inşirah suresi – dertli sözlük
kuran-ı kerim'in ilk surelerindendir, duh㢠suresinden sonra mekke'de inmiştir. asıl adı şerh'tir.

(vurgula: "1. biz senin göğsünü açıp genişletmedik mi?

2. yükünü senden alıp atmadık mı?

3. o senin belini büken yükü .

4. senin şã¢nını ve ününü yüceltmedik mi?

5. elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır.

6. gerçekten, zorlukla beraber bir kolaylık daha vardır.

7. boş kaldın mı hemen -başka- işe koyul,

8. yalnız rabbine yönel.")
okundukça "huzur veren" ve "sekineye vesile olan" sã»re.

abdullah sert abiden dinlemiştim: peygamber efendimiz ile hz. musa arasında bir değerlendirme yapacak olursak, ortaya şu tablo çıkar: hz. musa şöyle dua etmişti: rabbim sadrıma inşirah ver, gönlümü genişlet. halbuki peygamber efendimiz'e ise şöyle denildi: elem neşrah leke sadrak: biz senin sadrını genişletmedik mi, ferahlatmadık mı?

talep etmeden kendisine "inşirah" verilen nebi'ye selam olsun...
...ders 2...
sadr: zihni vicdani kalbi herşeyi somut ve somut olarak kapsar. benzetme yaparsak sadr bizim avlumuzdur, bahçedir; kalp ise bu bahçenin avlunun içerisindeki evdir; kiler ise bu evin duhasıdır. neden depo değil de kiler olarak kullanıldı gibi bir soru sorar isek kilere kullanılan şeyler girer ve düzenlidir. depolar ise dağınık ve herşeyin yığın şeklinde saklandığı yerdir. kilerde ise bir taraftan girer diğer taraftan ihtiyaç olunca çıkar.
şimdi aklımıza şu soru gelir:
şerh herkes için mümkün mü?
şimdi ilk olarak musa (a.s) dan örnekler verelim. inşirah suresinden peygamber efendimize direk senin sadrını genişletmedikmi denirken musa peygember bunu allah(c.c)tan bizatihi istiyor. sadrımı genişlet firavuna karşı görevimde.
sadr'ın kur'an da nerelerde geçtiğine bakalım. araf suresi 43. ayet 155. s cennete girenlerden bahseder iken sadırlarda olan kini ihaneti haset aldatmak sahtekarlık düşmalık gibi kötü olan duyguları çekip çıkarılacağından bahsediliyor.
haşr suresi 10. ayet 547. s mü'minlerin birbirlerine karşı dua ve yardımlaşmalarından bahseder.dua ederken kalplerimizde mü'min kardeşlerimize karşı kin nefren haset vb duyguları bırakma ya rabbi diye dua edilir.
kişinin avlusu küçük iken evine her gidişinde yolundaki küçük bir diken onun canını yakar. ama geniş olan avludaki bir küçük diken kişiye eve giderken batma olasılığı azalır. sadr ne denli genişlerse kalbe giden yol o denli artar. ama genişleyen sadrı temiz tutmak da mü'minin görevidir.
şimdi yine bir sual geliyor. eğer sadrlar da kalpler gibi güvenli olsa idi kul ne ile sorgulanacaktı? zaten kişi sadrındaki kirlerden değil kalbindeki yani evindeki kirlerden sorgulanacaktır. lakin unutulmamalıdır ki avlu kirlenince bu kirler eve de sıçrar. avlu sorumluluk dışıdır. ama avluyu pis bırakmayacak irade ile temizleyeceğiz ki ev kirlenmesin. avlu temiz tutulunca evler de kilerler de temizlenecektir.
