taksim gezi parkı eylemi – dertli sözlük
birlikte haksızlıklara karşı çıkmak ve rabbimizin dilediği gibi, onun halifeliğine yakışır bir biçimde yaşamak dururken, "benim protestocum senin protestocunu döver" zihniyetinin yeniden hortladığı olay
haberleri izliyor ve saatlerce polisle yapılan mücadeleyi, sosyal medyadan tetiklenen kışkırtma ve kalkışma (isyan) provokasyonlarını, izmir gibi yerlerde eylemlerin yapılmasını takip ediyorsanız, konunun "gezi parkı" kılıfına sokulmuş ama gerçekte ak parti'ye ve hükümete karşı farklı bir hedefi olan operasyon olduğunu görürsünüz.

park ve ağaçlar gibi masum nesneler üzerinden bir isyanın (mısır, tunus, libya örnekleri gibi) başlaması için kıvılcım çakılıyor. bunları görmeyip doğa, park, ağaç gibi süslü laflara kanmak saflık olur.
ibretle izlenen olaylara sahne olan park. öfke patlamasıdır veya başka bir şeydir. bir önemi yok. sadece önemli olan şuur.

--- iktibas ---

hz. i̇brahim (a.s) ateşe atılırken ateşe sönsün diye su taşıyan karınca var, aynı ateşe yansın diye üfleyen kertenkele var. ve buradan çıkarılacak birçok ders var. ne mutlu öğüt alanlara!!!

--- iktibas ---
herkesin şapkasını önüne alıp düşünmesini gerektiren olaydır. 25 kişi kendi kendilerine protesto yaparken şiddet arttıkça protestocu sayısı niye artıyor diye düşündürten olaydır. bunlar zaten hükümet düşmanı gibi klişe laflarla geçiştirilemeyecek olaydır. metronun içine gaz bombası atıp kapıları kapatan düşman mıdır, her gün selamlaştığımız insanlar mıdır dedirten olaydır. dün birbirlerini satırla doğrayan taraftarlar ne olmuştur da birbirlerini korumak için canını tehlikeye atmıştır denilen olaydır. bu kadar hassas bir dönemde "kıyamet kopsa oraya gereken yapılacak" denilmesi doğru muydu dedirten bir olaydır. efendimizin (s.a.v.) güzel sözlerini bir kez daha hatırlatan olaydır.
eylemcilerin haksızlığını, kışkırtmaları, işin arkasındaki dış ülkeleri ve istihbaratlarını ve bu dış odakların devlet içindeki derin yapıları kullanarak üretmeye çalıştıkları kargaşa ve kaosu görüyorum.
bu arada daha dikkatli ve stratejik davranması gereken emniyet ve arkasındaki siyasi iradenin olayın kontrülünü yapamadığını da vurgulamak isterim. hükümet kötü bir iletişim kullanarak ve medyayı yeterince bilgilendirmeyerek ve polisi gereğinden fazla öne sürerek kontrolü kaybetti. birilerince yandaş medya olarak ifade edilen kanal ve gazetelerde olayları sükunete erdirecek, sağduyu sağlayacak tek bir haber yok, canlı yayın ise hiç yok. bu tarafta tam bir misenformasyon var. yani haber saklama yöntemi. oysaki bu daha tehlikeli çünkü karşı taraftaki medyada ve internet sitelerinde dezenformasyon (yalan haber verme) çalışması yapılıyor. tv'den haber alamayan insanlar internetteki yalan yanlış şeylere inanmaya itiliyor.
savunulacak hiçbir tarafı olmayan eylem. şimdi benden bu insanları savunmamı bekleyen müslüman kardeşime şunları hatırlatmak boynumun borcu:
1-28 şubatta başörtüsü eylemi yapan müslümanların yüzüne tüküren insanları savunmamı bekliyor benden müslüman kardeşim.
2-taksimde 27 kişi öldü yalanını uluslararası ajanslara yayanları savunmamı bekliyor müslüman kardeşim.
3-nato'ya müdahale etmesi için twit atanları savunmamı bekliyor benim müslüman kardeşim.
4-başörtülüleri suudi arabistan'a kovanları savunmamı bekliyor benden müslüman kardeşim.
5-kendi özgür seçiminden dolayı bidon kafalı ve göbeğini kaşıyan adam diyenleri savunmamı bekliyor benden müslüman kardeşim.
6-dağdaki çobanın oyuyla benim oyum bir mi diyen insanları savunmamı bekliyor müslüman kardeşim.
daha sayayım mı?
allah razı olsun hatırlatmalar için. müslüman'ın şiarı geçmişte kendisine yapılan kötülüklerden yola çıkarak kendisine bu denli bir yol çizmesi değildir.
müslümanın şiarı hılfılfudul şiarıdır.
kim olursa olsun zalime karşı, mazlumdan yana olma şiarıdır.

