saadet partisi – dertli sözlük
saadet vakti geldi şarkısı vardı çocukken. babam bu partiye oy verirdi, annem de anapa verirdi. ben annemle babamın ikisinin de doğru partiye oy verdiğini düşünüyorum. saadete oy veren babam olayları görünen haliyle değerlendiren ve açıktan dobra konuşan bir yapıya sahip, annemse anap gibi ince narin hareketlerin, daha bir basiretli davranışın, itidalin sembolü.

kişi ya da kurumları eleştirmek "yapıcı olmak" amaç olmadıktan sonra müslümanca bir hareket değildir. bizim düşünce dünyamızın kendine has dinamikleri var. tek bir düşman var, o da cehalet. esasında bayrak sallamak sallayana göre saygı da uyandırır, ama bazısının sallayışında bir basitleştirme seziliyorsa bunun üzerinden bir dava ve düşünce geçmişini topa tutmak doğru değil. eleştiriyorum ama neden diye sormak lazım. içerisinde ego uzantısı, tarafgirlik varsa bu bize yakışmaz. öte yandan cevap vermek için kıyasıya bir yarış da bize yakışmıyor. keşke aynı tarafta olmamızın gereği o milyon tane ortak paydaya odaklı yaşasak sürekli, böylece ayrıldığımız üç beş noktanın da hesabını bu kadar nefsani tarafgirliğe dönüştürerek yapmazdık.

cımbızlamak istemiyorum ama şu tartışmanın yapılmasında bazı üslup atlamaları olmasa gayet hayır üstüne hayır var. bir kardeş fikrini beyan etmiş, karşı fikirlerle alış veriş yapılacak. dertli gibi bir ortam da vesile olacak. ama bir kelime damara dokunuyor, öteki de başka bir damardan vurma peşinde.

hep aynı vaziyet arkadaşlar, öteki diye biri yok, sen de o da aynı egoya sahip, aynı beyne sahip, aynı kalbe, aynı vicdana sahip, aynı kıble, aynı kitap, aynı meleğe inanmış, aynı hadisi, aynı ayeti okuyup söylüyoruz. biri bir kusurumuzu söylese, allah razı olsun, koynumdaki akrebi çıkardın demek lazım gelmez mi?