taksim gezi parkı eylemi – dertli sözlük
bir politik muhasebenin dışa vurumu. "nasıl ki düşmanlar osmanlı devleti'ni zihinlerinde parçalayarak bir muhasebeye giriştilerse yine benzer düşmanlar benzer muhasebeleriyle ortaya çıkmaktadır. bu tarz bir eylemin türkiye'nin ekonomik anlamda büyüdüğü; iç ve dış siyaset anlamında geliştiği, kaostan uzaklaşmaya başladığı bir zamanda ortaya çıkmış olması da göstermektedir ki bu eylemlerin arkasında var olan gerçeklerden telaşlanan, türkiye'nin büyümesini istemeyip kendisini de bu büyümeye engel olabilecek güçte gören birilerinin parmağı ve bunlardan iç destekçi de olduğu için parmakları var. ne kadar i̇slami bir mahiyet arz etmese de modern bir dünya devleti olarak türkiye aldı başını gidiyor; hak aranarak durdurulması zor bir şekilde hem de. çünkü halk yavaş yavaş hakkıyla tanışıyor. devletin ilerlemesi devam ettikçe bu tür eylemler de devam edecektir" derken genellediğim türden bir eylem.
bu eylem rüzgar olsa kayadan toz dahi kaldıramaz. ama buna cesaret edebilmesi ilginç.

işi sağlama almak lazım. gezi ve gezi'ye destek veren kurum, kuruluş ve insanlar tek tek tespit edilmeli.

arkalarında hangi ülkeler var, kimler var tespit edilmeli.
tesbit edildikten sonraaaaaaaa eeeeee kınanmalı.(*)
pkk'ya silah, diplomasi, finans, eğitim, lojistik destek sağlayanlar ortada. sağır sultan duydu.
hak yememek lazım her fırsatta büyüklerimiz o ülkeleri itinayla kınıyorlar.
kınadıkları ülkelere yenilerini eklerler olur biter.
ceberrutluğun ne olduğu hakkında en ufak bir fikri bile olmayan, ne tür zorlamalarla karşılaştıkları sorulduğunda verilecek doğru düzgün bir cevapları olmayan, ülke gündeminden bihaber özgürlüklerinin sınırsızlığına inanacak kadar partal beyinli bir kuşağın kullanıldığı eylemlerdir. birileri çoğunluğa tahakküm ettikleri günleri yadetmek istedi ama olmadı.yani özetle:
mesele otorite meselesi falan değil arkadaş sen hâlâ anlamadın mı?
fazlaca büyütülen, gereğinden fazla anlam yüklenen eylem. y-nesli saçmalığını gündeme getirmiştir. yeni bir dil üretildi saçmalığı saçmalıklar dizisinin bir diğer kolu. y nesli diye göklere çıkarılan gençler, nihilizmi hayat felsefesi haline getirmiş, bohem üniversite gençliğidir. bunun haricinde hayatı farklı tanımlayan milyonları bu kategoriye sığdırarak sığ bir türkiye görünümü oluşturmak, y nesli saçmalığını büyüterek, bu nesle fazlaca anlam yüklemek, bu ülkenin geleceği hususunda endişelere neden olmaktadır. bu gençlik kayıp nesildir. kayıptır, çünkü ideal yoksunu, fikirsiz, her şeye isyan odaklı, bohem bir gençliktir. bu tip bir gençlik sadece türkiye'de meydana gelen bir gençlik değildir. tüm dünya üzerinde yayılmakta olan yeni bir nesil yetiştirme projesinin başarılı sonuçlarıdır.
eylemlerin özgünlüğü konusuna da değinelim. özgün bir eylem değildir. tamamen taklit, belli bazı klişe teknikleri kullanarak sivil hareket oluşturma odaklıdır. occupy wall street'in neredeyse birebir kopyasıdır. ayrıca ünlü siyaset profesörü gene sharp'ın teorilerinin, pratiğe dökülmüş şekillerinden sadece biridir. biridir diyorum çünkü daha önce birçok defa bu tip eylemler tekrar etmiştir dünya üzerinde.

