incitmemek ve incinmemek – dertli sözlük
bizim gibi ya katı sınırlarla ya sınırsız ya da sınırlarımız çiğnenerek büyütülmüş insanlar için çok zorör: memlekette herkes birbirinin iç işlerine müdahil, aile bütünlüğünü sadece aynı evde yaşamak sanıyoruzbkz. sana ne benim ne zaman evleneceğimden, çocuk doğuracağımdan, nerede hangi bölümde ne kadar okuyacağımdan, çocuğumu nasıl doğurduğumdan, ne kadar emzirdiğimden, askerliği kaç gün yaptığımdan, maaşımın kaç olduğundan … bazen sen incitmezsin ama onlar incinir; başka türlü nasıl sınırlarımızı koruyacağız?
hadi incitmemeği çalışırsın çabalarsın becerirsin belki de peki ya incinmemek? bence bu daha zor
burada insana lazım olan;emir ile netice arasındaki farkı tam fark edip, tam riayet edecek.-mesela savaş emri alan bir askerin tavrı buna göre nasıl olur?+asker emri aldığı için, emir sahibinin rızasını kazanmak için savaşır. bu sırada savaşın müsbet neticesi olan kazanmak ise, rızanın ölçüsü değildir, rızanın hedefidir. emir; kazanmak değil, kazanmaya çalışarak savaşmaktır. muvaffakiyet ölçü değildir, ödüldür, nurun ala nurdur.-incinmek ve incitmemekle ilgisi nedir?+bir insan bir meseleyi ihya etmeye çalışırken incinir veya incitir. halbuki emir, hakkı tebliğdir, sıdkı hakkıyla tebliğ etmek zatında ibadettir ve rızaya sebeptir. karşıdakinin idrak etmesi neticedir, ederse nurun ala nur, etmezse mübelliğ kendi işine bakacak, işi de daha güzel anlatmaya çalışmak için kendisi tebliğ ettiğini daha ziyade hazma çalışacak, hazımdan ve samimiyetten sonra tebliğe devam edecek.evet, vazifemiz abd olmak değildir, abd olmaya çalışmaktır. cennet değil cennete varmaya çalışmak, mümin olmak değil, mümin olmaya çalışmaktır, arasında dağlar kadar fark vardır. birisi hedeftir, diğeri emirdir. vazifemiz emre itaattir, hedef pusulamızdır.kraldan çok kralcı olmamak lazımdır.اِنَّكَ لَا تَهْد۪ي مَنْ اَحْبَبْتَ وَلٰكِنَّ اللّٰهَ يَهْد۪ي مَنْ يَشَٓاءُۚ وَهُوَ اَعْلَمُ بِالْمُهْتَد۪ينَ
kalbin yumuşamasını gerektiren haldir. yumuşak kalp, naiflik bu ya incitemez kimseyi. yine naiflik bu ya kırılamaz, zira sertliğe yakışır kırılmak. yeni kesilmiş bir odun nasıl ses çıkarta çıkarta, parçalarını etrafa saçarak kırılıyorsa sert kalp de böyledir. feryadı çoktur. ama bir de şöyle köz haline gelmiş bir odun düşünsek, yumuşamıştır ama hamlıktan kurtulmuştur. yine kırılır belki ama, ne ses çıkartır, ne etrafa saçılır. i̇çine kanar sanki. kim bilir belki onun gözünden akan yaş, dışarıya akamayan kanın ince bir sitemidir...
bazen ikisi bir arada olmuyor.i̇ncitmemek istediği için incinir insan.karşındakinin hoşnutluğu da merhem olur zaten.
asıl yolu kur'anı ve sahibini incitmemekten geçer ki bu çoğunlukla atlanır.. asıl sahibi incitmemeye gayreti olan yaratılanı incitmez ve yaratılandan incinmez!
genelde hadi incitmemek tamam da, peki ya incinmemek o nasıl olacak deniyor.
kaybettiğimiz noktanın tam da burası olduğu kanaatindeyim.
'incitmemek' noktasında kendimizden ne kadar eminiz.
'incitmeme' mevzunu hallettik de iş 'incinmemeye' kaldı.
biz hiç incitmiyoruz, incitmemek için o kadar dikkat ediyoruz ama hep inciniyoruz öyle mi. hiç sahici değil.
incitmeme ve incinmeme arasında ters orantı değil doğru orantı vardır.