vasat ümmet – dertli sözlük
kur'an-ı kerim'de bakara suresi 143. ayette geçen ümmetin hali.

ayet:

(i: ve kezâlike cealnâkum ummeten vasatan li tekûnû şuhedâe alen nâsi ve yekûner resûlu aleykum şehîdâ(şehîden)......)

ve işte böyle, sizi ortada yürüyen bir ümmet kıldık ki, siz bütün insanlar üzerine adalet örneği ve hakkın şahitleri olasınız, peygamber de sizin üzerinize şahit olsun. daha önce içinde durduğun kâ'be'yi kıble yapmamız da şunun içindir: peygamber'in izince gidecekleri, iki ökçesi üzerinde geri döneceklerden ayıralım. bu iş elbette allah'ın hidayet ettiği kimselerin dışındakilere çok ağır gelecekti. allah imanınızı kaybedecek değildir. hiç şüphesiz allah, bütün insanlara çok şefkatlidir, çok merhametlidir.
adalet ve denge üzere olmak gerekliliğine vurgu yapan kavram.
genellikle ortalam insan olmak diye yanlış yorumlanır.

lakin ayet kendini şöyle açıklar:
ve işte böyle, sizi ortada yürüyen bir ümmet kıldık (başlık)
ki, siz bütün insanlar üzerine adalet örneği ve hakkın şahitleri olasınız (açıklama)

hamiş: adl ve/veya hak kelimeleri tasavvuf düşüncesinde denge manasını da içerecek şekilde kullanılır. bu mana bilinmeden söz konusu ayetten dengeli ümmet olmak gerekliliği çıkartılamayabilir.
radikal islama ve ılımlı islama aynı uzaklıktadır.
bir daire çizin, merkezinden de bir doğru geçsin.
daireyi kesen çizginin en sağı radikal islam'dır, en solu ılımlı islam.. dairenin merkezi vasat ümmettir.
(yani; -x radikal islam, +x ılımlı islam, orjin vasat ümmet) (*)

zira dairenin sınırına yakın olan daireden çıkmaya da en yakın olandır. en avantajlı merkeze en yakın olandır. fakat daireden çıkmadıkça en sağdaki de en soldaki de islam dairesindedir. her ne kadar birbirlerini islamdan saymazlarsa da.
kur'an'ı kerim'de ümmet-i muhammedi tanımlayan bir ifadedir. kur'anî ifadeyi kullanmamıza rağmen, ümmetin vasat ümmet olması için çabalar sarfedilmesine rağmen bir kısım gafil müslümanların, islam kelimesinin önüne taktıkları bazı ön takılarla yüce dinimizin mahiyetini daraltma çabaları içine girmelerini ve bunu dinin bir gereği gibi savunmalarını bugün hayret ve ibretle izlemekteyiz.

kendilerinin yanlış ifadeler kullandıklarının bunun kur'an'ı kerim'de şu şekilde tanımlandığı ifade edilmesine dahi tahammül edemeyen ve kendisini uyaran müslümanı reaksiyonerlikle suçlayan bu müslümanlar gaflet ve dalalet bataklığı içerisinde yüzmektedir. vasat ümmet olma çabasındaki diğer müslümanlara reaksiyoner diyen bu müslümanlar, jakoben zihniyetin getirdiği "ben haklıyım." davası gütmektedir. haklı olan kur'an ve hadislerdir. ama nefsinin verdiği o yegane kibirle önce kendisini varsa cemaatini savunacak, yanlışı kur'an ve hadis ışığında değerlendiremeden "falanca şöyle dedi." havasında aslında ve özünde reaksiyoner tepkiyi koyacaktır.