usul, yordam, yöntem... anlamlarına da gelen sözcük.
hem esastır, hem binadır.
edep yoksa uslup da yoktur, yapı da yoktur. hiçbir şey yoktur. var olan da zamanla dağılır, rüzagara kapılır, ber bad (berbat) olur.
edeb bir tac imiş nur-i hüda'dan
giy ol tacı emin ol her beladan...
denilmiş
ince düşüncenin eseridir. bir insanda edep arıyorsak, ince düşünceli olup olmadığına bakabiliriz.
yazdıklarımızla, dediklerimizle, duruşumuzla, ve dahi gülüşümüzle bizde var mı, yok mu ortaya çıkandır.
peygamberimizdeki şekli sahabeler tarafından "genç bir kızdan daha edebliydi"olarak tanımlanmış vasıf.
kılıcını son haddine kadar keskinleştirmendir, öyle ki kesmek zorunda kaldığın kol ıstırap duymasın. (*)
eskiden tekkelerin girişinde yazan bir ibareydi. "edep ya hu" yazardı. bir dost sohbeti esnasında bir soru gelmişti: "edep mi, tevazu mu?" diye. bir büyüğümüz "tevazunun da bir edebi vardır." diye son noktayı koymuştu.günümüzde tekke kültürü pek kalmadığı için bu edep meselesi işlendiği zaman hikmet nazarıyla işlenmemektedir. hutbede imam efendi, ne kadar edebi tasvir etse de edebin hikmetini anlatamıyor. edebe hikmet nazarıyla baktığımız zaman allah'ın kendisini her an gördüğü şuuruyla yaşayan ve karşısındakine empati kuran her insanın mutlaka ulaşabileceği bir merci olduğuna şahit oluruz. dolayısıyla ihsan şuuruna ermeye ve müslüman kardeşinin derdiyle dertlenmeye çalışmak elzem.