avlu evin ve kilerin korumasıdır. iradenin en etken olduğu yer avludur. kulluğun gönüllülüğü önemlidir. şerh-i sadr için gönüllülük gerekir. daraltı var diye bırakmamak gereklidir. devam ettiği zaman daraltı gider. diyelim ki avlu temiz ev temiz kiler de temiz misafirleri kabul ettik evimize ama gelen misafir bir kokudan rahatsız olursa bu bizim bırakmış olduğumuz çöplerdir. ve çöpler bir müddet sonra kokmaya başlar ki bu çöpler de ancak ve ancak dedikodudur arkadaşlar.
1. ayet
mü'min olarak duha suresinde geçmişi gözden geçiririz. inşirah suresinde de içinde bulunduğumuz yaşadığımız nimetleri hatırlamalıyız. insanlar genelde kötü ve olumsuz şeyleri daha çok hatırlar. bu iyidir ama devamlı kötü şeyler anımsandığında rabbin vermiş olduğu nimetler hatırlanmaz ve kulun farkındalığı azalır. farkındalıkları nimetler konusunda yapmalıyız aksi takdirde "farkındalık"a nankörlüktür bu yaptığımız.
şerhin farkında ol ki sadrın şerh olsun.
oysaki ayette senin göğsünu daraltmadık mı?(dayk) demiyor senin göğsünü genişletmedik mi diyor. yani burada bize sadrımızın şerh olması için ne yapmamız gerektiğini tekrar vurguluyor. bu ayet ile nasıl konuşmalıyız neyin farkında olmalıyız onu anlatıyor.
kul daraltıları hatırlayarak bugününü de daraltmaktadır. oysa ki geçmişteki nimetleri ve güzellikleri hatırlamalı ve farkında olmalı.
aksi takdirde fakındalık nimetini şükrü hatırlamak için kullanmaz isek bu nimete, ikrama nankörlüktür.
"her şerh allah-u teala'nın özel ilgisidir özel kullarına"
'leke sadrek' derken senin için sadrını genişletmedik mi? senin için özel bir şerh yapmadık mı?deniyor.
peki bu özel muameleye karşı bu özel insan ne yapmalı? sorusu çıkıyor karşımıza.
daha öncede anlattığımız farkındalık nimetini güzel kullanmalıdır.
biz genişletmedik mi derken de neden biz deniyor? allah(c.) sadrımızı genişletmek için çeşitli vesileler yaratır.
ey yüreği şerh edilen insan! sebeplere ve vesilelere bağlanıp kanıp da sakın bu sebepleri ve vesileleri yaradanı unutma göz ardı etme!
devamı inşallah sonra yazacağım selametle...
2. ders ( devamı)
-bağımlılıklarımız-
hayatımızdaki bağlılıkları gözden geçirmemiz gerekmektedir.seviyor ve seviliyoruz. lakin bu sevme eylemi amaçsız olmamalıdır. nasıl ki allah(c.c) oku derken "nasıl yada neden" sorularına değil de "kim için okumalı" sorusuna cevap veriyor ise sevmek de bağlılıklarımız da kim için olmalıdır sorusunu muhatap almalıyız. kim için ve neye göre sevmeliyiz sorusu ile muhatap olmalıyız. kişiyi bağlayan bir sevmenin nasıl olması gerektiğinin cevabı bize şerh suresinde veriliyor... allah(c.c) tüm bağlılıkların o'na göre olmasını istemektedir.
mü'minin olmazsa olmazı allah(c.c)'ı sevmektir. ona bağlanmaktır. ondan bağımsız olan herşey ya nefs içindir yada şeytan içindir. bu açıklamadan sonra tekrar şu soru geliyor akla.
allah'ı(c.c) seviyor muyuz?
hepimiz sevdiğimizi iddia ediyoruz ama kişi bu sevginin merkezine allah(c.c)'ı koyduğunu nasıl ispat edebilir. cevabımız ise ancak ve ancak eylemlerimiz ile ispat ederiz oluyor. allah'ı seviyor ama düzgün bir müslüman değil cümlesine de cevabımız şudur ki: evimizin yahut avlumuzun dağınıklığı sevgisizliğimizden değil , irademizin ve bilgimizin azlığındandır. bu sorular eylem öncesi sroulardır. her eylemimizden önce sorduğumuz takdirde eylemlerimiz sevgimize göre şekillenecektir.
