müslümanlara en çok lazım olan şey – dertli sözlük
kardeşlik… “birbirini yıkayan iki el olmak” da, “bir duvarın tuğlaları olmak” da mündemiç bu histe. sevincini çoğaltır, hüznünü giderir kardeşler arasında olmak. sorumluluklarını hatırlattığında kırılmazsın, eleştirdiğinde alınmazsın. bir nimete mazhar olduğunda onun gibi sevinirsin, gıpta eder örnek alırsın… herkesin yalnız bir ada’ya dönüştüğünü görmezsin.
(bkz:teslimiyet)
günümüzde biz müslümanların sıklıkla içerisine düştüğümüz yanlış, bizlere asla fayda vermeyen sığ tartışmalarla i̇slam hakkında konuşmamız. güzel bir kıssa var bununla ilgili olarak paylaşmak isterim.

i̇ki arkadaş aralarında konuşuyorlarmış. biri diğerine demiş ki: allah dilerse şu iğnenin deliğinden, şu deveyi geçirir. i̇ğnenin deliğini büyütür, deveyi öyle geçirir. diğeri itiraz etmiş: hayır, allah deveyi küçültür, iğnenin deliğinden öyle geçirir, demiş. i̇ğnenin deliğini mi büyütür, deveyi mi küçültür noktasında bir türlü mutabakata varamamışlar. sonra demişler ki, bu iş böyle olmayacak, sokaktan geçen ilk kişiyi hakem tayin edip ona soralım. hakem tayin ettikleri kişiye hangimiz haklıyız diye sormuşlar, o da demiş ki: allah deveyi iğnenin deliğinden geçirmeyi murat ederse, ne iğnenin deliğini büyütür ne de deveyi küçültür. allah deveyi iğnenin deliğinden öylece geçiriverir.
i̇şte teslimiyet işte itikat…

çok güzel bir kıssa… keşke bizler de, o hakem tayin edilen gibi bir müslüman olabilsek. burada i̇slam dediğimiz kelimenin anlamlarından birinin de teslimiyet olduğunun şuuruna varabilsek. teslim olmuş, hakiki anlamda iman şuuruna sahip bir müslüman, o koca devenin incecik bir ipin bile güçlükle girdiği delikten geçmesi hakkında, allah’a zerre miktar zorluk olmadığının farkındadır, bilincindedir. şüphe mefhumu asla yoktur. rabbim bizlere de böyle bir iman nasip edip sayımızı da arttırsın inşallah.
mensubu olduğu dini tanıyacak, onun kendisinden ne istediğini bilecek kadar ilim; bu ilmin gereklerini yerine getirecek kadar amel; yine mensubu olduğu dinin kendisinden inanmasını istediği esaslara sorgusuz ve sualsiz inanmasını sağlayacak kadar iman.
"eğer biz ahlâk-ı i̇slâmiyenin ve hakaik-i imaniyenin kemalâtını ef'alimizle izhar etsek, sair dinlerin tâbileri elbette cemaatlerle i̇slâmiyete girecekler; belki küre-i arz'ın bazı kıt'aları ve devletleri de i̇slâmiyet'e dehalet edecekler."(hutbe-i şamiye / bediüzzaman said nursi)
her zaman ve zeminde iman dır. iman müselmanın ihtiyacı olan bütün güzel hasletlerin menbaıdır ve onları havi bir cami-i kebirdir.

müslüman imansız değildir. ama imanda mertebe bir değildir.
şimdi ebu bekir r.a. ile benim imanım bir mi?

imanda namütenahi meratib vardır.
çünkü imana merci olan zat-ı zülkemal her sıfat ve isimde namütenahidir..
her meratibinde ayrı ayrı nur, kuvvet, hayr..ilaahir bütün güzelliklerin olduğu; bütün kütüb-ü semaviye ve kuran ve fahr-i alem s.a., şeref-i nev-i ben-i adem olan muhammed-i arabi a.s. ın ve gelmiş geçmiş bütün ahsen-i takvim zevatın ahval, akval ve ef'aliyle sabittir.

dolayısıyle doğrudan doğruya imanın tezyidine çalışmak lazımdır.
iman hem nurdur hem kuvvettir. lazım olanda budur.
(*)
vakur olmak
kibirli olmamak
elindeki iman kıymetinin bir imtihan vesilesi ve bir nimet olduğunu bilmek, başkasında yok diye kibirlenmemek (zira bir bakmışsın o beğenmediğine hidayet nasip olmuş da sen kibrin yüzünden şeytanın oyuncağı olmuşsun)
günahkara değil günaha karşı mücadele etmek
kolaylaştırmak, güçleştirmemek; sevdirmek, nefret ettirmemek
sağda solda insanlara kendisi gibi yaşamak için telkinlerde bulunmak yerine güzel davranışlarıyla onlara örnek olmak (zira insanların çok büyük bir çoğunluğu yiğidi öldürür hakkını verir. en inanmayan bile seni dik duruşun için takdir eder)
başkasının günahıyla değil kendine çeki düzen vermekle meşgul olmak
hem dini hem de dünyevi ilmini arttırmak
merhamet etmeyi, sevmeyi bilmek. odun gibi olmamak.
emaneti ehline vermek
i̇nsanlara faydalı olmak
namazı vaktinde düzgünce kılmak
yani kısacası efendimiz (s.a.v.)'i gerektiği gibi tanımak.