yaşlılarla girilen ilginç diyaloglar – dertli sözlük
teyzemin gün boyu seyrettiği house md dizisi anneannemi çok sinirlendirmiş olmalı ki düşük aldığı ilk sınavda "devam et sen havuzları izlemeye yakında sınıfta da kalırsın." demişti.
her düğünde ee senin düğün ne zaman sorusuyla gelişen diyalog farz oldu neredeyse.
okul nasıl sorusunun ardından oku kızım oku koca eline bakma cümlesi intihar sebeplerinden biri olabilir ya da cinayet sebebi...
anneannem:
-flash tv deki yalçın abi kaybolanları buluyor ailesine veriyor yavrum.çok iyi adam.onu izleyelim.
ben:
- ...(ağlamaklı)
bir gün otobüs yolculuğu, yol yaklaşık yarım saat ve yanımda yaşlı bir teyze hanım :) neyse efendim gidiyoruz teyze dakka bir gol bir ilk soru (yaşlı olduğu için hürmeten sorulara cevap vermek durmundasın) yani o malum soru nereye yavrum? -okula teyzem. 2. soru okuyor musun sen? evet teyze üniversitede... cevap: oku yavrum oku okumak güzeldir. neyse muhabbetin hepsini anlatmayayım konuşmadığımız süre 3-5 dakikadır. teyze en sonunda torunlarından behsetmeye başladı tam erkek, okuyan çocuğuna laf gelmişti ki, teyzenin ineceği yere geldik. iyi ki geldik muhabbetin finali değişik olabilirdi ...:)
herhalde en ilginci benim babaannemle kurmaya çalıştığım diyaloglardır.
babaannem birkaç cümle türkçe biliyor. onlar da 'evet' teşekkür ederim' 'allah razı olsun' gibi temenni ve teşekkür ifadeleri.
ben ise onun dilini az biliyorum. anlıyor fakat tam konuşamıyorum.
20 yılı aşkın bir süredir yarım saat sohbet etmişliğimiz yok. varın ilginçliğini siz düşünün.

(hiç konuşmadan saatlerce yanında oturmuşluğum var tabi)
iki güzel insanla sohbet ediyorum.
dedemizin yaşının yetmiş iki olduğunu öğrenince, kendisine "allah uzun ömür versin " diyorum. evladım uzun ömür iyi değildir diyor...
şaşırıp ninemize dönüyorum:
nine senin yaşın kaç? ne dese iyi?
ben öyle şeyleri bilmem!..(*)
alzaimer hastası dedem endişeli bir sesle yattığı odaya çağırdı beni ve ortada kimse olmadığı halde kızım şu adama yol göster yolunu şaşırmış dedi ben donup kaldım
-hadi kızım tarif et dedi . ben,
-tamam dede ediyorum ,hadi yemek hazır sen mutfağa geç .
babam işe geç kalmış hızlı bi şekilde alzheimer hastası dedemin yemeğini yedirdi.lavaboya götürdü elini ağzını vs.yıkadı.babam geç kaldığı için panik halde.zorla yürüterek odasına götürüp yatırdı.

babam: hadi baba çok geç kaldım ben.allah'a emanet ol,akşam görürşüz.
dedem: ıhhh,güle güle oğlum

babam dış kapıya gider,ayakkabılarını giyerken

dedem içeriden bir şey olmuşçasına "ismeeeeeeeeeeeeeeeetttt,ismeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeettttt" diye bağırır

babam bir şey oldu zannetti hızla içeri koştu

babam: baba noldu!
dedem: nasılsın iyi misin diyecektim
14 saatlik bir otobüs yolculuğu için özellikle cam kenarı almıştım ki; yol biraz daha keyifli gelsin diye. otobüse bindiğimde bir teyzenin benim yerime oturmuş olduğunu gördüm;

- teyzecim, affedersin orası benimdi ama.. ( çok çekingen bir tavırla)
- ne olmuş seninse? i̇kisi de aynı koltuk.. ( yüzüme bile bakmadı)
- evet ama birinde pencere var.. ( sondaki pencere sesi muhtemelen duyulmadı)

ben mecbur oturdum. sonra bana börek, çörek falan verdi. tahminimden daya keyifli bir yolculuktu.
93 yaşında bir büyük babaanneyle konuşuyorum.
yaşlılığın fena bir şey olduğunu(*), satmak istese kimsenin almak istemeyeceğini anlattı bir müddet.
tepki vermeyince, sanmayın ki siz böyle kalacaksınız, hiç öyle zannetmeyin dedi.
duramayıp: sen galiba gençliğinde öyle zannettiydin dedim.
cevabı ise; biraz da öyle dedi gülerek...