mustafa islamoğlu – dertli sözlük
neymiş bazı eserleri iyiymiş tüm eserlerini okumak lazımmış hakkında öyle konuşmak lazımmış. pardon da hadisi sünneti reddedip sadece kuran'ı kabul eden bi adamın eserlerini niye okuyum ben ? şu ahir zamanda zar zor sahip olduğum muhafaza eylemeye çalıştığım imanımı yozlaştırsın diye mi ? kafamı bulandırsın diye mi okuyacağım ? ayrıca biz bir kitabı okurken sadece içeriğine bakmayız yazarına da bakarız yazarın şahsiyeti de mühimdir yazarın hali akseder okuyana. yani sizin anlayacağınız soyadı i̇slamoğlu olup hadisi reddeden ironinin dibi olan bu adam da kitapları da benim için değersiz. i̇lim sahibi olabilir ama neticeye bakmak gerek burada da ibret alınacak bir nokta var zaten ilim sahibi olup da doğru yoldan sıratı müstakimden saptırmasın allah.. hayır yani önümüze sunulmuş ilim almamız gereken tek seçenek de değil i̇slamoğlu bu neyin dayatması neyin ısrarı ? ehli sünnet vel cemaat hocalarımız var elhamdülillah. osman nuri topbaş var nurettin yıldız var ebubekir sifil var i̇hsan şenocak var.... allah yokluklarını göstermesin.
takipçisi talebesi hayranı vs değilim ama kendisi 'hadisi ve sünneti reddetmez'.en azından bunu bilmek ve adamı buna göre değerlendirmek için birkaç makalesini olmadı birkaç videosunu incelemek iyidir, kimseye zarar vermez.
sohbetleri vesilesiyle zarar verdiği çokça kişiyle karşılaştığım kişi.zararı tanımlamak lazım tabi burda;misal;1ne hadis duysa, sahih mi diye sorup ortamda hadislere karşı güvensizlik hissi uyandıran--hayır sorması mesele değil ravi nedir ravi zinciri nedir, cerh nedir tadil nedir zerre haberi yok sadece sahih mi, sanki he dense ayırt edebileceksin-buhari dersin, iyi de o biraz şeymiş der.2kuran müslümanıyım ben der aracıya gerek yok der kitap herkese indi ben de anlarım ben de yaparım der ordan tarikatlara bağlar lüzumsuz gereksiz ve hatta şirk der. koca bi tasavvuf tarikat hazinesini çöpe atar.3hz.muhammed de insandı yani aslında şimdi olsa şunu şöyle yapardı der safiyane şevkle yapılan sünnetleri baltalar muhabbeti çeker alır.4sahabe zaten iki kat insan peygamber bile değil der, askerlik arkadaşı gibi bahseder kendince hata gördüğü yerlerini anlatır.tüm bunları diyen insana dersin ki.sen islamoğlu dinliyo musun?tabii der çok severim .abdülaziz bayındır da dinler bu vatandaş.derken derken ağacınızda tutunduğunuz ne dal varsa keser sonra kuran müslümanlığı der mübarek boyumun yettiği tüm dalları kestin çıkamıyorum ki ağaca sarılayım ana kaynağa.zararlıdır yani.durduğum yerden bakan biri için.
hakkında şöyle düşünüyorum ki bu adam hakkında konuşup tartışıp taraf olacağımıza, o vakti efendimiz sav in hayatını anlamaya çalışmak için kullansa idik bütün sorunlarımızın cevabını bulacaktık.
(bkz:fethullah gülen)
türk insanının cahilliğinden yararlanıyor, bu çok açık ve net.

şuradaki videoda, açıkça söylemeye cesaret edemese de teville peygamber'imizin sözleri haşa hakikat değildir, zandır, doğru ile yanlış arası bir vehimdir demeye çalışıyor. alemlere rahmet olarak gönderilen efendimiz'in 23 sene boyunca dine dair söyledikleri zan olacak sonra da şu aptal vidolarını gerçek/hakikat/asıl din diye insanlara yutturacaksın, şu konfora hayret etmemek elde değil.

https://www.youtube.com/watch?v=uufv7-u5msc&feature=youtu.be&ab_channel=dinicevaplar

kur'an dışı vahiy yoksa kendisine kitap indirilmeyen peygamberler peygamber olduğunu nasıl anladı, onları diğer insanlardan ayıran şey neydi? nisa suresi 163. ayetin mealine bakalım;

