simyacı – dertli sözlük
paulo coelho tarafından kaleme alınmış romandır. kısaca bahsetmek gerekirse;

bir şeyi gerçekleştirmek istediğimiz zaman bütün evren iş birliği yapar. belirli işaretlerle kişisel menkıbemize yön vermemizi ve bu doğrultu da hareket etmemizi sağlar. buna ilk etapta acemi talihi denirken, aslında evrenin bizim ne kadar istediğimize bağlı olarak oluşturmuş olduğu yeni bir düzenin ilk ve basit olan aşamasıdır.

acemi talihinden sonra ise bütün işler bizlerin karar ve iradesi doğrultusunda şekillenmeye başlar, bu sefer evren şartları değiştirir. karşımıza oldukça sıkıntılı olaylar çıkarır ve bu olaylar ile bizim kişisel menkıbemize doğru nasıl hareket ettiğimizi ortaya koyarak aslında ne istediğimizi ve bunu isterken neleri görmezden geldiğimizi anlamamızı sağlar...

gerçekten ne istediğini bilen ve bu doğrultuda hareket eden insanlar aslında her şeyi başarabilir ve bu şekilde yaşamlarına devam ederler.

bizlere ise burada asıl düşen şey karşılaştığımız sıkıntılar sonucunda elde ettiğimiz güzelliklerin farkında varırken, çevremizdeki güzelliklerinde ne olduğunu kavrayıp hayatımıza bu şekilde devam etmektir.

dipnot: mutluluğun gizi dünyanın bütün harikalarını görmektir ama kaşıktaki iki damla yağı unutmadan...
lise yıllarındayken okumuş ve beğenmiştim. kitabın finalindeki hazineyi bulma olayı i̇stanbul'daki bazı türbelerde yatan zatlara nisbetle veya evliya menkibelerinde anlatıldığına bir kaç kez muttali olunca, ana hikayenin islam kültüründen aşırılma olduğunu yakinen müşahede ediyorsunuz. ana temanın aşırma veya etkilenme olması bence kitabın kıymetini düşürmez. var olan bir kurguyu daha da genişletip, güzel bir üslup ile okuyucuya sunmak gayrı ahlaki birşey olmasa gerek.
“bir tüccar oğlunu mutluluğun gizini öğrenmesi için bilge bir insanının yanına gönderir. bilge yanına gelen çocuğun eline içinde iki damla yağ olan bir kaşık verir ve malikânesini dolaşmasını söyler; ama dolaşırken kaşığın içindeki yağı dökmemesini ister. tüccarın oğlu sarayı gezerken elindeki kaşığın içindeki yağı dökmemek için uğraştığından etrafındaki hiçbir şeye dikkat edemez, malikânedeki güzelliklerin farkına varamaz. bilge kişinin yanına döndüğü zaman bilge ona saraydaki acem halılarını ve muhteşem bahçeyi nasıl bulduğunu sorar. fakat tüccar’ın oğlu bunların hiçbirini göremediğini itiraf eder. o zaman bilge bir kez daha gezmesini ama bu sefer etraftaki güzelliklere dikkat etmesini tembih eder. bu defa tüccarın oğlu her yeri altınlarla, ipeklerle, değerli halılarla süslü olan malikânenin içinde hayranlıkla dolaşırken elindeki kaşığa ve içindeki yağa dikkat edemez. bilge kişinin yanına döndüğünde her şeyi çok beğendiğini anlatır. bilge kişi de ona kaşıktaki yağın ne olduğunu sorar, tüccarın oğlu mahcubiyet içinde, kaşığa dikkat edemediğini ve yağı döktüğünü fark eder. bunun üzerine bilge kişi şunu söyler: “mutluluğun gizi, dünyanın bütün harikalarını görmektir; ama kaşıktaki iki damla yağı unutmadan.”paulo coelho-simyacı
(bkz:o alquimista)

okurken, içindeki pek çok şey için sanki bunları daha önce başka bir yerde okumuştum hissine kapılmama sebep olan kitap. paulo coelho'nun şarkı sözü yazarı olmasından mıdır bilemiyorum, kitabı okumak basit bir şarkının sözlerini okumak gibiydi. yani benim nezdimde öyle abartıldığı gibi başucu eseri olmaya layık değil. fakat hatırımda kalan şu iki cümle hoşuma gitmişti.

- ''git ve evreni tanı. oturduğu evi tanımadan bir insana güvenemezsin.''
- "bir şeyin bir defa olması ikinci kez olacağı anlamına gelmez, ama iki kez olmuşsa üçüncü kez mutlaka olacaktır."

ayrıca (bkz:kişisel menkıbe)
paulo coelho'nun sözlü arap edebiyatından aşırıp kendi kültürüyle harmanlayıp yazdığı kitap. paulo coelho bunu daha önce de yaptı. sanırım yazarlık hayatı boyunca kendine ait, kendi hayal dünyasından çıkmış bir eseri yok, özgünlüğü yok. ama her yazdığı kitap epey satıyor. dan brown gibi işi biliyor.
babamın, arka sayfasına "bu kitabı okumak için harcadığım zamana acıyorum" yazdığı kitap.
her şeyde bi̇r seyi arama, bir şeyde her şeyi bulma sanatına simya sanatçısına simyacı denir.