.- olsun sen yaparsın.k.k.- bilmiyorum. hiç okuyasım yok...a.a.- neeee, okumayacak mısın? bak hepimiz okuduk ama...k.k.- ya orta okul, lise 100 sene okul mu okuyacam. amannn.a.a.- yüz sene değil 15 sene, 15 sene... bak hepimiz okuduk.k.k.- ella (ellaaam demek istiyor :)) 1,2,3,4…a.a.- ella ne demek?k.k.- güzel bi kız çocuğuymuş. k.k.- ilkokulu okurum çünkü önemli. güzel yazı öğretiyorlar. güzel yazı önemli.a.a.- aaa biz güzel yazı bilmiyoruz. k.k.- hımmma.a.- ben sizin okula tayin oldum biliyor musun? küçük kız sohbeti bıraktı yemeğine baktı. ben de bu arada çocuk ve çocuklukla alakalı derin düşüncelere daldım. küçük kızın, özellikle bizim ülkemiz açısından baktığımızda çok yerinde olan düşünceleri, “biz bu çocuklara ne yapıyoruz da bu mantık ve akıl süzgecini kaybettiriyoruz?" sorusunu kendime defalarca sormama sebep oldu.