dertli sözlük – dert söyletir
kuş risalesi.

tarih boyunca aynı isme ve konuya sahip fakat farklı kişiler tarafından yazılan risaletü't tayr var. allah'ın ayette tevekkül temsili olarak kuşu göstermesi üzerine birçok yazar/şair/mütefekkir bunu ele alarak benzer şekilde yol almış.

i̇mam gazali ve kardeşi ahmet gazali'de aynı isimle aynı konuda eser telif etmişler. eserlerin tek farkı i̇mam gazali arapça ahmet gazali farsça kaleme almış. i̇çeriği daha çok mantıkut tayr'dan aşina olduğumuz simurg'a yolculuk hikayesi.
her iki eser aynı konuları işlese de ahmet gazali'ninkinde daha tasavvufi bir anlatım mevcut.

kelime= risaletü't tayr - i̇mam gazali
genç dergi'nin haziran 2013 dosya konusu.
yazın "din"lenmeye vesile olacak okunması gereken kitapları, filmleri, faydalı internet sitelerini, farklı illerde yapılan sohbet meclislerini paylaşan harikulade bir projeydi.
bildiğim kadarıyla sadece 2013 yazıyla sınırlı kaldı. sitesi de şu an kullanılmıyor.
bunun sosyal medya versiyonu güzel olabilir.

bu yaz dinlenin
mahzuni şerif'in sözleri çok güzel olan eseri. cem erdost ileri güzel okur.

kendi kitabıma girdim saklandım
kelime kelime buldular beni
denizin dibinde ot oldum bittim
balığın karnında yoldular beni

serden geçmez imiş sırrın verenler
daha dönmez hak yoluna girenler
ramazan davulu oldum erenler
vakitli vakitsiz çaldılar beni

(...)
genetik olması muhtemel. bende yoğun stres ve açlık durumunda sağ elde oluyor. dikkat ederseniz gözünüzde büyür ama pek bakmazsanız akla bile gelmiyor.
vincic adında bir adam 1797 yılında istanbul'a, bab-ı ali'ye gelir. elinde prusya'daki osmanlı elçisi giritli ali aziz efendi'nin kendisi hakkında yazdığı bir mektup vardır. mektupta vincic'in karadağ'daki yerel meclis tarafından prens olarak seçilmiş bir aristokrat olduğu yazılıdır. vincic ayrıca seçildiğini belirten seçim belgesini de sunar ve 35.000 kişilik bir ordu toplayacağına ve topladığı vergileri istanbul'a göndereceğine söz verir.

bab-ı ali'nin tam vincic'i osmanlı'nın karadağ'daki yeni idarecisi olarak tanıyacağı sıralarda fransa elçisi osmanlı'ya bu adamın bir sahtekar olduğunu ve daha önce de fransız hükümetine kendisini hırvat prensi olarak tanıttığını bildirir. tabii adamın hayalleri suya düşer, akıbeti ise belirsiz.

kaynak: şükrü hanioğlu, a brief history of the late ottoman empire, syf. 17.
ayrı düşmekten koruyan vefa, insanın ubudiyetten şaşmaması manasıyla kurulmuş bir tasavvufi kelime.

çok güzel manalara açılıyor.. rabbim her nerede ne halde olursak olalım özümüzü, içimizdeki islam nurunu kaybetmemeyi ve yaşatmayı nasip etsin bizlere.

(bkz:tasavvuf bahçeleri)
mor, pembe, mavi birçok renkte olup şu anda mevsiminde bulunduğumuz bahçe bitkisi. en çok mavi olanı yaygın.

lisân-ı ezhâr kitabına göre tatlı hatırat, devamlı muhabbet ve daimi dostluğu ifade ediyormuş.
güneş ışınlarının ağaçlar arasından süzülüp yarattığı alacalı ışık anlamına gelen japonca bir kelime.
arif sağın çok güzel icra ettiği türkü. türkümüz "bir mendil aldım dereden" diye başlıyor. ağlamaktan ıpıslak olmuş mendilini soranlara bunu demiş yazar.
hayvanların kuyruk kısmında bulunan beyaz yağ kütlesi. eskiden kasaplar bedava verirdi. şimdi et fiyatlarıyla yarışıyor. i̇nce dilimler halinde pişirip iyice tuzlayınca etten daha lezzetli oluyor bence. faydaları saymakla bitmez. elimden gelse süt bebelerine de yediririm.
dünya hazır erişte derneği.

