yaşlılarla girilen ilginç diyaloglar – dertli sözlük
her düğünde ee senin düğün ne zaman sorusuyla gelişen diyalog farz oldu neredeyse.
okul nasıl sorusunun ardından oku kızım oku koca eline bakma cümlesi intihar sebeplerinden biri olabilir ya da cinayet sebebi...
iki güzel insanla sohbet ediyorum.
dedemizin yaşının yetmiş iki olduğunu öğrenince, kendisine "allah uzun ömür versin " diyorum. evladım uzun ömür iyi değildir diyor...
şaşırıp ninemize dönüyorum:
nine senin yaşın kaç? ne dese iyi?
ben öyle şeyleri bilmem!..(*)
herhalde en ilginci benim babaannemle kurmaya çalıştığım diyaloglardır.
babaannem birkaç cümle türkçe biliyor. onlar da 'evet' teşekkür ederim' 'allah razı olsun' gibi temenni ve teşekkür ifadeleri.
ben ise onun dilini az biliyorum. anlıyor fakat tam konuşamıyorum.
20 yılı aşkın bir süredir yarım saat sohbet etmişliğimiz yok. varın ilginçliğini siz düşünün.

(hiç konuşmadan saatlerce yanında oturmuşluğum var tabi)
alzaimer hastası dedem endişeli bir sesle yattığı odaya çağırdı beni ve ortada kimse olmadığı halde kızım şu adama yol göster yolunu şaşırmış dedi ben donup kaldım
-hadi kızım tarif et dedi . ben,
-tamam dede ediyorum ,hadi yemek hazır sen mutfağa geç .
babam işe geç kalmış hızlı bi şekilde alzheimer hastası dedemin yemeğini yedirdi.lavaboya götürdü elini ağzını vs.yıkadı.babam geç kaldığı için panik halde.zorla yürüterek odasına götürüp yatırdı.

babam: hadi baba çok geç kaldım ben.allah'a emanet ol,akşam görürşüz.
dedem: ıhhh,güle güle oğlum

babam dış kapıya gider,ayakkabılarını giyerken

dedem içeriden bir şey olmuşçasına "ismeeeeeeeeeeeeeeeetttt,ismeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeettttt" diye bağırır

babam bir şey oldu zannetti hızla içeri koştu

babam: baba noldu!
dedem: nasılsın iyi misin diyecektim
14 saatlik bir otobüs yolculuğu için özellikle cam kenarı almıştım ki; yol biraz daha keyifli gelsin diye. otobüse bindiğimde bir teyzenin benim yerime oturmuş olduğunu gördüm;

- teyzecim, affedersin orası benimdi ama.. ( çok çekingen bir tavırla)
- ne olmuş seninse? i̇kisi de aynı koltuk.. ( yüzüme bile bakmadı)
- evet ama birinde pencere var.. ( sondaki pencere sesi muhtemelen duyulmadı)

ben mecbur oturdum. sonra bana börek, çörek falan verdi. tahminimden daya keyifli bir yolculuktu.
93 yaşında bir büyük babaanneyle konuşuyorum.
yaşlılığın fena bir şey olduğunu(*), satmak istese kimsenin almak istemeyeceğini anlattı bir müddet.
tepki vermeyince, sanmayın ki siz böyle kalacaksınız, hiç öyle zannetmeyin dedi.
duramayıp: sen galiba gençliğinde öyle zannettiydin dedim.
cevabı ise; biraz da öyle dedi gülerek...
iki tane 60+ komşum var. ikisi de dul. biri, oğluyla yaşıyor (ayşe teyze). (a)
diğer teyze daha da yaşlı, kimsesi yok. yalnız yaşıyor. (bu teyze hk: ( #443993)) (c)
iki de karşı apartmanda oturan teyze var. bu teyzeler sokağın yerleşikleri, en eskileri. (d1 ve d2)

birkaç zaman önce gece yarısı eve gelirken yalnız yaşayan komşu teyzeyle merdivenlerde karşılaşmıştım. 'çok hasta olduğunu ve hastaneye gitmekte olduğunu, benim de kendisiyle gitmemi istediğini' söyleyince, taman dedim, beraber hastaneye gittik. dönüşte, evde hurma ve takke var. geçen sene umreden getirmiştim, gündüz bir ara gel vereyim demişti. teşekkür edip gitmemiştim.

aradan da epey zaman geçti. bugün gece 11 gibi, eve gelirken teyzelerle karşılaştım. 4'ü apartmanın önünde oturmuş, çay içiyorlar.
ayşe teyze hal hatır sordu, bak oturmazsan darılırım dedi, hemen çayımı doldurdu, mecburen oturdum ve: (ben de b)

d1: ayşe oğlun sana hiç benzemiyor, rahmetliye mi çekti acaba?
a: (kahkaha ile) yok benim oğlum değil, üst komşum.
d1: gerçekten mi? ben de senin oğlun sanıp bazen hal hatır soruyordum.
d2: ben de senin oğlun sanıyordum. sen köye gittiğin zaman birkaç kez bir şeye ihtiyacın var mı yavrum diye sordum.. aaa..
c: yok canım ayşe'nin oğlunu tanıyorum ben. geçen gün hastalandığımda beni hastaneye götürdü, yanımda bekledi. benimle ilgilendi sağolsun. ayşe senin oğlun çok efendi çocuk, maşallah.
b: teyze o bendim.
c: gerçekten mi? ben hep karıştırıyorum sizi. televizyonumu yapamayan çocuk da sendin di mi? ama ben senin için ayırdığım hurmayla takkeyi ayşe'nin oğluna verdim.
b: önemli değil, teşekkür ederim.
c: olmaz olmaz hak geçer. yarın teravihe kara davut camii'ne gitcem. orda hatimli kılınıyormuş sen de gel, dönüşte sana hurma vereyim.
b. yok gerçekten sağol. hem yarın ben karşıda olacağım nasipse.
c: aa sen namaz kılmıyor musun? hani efendi çocuktun.
b: namazı karşıda kılarım.
c: olmaz gençsin sen. hatimli kıl.
b: inşallah, beraber gideriz.
b: çayım bitti, bana müsade:
a: (baştan beri devam eden kahkahasıyla) tamam yavrucum. allah'a emanet ol.
d1 ve d2 (birbirlerine fısıltı ile): efendi çocukmuş, iyi ki iyi davranmışız.
bir uçak yolculuğumda yaşlı teyzenin biriyle yan yana düştük.teyzenin oturduğumuzdan beri benle konuşmak istediğini anlamıştım ve sonunda soru sormaya başladı ve bir sürü soru sordu, genelini ucağın sesinden duyamadım ve sorduğu her şeye "evet" dedim.umarım yanlış bir şeye evet dememişimdir..
anneanneyle torun arasında geçen diyalog:-(*)anneanne, sen evlenmeden önce dedemi görmüş müydün?-yok evladım, ne gezer bizim zamanımızda... ama ayakkabılarını görmüştüm.
torununun elindeki meyveyi kapıp “sen daha çoook yersin oglum, benim olsun bu şimdi” diyen 60’lık ninecik… “sen şimdiye kadar cooook yemişsindir, ben daha yeni başladım” diye meyvesini geri kapan 6’lık toruncuk…