- en sıkıntılı an yürek şerhinin ikram edildiği andır!-
iç daralması?
eğer ki sevgimizin kaynağına bitmez ve tükenmez olan sonsuz ve daim olan allah'ı koymaz isek etrafımızdaki herşey bize birer sıkıntı kaynağı oluverir. evlatlarımızı, eşlerimizi, kardeşlerimizi seviyoruz peki niçin seviyor ve bağlanıyoruz?
onların yokluğunda kaybında içimiz daralır mı? onların yokluğu bizler için herşeyin bitmesi mi demektir?
hani bir dua vardır hepimiz yaparız" allah yokluğunu yaşatmasın" "allah sizi başımızdan eksiltmesin" aslında bu duaların anlamı şudur. allah senin yokluğun ile benim keyfimi kaçırmasın(haşa) senin yokluğunla keyfim kaçmasın acı çekmeyeyim. demek istiyoruz. aslında biz acı çekmek istemediğimiz için bu duayı ediyoruz. yani o kişinin yokluğu bizim kayfimizi kaçıracağı için. buda bizim dünya hayatına odaklı yaşadığımızı gösteriyor. ne için dua ettiğimizin farkına varmalıyız. her daim hayırlı olanı istemeliyiz. bağlılıklarımızın ve sevgimizin merkezine allahı koymamamız bizi dünya odaklı yaşamay ve dua etmeye itiyor. ardından bu bağlılıkların sevgilerin kaybından sonra yürekte tahribatlar oluşuyor. aslında isteğimiz kedersiz, dertsiz, sıkıntısız olmak değil tezekkür ve tefekkürsüz olmamaktır.
en güzel kıssalardan biri olan hz. yusuf(a.s)'ın hayatına baktığımız da tam da dünya nimetlerinin zirvesinde iken ettiği duaya bir bakalım. "teveffeni muslimen ve elhigni bi's-salihin."(beni müslüman olarak öldür ve beni salihlere kavuştur.[21]) o kadar sıkıntılardan geçmişken nimetin zirvesinde neden böyle bir dua ve nasıl bir yürekten çıkar böyle bir dua? ahiret odaklı bir yürekten çıkar böyle bir dua. burada dikkati çeken bir diğer husus da hz. yusuf(a.s)'ın duasında geçen " beni salihlere kavuştur" sözüdür. anlıyoruz ki ahirette bile yalnızlık var. hep dua ediyoruz ahirette güzel yerlerde olmak için ama kimlerle olmak istediğimiz için de dua etmemiz gerektiğini de bu duadan öğrenmiş oluyoruz.
en kaliteli sevgi nitelikli beraberliktir. buda karşındakini herşeyi ile kabul edip sevmekten geçer. yani sevginin merkezine allah'ı koymanın bir belirtisidir.
cennette salihlerle olmak için dua ederken neden ayette dua ederken kalbimizde mü'minlere kin nefren koyma die dua ediyoruz?
o cennette tek başımıza ne yapacağız? bu ancak yürek açmakla olur. yürek açmak için de yürekte kişinin mü'min kardeğine karşı kin ve nefretin çıkartılması ile olur.

- mutluluğun sırları-
her daim her yerde psikologlar tarafından yahut da tecrübe etmiş olan yazarlar düşünürler tarafından mutluluğun sırları olarak bazı fikirler sürülmüştür. inşirah suresi bize mutluluğun sırlarını şu iç başlıkta veriyor.(*)
1-şerh-us sadr(yürek genişliği, vicdan rahatlığı)
2- vad'ul vizr(günahların ağırlığının giderilmesi)
3-ref'u zikr(kişinin yaadının anılmasının yüceltilmesi, zikrin yüceltilmesi)

(*)
özellikle "hasbinallah ve ni'mel vekil ni'mel mevla ve ni'mennasir" sözü ile kombinasyonu iç ferahlatma ve sıkıntı gidermede muhteşemdir.