ahmed husrev altınbaşak – dertli sözlük
bedüzzaman hazretlerinin hayrul halef'i olan zat. tevafuklu kuranı kerim’i yazmıştır..
risale-i nur'da ismi en sık zikredilen talebeler arasındadır. said-i nursi ölmeden önce diğer talebelerinden ahmet hüsrev efendi’ye itaat etmeleri için söz almıştır. risale-i nur’da çeşitli yerlerde bu görev taksimi sarih bir şekilde beyan edilir.

üstad bediüzzaman'ın açık bir şekilde kendinden sonra yerine geçmesi için ahmed husrev efendi'yi göstermesine rağmen, üstad'ın ölümünden sonra, hizmete sonradan giren talebelerin kendisinin liderliğini kabul etmemesi sonucu nur cemaati yaklaşık bir sene sonra kesin olarak ikiye bölünür. konjoktürel olarak böyle bir ayrım katiyen olmamasına rağmen aradaki ayrışmayı daha da derinleştirmek için bu iki gruba farklı isimler konulmuştur.
bugün, yakın tarihin en köklü, en sistemli, en dinamik organizasyonlarından biri olan nur cemaati'nin içinden üstad'ın fikirleri, prensipleri ile uzaktan yakından ilgisi bulunmayan grupların çıkmasının temel nedeni bu itaatsizlikten kaynaklanıyor. bu ayrılmadan sonra cemaat tabiri caizse büyüsünü kaybetmiş, tam da kemalist devletin istediği gibi parçalı bir hale bürünmüştür.

nitekim, sonraki süreçte ayrılan talebelerin yürütmeye çalıştığı topluluk, ne gariptir ki üstad’ın talebelerini sık sık uyardığı siyasi çekişmeler sonucunda ikiye bölünmüştür. daha sonra şahsi anlaşmazlıklardan tekrar ikiye derken bugün yaklaşık 80 parçaya bölünmüş bir topluluk halini almıştır.

yakın zamanda ortaya çıkan, kendisini bir şekilde risale-i nur hizmeti olarak gösteren aczmendiler, fethullah gülen grubu gibi toplulukların ortaya çıkmasının nedeni de bu itaatsizliğin ve cemaati bölme çalışmalarının tabii birer sonucudur.
kadir mısıroğlu tarihten günümüze tahrif hareketleri adlı kitabının (fethullah gülen 2012 eylülünde bu kitabın toplatılması için mahkemeye başvurmuş, dava sonucunda üçüncü cildin baskısı ihtiyaten durdurulmuş) üçüncü cildinde fethullah gülen ile ilgili olan kısımda şöyle bir anı anlatıyor:

biz husrev altınbaşak’la birlikte eskişehir’de hapsedildiğimiz sırada fethullah gülen de i̇zmir’de bizimkine benzer bir suçla hapsedilmişti. benim bu zata her nurcu kardeşe olduğum gibi sempatim vardı. bir gün husrev altınbaşak söz fethullah gülen’e intikal edince o gün inanamadığım şu sözleri söyledi:
“-kadir bey, sen o zatı nurcu zannediyorsun. bu asla doğru değildir. o risale-i nurları kullanarak kendine has bir cemaat teşkil etmeye çalışıyor. fakat bir gün anlarsın. o cephemizde müslümanları ifsada memur hain birisidir.” demesi üzerine ben bu ithamı ağır bularak:
“üstad hain diyorsun.”
sesini yükselterek cevap verdi:
“evet, o bir haindir. bizim yazı öğreten dershanelerimizi her öğrendiğinde hafta geçmeden o dershanemiz basılmıştır. o devletin memurudur. fakat hırsı icabı bir gün bu devleti de satmaya kalkacaktır.”

bu olay 1972 yılında vuku buluyor.
bu olaylardan sonra risalei nur hizmet tarihi de bu bağlamda yeniden okunmalı. kim hizmete ihanet etmiş, kim cemaati bölmeye çalışmış, kim devletin adamı, daha çok açığa çıkmamış şey var.