(ey resûlüm!) şübhe yok ki biz, nûh’a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. i̇brâhîm’e, i̇smâîl’e, i̇shâk’a, ya‘kūb’a, (ve onun) torunlar(ın)a, îsâ’ya, eyyûb’e, yûnus’a, hârûn’a ve süleymân’a da vahyettik. dâvûd’a ise zebûr’u verdik.

necm suresi 3-4. ayet meali;

ve (o, nefsinin) arzu(sun)dan konuşmuyor! o (söyledikleri) bildirilen vahiyden başka bir şey değildir.

tahrim suresi 3. ayet meali;

hani peygamber, zevcelerinden birine bir sözü sır olarak söylemişti. fakat (o) bu sözü (diğer bir hanımına) haber verip, allah da bunu ona (peygambere) açıklayınca, (o) bunun bir kısmını (zevcesine) bildirmiş, bir kısmından da (bahsetmeyerek) vazgeçmişti. böylece (peygamber) ona bunu haber verince (hanımı): “bunu sana kim haber verdi?” dedi. (peygamber de) “bana, alîm (herşeyi bilen), habîr (herşeyden haberdâr olan allah) haber verdi!” dedi.

evet bu ayette bahsedildiği üzere peygamber'imizin hanımları arasındaki sırrı peygamber'imize bildiren allah'dır. fakat kuran'ı kerimde allah'ın bu sırrı bildirdiğinden bahseden başka bir ayet yok. peki peygamber'imiz bunu nasıl öğrendi. demek ki vahy-i gayri metluv diye bir şey var;

vahiy iki kısımdır. biri: ‘vahy-i sarîhî’dir (açık vahiydir) ki, resûl-i ekrem aleyhissalâtü vesselâm onda sırf bir tercümandır, mübelliğdir (teblîğ edicidir), müdâhalesi yoktur. kur’ân ve bazı ehâdîs-i kudsiye (kudsî hadisler) gibi. i̇kinci kısım: ‘vahy-i zımnî’dir (kaynağı yine vahiy olan sünnetidir). şu kısım, mücmel (özü) ve hulâsası vahye ve ilhâma istinâd eder. fakat tafsîlâtı ve tasvîrâtı (geniş açıklaması) resûl-i ekrem aleyhissalâtü vesselâm’a âiddir. o, vahiyden gelen mücmel hâdiseyi tafsil ve tasvir; zât-ı ahmediye aleyhissalâtü vesselâm bazen yine ilhâma ya vahye istinâd edip beyân eder. veyâhut kendi ferâsetiyle (doğru anlayışıyla) beyân eder. ve kendi ictihâdıyla yaptığı tafsîlât ve tasvîrât, ya vazîfe-i risâlet (peygamberlik vazîfesi) noktasında ulvî kuvve-i kudsiye ile beyân eder. veyâhut örf ve âdât (âdetler) ve efkâr-ı âmme (umûmun fikirlerinin) seviyesine göre beşeriyeti (insan olması) noktasında beyân eder

bu tartışmalar, malum, çok derin geniş izahatlar ister fakat sıradan bir müslüman olarak şunu çok merak ediyorum. bugun sıradan basit bir üniversite hocasının sıradan bir konferansında iki üç sayfa not almam mümkün olabiliyor. haşa bu dinin asıl rehberi, kendisine itaat ayette emredilen, "üsve-i hasene" olduğu söylenen peygamberimiz 23 senede hiç mi bir şey söylemedi, hiç mi faydalı bir sözü/davranışı/fiili yok da bu insanlar bu kadar cüretkar bir şekilde hadis külliyatını ve sünnet-i seniyeyi yok sayabiliyorlar. hayret doğrusu.

edit: burada bahsedilen ayetler zaten alimlerin bu konuda birbirlerine karşı delil olarak sundukları ayetler, isteyenler ilgili kitaplara başvurabilirler. ayetler üzerine düşünmenin yanlış bir tarafı yok.

burada ilmi tartışmaların çok ötesinde, haşa peygamberlik mesleğini tahfif etme gibi bir niyet var. bu da basit bir ilmi tartışma değil. doğrudan dinimizin temel kaynaklarına saldırı. 200 yıldır oryantalistler de aynı şeyi iddia ediyorlar, hayret ne tesadüf (!)

mustafa islamoğlu da koca alim falan değil. islam ulemasının büyük kısmı bu videoyu hz. ömer izleseydi 4. dakikadan sonra kılıcına sarılacağı noktasında ittifak halinde. işte size gerçek bir mizan :) (*).