medya bu gençlere özgün eylem yaptıkları izlenimi uyandırdı. ve bu yönde şartlanan gençler, kendilerinin dünyada bir ilki gerçekleştirdiklerini zannettiler. sadece beyin yıkama olarak dahi kabul edeceğimiz bu metod, bohem gençliği heveslendirdi. halbuki realiteler vardır. ve türkiye sadece bu gençlerden ibaret değildir. bu gençlerden farklı düşünen, hatta taban tabana zıt düşünen bir gençlik var. bu gençlik için yapılan eylemler hiçbir şey ifade etmemektedir.

hollywood'un 80'lerin başından beri yürüttüğü psikolojik harekatın birer denemesidir bu eylemler. her ülkede olabilecek potansiyele sahiptir. daha önce oldu, bundan sonra da olmaya devam edecek. bu nedenle bu gençlere fazla anlam yüklememek akıl çerçevesinde olması gerekendir.

sosyolojik olarak değerlendirirsek, haz odaklı olan bu gençlik, erken yaşlarda hayat hususunda doygunluğa ulaştığı için, erken bir dönemde nihilist bir yaşam dönemine girmektedir. bunun esas nedeni haz odaklı bir hayat yaşamaları, fikir ve ideal yoksunu olmalarıdır. fikir yoksunu oldukları için pratik zekaları ile bir şeyler ortaya koymaya çalışmışlar ama ne yazık ki ortaya sadece küfür ve hakaret çıkmıştır. bunun temel nedeni pratik zekadan anladıklarının aslında yanlış olduğudur. pratik zeka hususundaki bu kavram kargaşasının temel nedeni, türkiye'de ve dünya üzerinde komedi filmi adı altında çekilen saçma sapan, küfür ve hakaret içeren filmlerdir. işte bu gençlik pratik zekayı bu filmlerden öğrendiği için kavram kargaşası yaşamaktadır.

sonuç itibariyle tüm dünya üzerinde yaygın bir şekilde oluşturulmaya çalışılan yeni kayıp bir neslin temsilcilerinin, tamamen taklit olan, ince düşünceden yoksun, kaba ve argo üzerine kurulu espri anlayışları ile ortaya koydukları eylemler dizisinin türkiye ayağı diyebiliriz. yeni bir dil dedikleri dil ise argo kelimelerle bezenmiş sokak ağzıdır. medyanın yanlış yönlendirmesi ve gereğinden fazla söz etmesi sonucunda, kendilerini dünyanın en özgün topluluğu zannetmeleri ile sonuçlanmıştır. yine medyanın yanlış yönlendirmesi sonucunda kendilerini tüm türkiye, hatta tüm dünya gençliğinin temsilcisi zannetmişlerdir. bu hallerinden dolayı bu gençlikle övünmek yersizdir. hatta hallerine üzülmek gereklidir. fikir ve ideal yoksunu oluşlarından, hakaret ve küfrü ince zeka zannetmelerinden dolayı aslında bu hallerine üzülmek gereklidir.
bu eylem türkiye'de yeni bir dil oluşturdu. elbette bu bana ait beylik bir düşünce değil. sosyologlar, siyaset bilimciler diyor.
her şeyden önce apoilitik denilen gençler kimsenin beklemediği bir eylem gerçekleştirdiler. bununla beraber yeni bir kuşaktan haberimiz oldu. y kuşağı, 1981-2000 yılları arasında doğan kuşağa verilen isim. y yani 'why'.
şimdi uzun uzun anlatmayacağım y kuşağını. küçüp çaplı bir aramayla dahi karşınıza onlarca makale geliyor.

otoritenin ceberrutluğundan plato gayet güzel bir şekilde bahsetmiş. girdilerinin altına imzamı atarım. yeniden buraya taşımaya gerek görmüyorum.

