dertli sözlük yazarlarının şiirleri – dertli sözlük
desen inanmazdım ;
üç aylarda...
mübarek beldeler boşalacak...
camiler müslümansız
müslümanlar cumasız
sokaklar sessiz
i̇nsanlar nefessiz
ölüler kefensiz
kelimer yetersiz
kalacak
desen inanmazdım; ey i̇nsanoğlu!
ancak
vaadi hak olan sana inandım ya râb!
yalnız sana...
...
yazmayı bir türlü beceremediğim, bu yüzden daha yazarken sildiğim şiirler... mesela bir tanesinin giriş kısmı aklımda kalmış:dedim sâmiyâ nedir çektiğim bunca cefâdan murâd?dedi cefâ ile mümkündür tekmil-i merâtib-i hakîkat, cefâ ile hâsıl olur cümle murâd...
hangi kelam ile başlar efendim
senden himmet alan hangi hecedir
hülyana dalmak ile başlar efendim
günden hikmet alan hangi gecedir

meczubunem mecnununem ahınem efkarınem
perişanem sermestem bikesem hem bikarınem
virane yurduma selam eylesende koksa sümbül
zeynebi solmuş ruhuma lütfedip konsa bülbül

aradığım nedir, sen kimsin bu abdin kimdir
kapını çalmaz havf eder göğünde dönen nedir
sesini bilmem, pervazını duymam bu baykuşmudur
yoksa ol mektubuna kurban olmuş güvercin midir
sürekli zayıflama hapları ile masayı işgal eden oda arkadaşım için hap kutusunun üstüne bir tane yazmıştım;uçamayan kuş yut haplarını uç.(*) (*)
ah gönlüm
medine’ye varmayan yola
çıkma gönlüm, aldanırsın
mekke’ye gitmeyen kervana
binme gönlüm, ayrılırsın
hira’ya benzemez yanlızlığa
dalma gönlüm, kıvranırsın
zemzem gelmiyorsa hatra
i̇çme gönlüm, kanamazsın
besmelesizse karnında lokma
yeme gönlüm, doyamazsın
ezan okununca namaza
dur ki gönlüm, affolasın
kuran ı sayfa sayfa aç da
oku gönlüm, nurlanasın
resûlün izi varsa
koş be gönlüm, tez varırsın
o nun rızasın aranda
rahmetine kavuşasın

yanar, yanar, yanar gönlüm
dertten derde dalar gönlüm
şu muhteşem rüyayı
gerçek sanar iki gözüm

ağla, ağla, ağla gönlüm
gece gündüz aran gönlüm
doğruları, yanlışları
kavrar oldu fikrim sözüm

dağlar taşlar gezer gönlüm
dinler, anlar, yazar gönlüm
gerçekleri, yalanları
söylemeye oldu yüzüm

eser, çoşar, konar gönlüm
çağlar çağlar akar gönlüm
fani, yalan dünyayı
aşar oldu ruhum, özüm
emanet

bu dünya
emanet
aldığın nefes, verdin ya...
emanet
i̇çtiğin su, damla damla
emanet
yağan yağmur, açan çiçek, dalında elma
emanet
dert, tasa
emanet
aile, evlat, ana-baba
emanet
eşin... aşk da
emanet
yetim, yaşlı, hasta
emanet
her şeyden önce “emi̇n” olmuştu hz. muhammed mustafa (sallallahu aleyhi ve sellem)
aklet
sen sana, sen bize, biz sana
hepimiz ve her şey, o’na emanet
şiirle alakam yoktur ama geçen gün 3 senelik not defterimi karıştırırken buldum birini, tebessüm ettim, paylaşmak istedimbenim defterim değil sandımhatta ilk gördüğümdedefter değil sandımhafakanlar bastığındakendime geldim sandımcelaliyimcelalisincelali(*)
düşüncelerin içinden çıkagelen
ayakları yalın bir adam,
orada duruyor ve ulaşılmaz dağların doruklarına doğru
haykırıyor.
aklım karışıyor,
ben miyim muhatabı yoksa
gülistanda kanatmayan diken mi arıyor?

durduruyor beni zamanın bekçisi,
koluma giriyor usulca
ve gitmeyi düşlemediğim yerlere götürüyor.
yolumdan şaşıyorum,
yollarım birbirine karışıyor.

hangi rüyanın içinden çıkıyor
bu dinmez uğultu?
şarkıları susturan uğultu..
bir çocuğun göğsünden gelen dayanılmaz ses,
çaresiz hıçkırıkları bir kadının...

ama hep bir cümle kalıyor geriye.
söylenmemiş,
yalnızca, rüzgara haykırılmış
çok geceler sessiz ve içten..
i̇çinde büyümüş küçücük bir kelebeğin,
kanatlarını kırmış istemeden..

bir çift göze hapsolmuş geleceğine
fütursuzca mektuplar yazıyor adam..
düştüğü yerden
kendi başına kalkmak için çırpınan adam..
bir kadının karşısında
gözleri hep âmâ, dili lâl ve kulakları sağır..
bir kadının karşısında,
ancak gerçek bir kadının,
hep çocuk bakışlı;
ürkek ve kırılgan..