vatan sevgisi imandandır – dertli sözlük
efendimiz sav in gül kokulu,hakikat kokulu kelamlarındandır. çünkü din vatanda yaşanır. kuru bir toprağı sevmek değil bu; din,namus gibi olmazsa olmaz değerler uğruna can feda edilmiş, artık vatan olmuş toprak için beslenen bir sevgi bu,imandandır denilecek kadar bir sevgi. dinimizi yaşadığımız yeri sevmek ve savunmak imanımızın gereğidir o yüzden. konu islam ve vatansa elde bayrak dilde tekbir gideriz. tek kalsakta gideriz! biz böyle bir milletiz!

rabbim vatanımıza,milletimize,devlatimize zeval vermesin. i̇slamın son karakolluğunu yapmayı bu aziz millete lütfuyla ihsan eylesin. bizleri iç ve dış düşmanların şerrinden dün çanakkale, bugün 15 temmuzda koruduğu gibi muhafaza eylesin. milletimizi ve tüm ehli imanı; dini servet,şöhret ve şehvet için alet edenlere uymayacak kadar kavî iman sahibi kılsın. tarihin değil hataların tekerrür ettiğini bilip hatalardan ders çıkarma şuuruna erdirsin cümlemizi. hakikatin derdinde olup “bencelerin” sarhoşluğuna düşürmesin. dinimizi hakiki manada anlamayı ihsan eylesin ki yaşamanın lezzetine erenlerden olabilelim,yüzakıyla ahirete göçebilelim inşallah.

o yüzden deri̇z ki̇:

biz, kısık sesleriz... minareleri,
sen, ezansız bırakma, allah'ım!
ya çağır şurda bal yapanlarını,
ya kovansız bırakma, allah'ım!
mahyasızdır minareler... göğü de
kehkeşansız bırakma allah'ım!
müslümanlıkla yoğrulan yurdu,
müslümansız bırakma, allah'ım!
bize güç ver... cihâd meydanını,
pehlivansız bırakma allah'ım!
kahraman bekleyen yığınlarını,
kahramansız bırakma, allah'ım!
bilelim hasma, karşı koymasını;
bizi cansız bırakma, allah'ım!
yarının yollarında yılları da,
ramazansız bırakma, allah'ım!
ya dağıt kimsesiz kalan sürünü,
ya çobansız bırakma, allah'ım!
bizi sen sevgisiz, susuz, havasız
*ve vatansız bırakma, allah'ım!*
müslümanlıkla yoğrulan yurdu,
müslümansız bırakma, allah'ım!

arif nihat asya
vatanını sevmeyen insanları sevmiyoruz. çünkü biz vatanımızı çok seviyoruz. vatana, millete, devlete de sataşmayın. sabah akşam sizin gibi sayıp duranlardan bıktık zaten.
حب الوطن من الایمان

şeklindeki hadis hakkında;
- mevlana k.s. mesnevisinde bu kelamı hadis olarak zikretmiştir.
- müceddid-i elf-i sani imam-ı rabbani mektubatında bu kelamı hadis olarak zikretmiştir.
- meşhur allame-i islam sad-ı teftazaniye göre; ومعناه صحيح yani manası sahihtir. muteber kitap el-makasıd'ında zikreder.
- meşhur allame-i hadis ve siyer, şemseddin sehavi r.a. manası sahihtir demiştir.
- yine hazreti şemseddin bu hadisi allame ebu hanife-i dineveri (r.a.)'nin rivayet ettiğini söylemiştir.

sözü sika allamelerimiz böyle.
ilm-i hadis ise fıkıhla merbut olduğundan daha soğuk, teknik ve tenkidi gider. fakat bu hadisin manasına, hakikatine karşı değil, fıkıhta istimali durumunda bir titizlenmedir. şöyle ki;

- hadisin lafzına dair rivayet olmadığında; hadis fıkıhta da kullanılabileceğinden mevzudur denilir. çünkü hadisle ya fıkhen yahut fazileten amel edilir. fakat fıkhen amel muztariyet gerektirdiğinden lafzen ve aynen zikrine dair rivayet zincirine de bakılır, bulunamazsa mevzu denilir.

- her mevzu' rivayet, manası mevzu demek değildir, nitekim allamemiz sad, ve üstadımız sehavi manası sahih demiştir.

- bir söze ilm-i hadiste sahih değildir, mevzudur demek içtihadidir, delile değil, delilsizliğe dayanır. delil yetersizliğinden beraat edenin, suçsuz olduğundan değil yetersiz delilden beraat ettirilmesi gibi.

bununla birlikte iş bu sözün hakikatine dair denilmiştir;
- müslümanın vatanı darüsselamdır, darülislamdır, cennettir, mekkedir, medinedir. islam yurdunu, islamın nidasının yükseldiği yeri sevmek imanın bir neticesidir, bunda şüphesi olan var mı?

- hazreti nebi aleyhisselam vatanımız mekkemiz hakkında “sen ne hoş beldesin. seni ne kadar seviyorum! eğer kavmim beni buradan çıkmaya mecbur etmeseydi, senden başka bir yerde ikâmet etmezdim” buyurarak, kendisininde hubb-u vatan ile dolu olduğunu ifade etmiştir. bu onun imanından bağımsız beşeri bir ihtirası mıdır? yüzbin defa haşa.

bununla birlikte şunlarda bilinmelidir;
- beynennas meşhur olduğunda eski ve yeni muhaddisler nezdinde kesretle ittifak vardır. ümmetin ittifakla kabul etmesi hüccettir. icma-ı ümmet hüccet-i erbaa-ı islam'dandır. çünkü ümmet dalalette cem olmaz sahih hadistir.

- ehlisünnet; yalnızca muhaddislerin değil, kabul-ü ammeye mazhar zatların nakillerini de esas tutar.

- ilm-i hadis bir alet ilmidir. esas ve karar ise aleti tutan zülcenaheyn allamelerin, maddi ve manevi kadılarındır, ki yukarıda birinci satırda ismini zikrettiğimiz zatlara aittir. onların nihai tasdikçisi de, hadis-i sahihin ifadesiyle " سـألت الله عز وجل أن لايجمع أمتي على ضلالة فأعطانيها " yani allah’tan ümmetimi dalâlette birleştirmemesini istedim. o da bu isteğimi bana verdi. şeklindeki ilahi ahid, bu ümmetin icmasıyla kabul ettiği hakikatlerin bir hablullah ile mevlaya merbut olduğunu tasdik eder.

alıntı değildir.
inşallah bir kısım hazreti kardeşlerimiz; imam-ı rabbaninin k.s. mektubatını menba ve mevlana celaleddin k.s. in mesnevisinin kaynaklığını "ehil kaynak" kabul ederler.

gerçi hazreti kardeşlerimiz neye hadis, neye mevzu, neye hadis-i bilmana... denir bilirler.
bizimkide iş.