bu eylem ilk ortaya çıktığında kimse hesaba almadı. her zamanki yeşil sevenlerin protestosu denildi ki haklıydılar.
ne zaman sert bir müdahele oldu işte o zaman işler değişti. asıl meselede bundan sonra başladı.
bu olayları daha ilk günden okuyan, anlayan kimse çıkmadı. belli bir grup arandı ama bulunamadı.
ama ısrarla etrafında, arkasında, sağında, solunda kim var diye arayıp durdular.
onlarda haklılar. türkiye'de şu ana kadar yapılan bütün eylemler, protestolar bir grubun hakimiyetindeydi.
ilk defa eylemin çıkış noktasında kimsenin hakimiyeti, yönlendirmesi olmayan bir eylem oldu.
bu bir ilk.
sonra ilerleyen günlerde hakim olmak isteyen, yönlendirmek isteyenler olmuştur. hatta başarılı dahi olmuş olabilirler.
ama olaylar ilk çıktığında fenerbahçe ve galatasaray taraftar gruplarının bir arada olması zaten bir ilk.
futbolla alakası olmayanlar dahi taraftar gruplarının bir birlerine nasıl düşman olduklarını bilir.

yeni bir dil ortaya çıktı. apolitik denilen gençlerin aslında bilinen anlamda apolitik olmadığı ortaya çıktı.
umarım büyüklerimizde bu emareleri görmüştür.
seyit mehmet şen, " bugün türkiye'nin sıkıntısı fikir hürriyetinin olmayışı değil, fikri hür insanların olmayışıdır. " demişti hani. fikri hür olmayan insanların, toplum yararına bırakın, kendi yararına bir şeyler yapabilmesi mümkün değilken, yığınların, sadece tek bir insana -ve onun şahsında: inancına, üslubundan öte, evet inandığı dine, allah'ına haşa- nefretlerini kusmak için, hunharca bu ülkenin -öz fikirden yoksun ve manevi boşlukta- gençlerini, tencere gibi, tava gibi kendilerine araç edinmeleri, uyku kaçırıcı, mide bulandırıcıydı.
-3. köprünün ismini emine koy, herkes üstünden geçsin- afişini hicapla yazıyorum ama (*), bu durumun ne kadar iğrenç olduğunu ortaya koymaya yetmez mi?!

sebepleriyle, sonuçlarıyla o süreçte çok meşguldük. ama şimdi hiçbir anlamı yok. fikirlerimin uyuşmadığı o insanlar, keşke fikirlerinin gerçekten arkasında, kendi fikirlerine sahip (çıkan) insanlar olsaydı. ama rabbin hakikatine kör, dilsiz olanlar; hangi hakikatin farkında olduğunu iddia edebilir ki?

bize düşen yine dua oldu. vatana millete zeval verme, cümlesinden de/ cümlemizden de hidayetini mahrum etme ya rab!
klasik tanımıyla: iyi niyetle başlayıp, ikinci günü tahrik edilen eylem. şüphesiz polisin ve hükûmetin birçok hataları oldu ama eylemciler sütten çıkmış akkaşık mı? nevşehir avanos'ta geçen yıl turistten dolayı küçük pansiyonlarda bile yer bulmak zor iken bugün turist yok. ta nevşehir'de böyle ise taksim'deki esnafı anlamak güç olmasa gerek. mahkeme topçu kışlası'nı iptal etmiş hala gezi parkı da gezi parkı.. dhkp-c'nin avukatı çıkmış zaman'a diyor ki: dhkp-c olaylar türkiye'ye yayılsın diye silah kullanmadı. the economist adlı ''faiz lobisi'' dergisi iki kere türkiye'yi kapak yaptı. mesele ekonomi, türkiye'nin imajı, rte sen hâlâ anlamadın mı?
bdp, tkp bayraklarının deniz gezmiş posterlerinin indirilip yeni bir pankartın asılması gereken eylemler.
(bkz:tatile gittim dönücem)
(acık bronzlaşıp, yüzüp, içki içme özgürlüğümü kullanıyım gelicem sonra devam ederiz devrimcilik oynamaya)