gerçekten böyle bir kuruluş var ve oldukça ciddiler :) dünya geneli hazır erişte tüketicilerinin başında yılda kişi başına 79,7 porsiyonla güney kore ve ardından vietnamlılar geliyor(muş).

i̇nternet sitesinin sıkça sorulan sorular bölümünde eriştenin tarihçesi, kalorisi ve tarifi dahi yer alıyor. i̇nternet sitesinin tasarımı çok güzel ilerde sözlükteki tarifleri derleyip böyle bir ek sayfa açma isteği oluşturdu :)
çocukluğumdan beri psikolojik olarak yaralarımı saracağına inandığım, kaynatınca etrafa yaydığı kokusuyla içime ferahlık veren mübarek.
19. yüzyıl sonlarından itibaren osmanlı devleti ve mısır’da siyasi ve sosyal hak taleplerinde bulunan kadın hareketleri ortaya çıkmaya başlamıştır. muhammed abduh’un mısır’da öncülüğünü yaptığı modernist reform hareketi i̇slam’da kadın erkek eşitliği, toplumsal cinsiyet rollerinin yeninden tanımlanması, çok eşlilik ve kadının boşanma hakkı gibi fıkhi konularda geleneksel anlayıştan farklı içtihatların ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. mısırlı yazar kasım emin’in 1899’da muhammed abduh ile ortak yazdıkları söylenen taḥrîrü’l-merʾe(kadının özgürlüğü) ve 1900 tarihli el-merʾetü’l-cedîde (yeni kadın) eserleri i̇slam dünyasındaki ilk feminist metinler olarak kabul edilebilir. emin, taḥrîrü’l-merʾe eserinde müslüman kadınların sanat, ticaret ve ilimle uğraşmasının önünde hiçbir engel bulunmadığını öne sürmüş, çok eşliliğe karşı çıkmış, kadının boşanma konusunda erkeklerle aynı hakka sahip olması gerektiğini söylemiş ve peçenin kaldırılmasını savunmuştur.

i̇slami feminizm bir söylem olarak 1990’lı yıllarda ortaya çıkmıştır. kavram olarak ilk defa i̇ran’da shehla sherkat tarafından kurulan zanan isimli kadın dergisinde kullanılmaya başlanmış ve 1990’lardan itibaren yaygınlık kazanmaya başlamıştır. yine aynı dönemde i̇slami feminist söylem etrafında şekillenen sivil topum örgütleri ortaya çıkmaya başlamıştır. 1988 yılında malezya’da avukat, akademisyen ve gazeteci bir grup kadın tarafından kurulan sisters in islam topluluğu kadınların i̇slam hukuku altında karşı karşıya kaldığı adaletsizliklere çözüm bulmayı hedeflemiştir. grup bir süre sonra yalnızca yasal alanda yapılan mücadelenin yetersiz olacağı düşüncesinden hareketle kadınların eğitim, din ve hukuk gibi alanlardaki sorunlarına çözüm bulmak ve toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak amacıyla amina wadud öncülüğünde kuran’ı feminist hermenötik çerçevesinde yorumlamaya başlamıştır.

2005, 2006, 2008 ve 2010 yıllarında düzenlenen uluslararası i̇slamcı feminizm kongreleri farklı ülkelerdeki aktif i̇slami feminist hareketlerin ortak bir amaç belirlemesine önemli katkılarda bulunmuştur. kongrelerin sonuç bildirilerinde i̇slamcı feminizmin egemen cinsiyetçi i̇slam yorumlarına alternatif olarak ortaya çıktığı, kuran’ın erkek egemenliğini meşru görmediği, modern çağın gereklerine uygun içtihatlara ihtiyaç olduğu ve bazı i̇slam ülkelerinde görülen uygulamaların allah’ın hükmü değil geleneksel ataerkil sistemin dayatmaları olduğu vurgulanmıştır. 2009 yılında ise kuala lumpur’da 47 farklı ülkeden 250’den fazla müslüman kadın aktivistin bir araya gelmesiyle musawah hareketi kurulmuştur. kendisini küresel bir hareket olarak tanımlayan musawah, temel misyonunu müslüman kadınlar için aile içinde eşitlik ve adaleti sağlamak ve müslüman kadınların hem kamusal hem de özel alandaki haklarını savunmak olarak tanımlamaktadır. bu çerçevede ortaya çıkan feminist sivil toplum örgütleri faaliyet gösterdikleri ülkelerde zaman içinde önemli bir sivil aktör konumuna yükselmiştir.