edep – dertli sözlük
tam serhaddini, muhammed-i arabi aleyhisselatu vesselamın çizdiği, sayısız nimet-i ilahiyenin birincilerindendir. eddebeni rabbi ve ahsene te'dibi diyerek, elbette risaletinin bir kolunun edeb olduğunu işaret etmiş. evet edeb fiili bir risalet halidir.
eskiden tekkelerin girişinde yazan bir ibareydi. "edep ya hu" yazardı. bir dost sohbeti esnasında bir soru gelmişti: "edep mi, tevazu mu?" diye. bir büyüğümüz "tevazunun da bir edebi vardır." diye son noktayı koymuştu.günümüzde tekke kültürü pek kalmadığı için bu edep meselesi işlendiği zaman hikmet nazarıyla işlenmemektedir. hutbede imam efendi, ne kadar edebi tasvir etse de edebin hikmetini anlatamıyor. edebe hikmet nazarıyla baktığımız zaman allah'ın kendisini her an gördüğü şuuruyla yaşayan ve karşısındakine empati kuran her insanın mutlaka ulaşabileceği bir merci olduğuna şahit oluruz. dolayısıyla ihsan şuuruna ermeye ve müslüman kardeşinin derdiyle dertlenmeye çalışmak elzem.
kılıcını son haddine kadar keskinleştirmendir, öyle ki kesmek zorunda kaldığın kol ıstırap duymasın. (*)
peygamberimizdeki şekli sahabeler tarafından "genç bir kızdan daha edebliydi"olarak tanımlanmış vasıf.
ince düşüncenin eseridir. bir insanda edep arıyorsak, ince düşünceli olup olmadığına bakabiliriz.
yazdıklarımızla, dediklerimizle, duruşumuzla, ve dahi gülüşümüzle bizde var mı, yok mu ortaya çıkandır.