bu şiara sahip değilsen kimse senden bir şey beklemiyor, dolayısıyla savunmanı da beklemiyor zaten. dilediğin gibi takılabilirsin.

ayrıca unutulmaması gereken bir ayettir:
"iyilikle kötülük bir olmaz. kötülüğü en güzel bir şekilde sav. bir de bakarsın ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse sanki sıcak bir dost oluvermiştir." [fussilet suresi 34. ayet]
provakasyonlara kurban giden bir eylem. geçmişte gördüklerimle geleceği yorumlama gayreti içinde olurum. orada eylem yapanların söylemlerinde bir değişiklik yok. "kahrolsun başörtülüler" diyen insanlar. bunu da yaklaşık 3-5 ay önce söylüyorlardı. ve evet oradakilere bir şeyleri değiştirme yetkisi verilse, kamusal alan deyip cadı avı gibi başörtülü avına çıkacaklar. haklı ya da haksız. olayın iç yüzü ortaya çıkmaya başlamışken ve mahkeme inşaatını durdurmuşken onlar neyin haklısı, ya da neyin mazlumu anlamış değilim.
orada güya zulüm gördüklerini söylüyorsunuz. ben de şunu sorarım, orada yaktıkları, yıktıkları kamu malı değil mi? bu yetim malı değil mi? özel mülkiyete zarar veriyorlar, böyle bir hakları var mı?
edit:hatırlatmalarım içinde 27 kişinin öldüğü yalanı ve natoya müdahale çağrısı twitleri dün olan bir olay. geçmiş sayılmaz yani.
mahkeme karar verdiyse asıl polisin orada ne işi var? halkın gösteri yapma gibi bir özgürlüğü var, sana ne adamların orada bulunmalarından, ne ilgilendiriyor seni?

dün gece polisten kaçmak için dükkan camı indirip içine sığınan birçok göstericiden bahsediliyordu. madem devlet çok masum, çeksin polisini görelim oradaki insanlar kamu malına hala zarar veriyorlar mı?
veriyorlarsa eylem meşruiyetini kaybeder, müdahaleni edersin.
şuan neyin müdahalesini ediyor devlet?

kaldı ki yaptıkları müdahalenin savunulacak hiçbir tarafı yok. en hükümet taraflısı haber sitesindeki fotoğraflara dahi baksan bunu görebilirsin.

son olarak...

orada sadece başörtüsü karşıtı, "kemalin askerleriyiz"ci insanların olduğu gibi bir düşüncedeysen gözlüğünü çıkarmanı tavsiye ederim.
bu sayede orada bulunup sosyal medyadan da eyleme destek veren onlarca müslüman yazar da görebilirsin.

ortada zulüm boyutunda bir müdahale mevcut. ve bunu savunmanın adı müslümanlık olamaz.
her şeyin gün yüzüne çıkmaya başladığı eylemler. ben ayetlere ve hadislere göre hareket ederim. 3-5 tane laikin gazına gelmiş müslüman yazarın görüşü beni alakadar etmez.

--- iktibas ---

hep birlikte allah’ın ipine (kur’an’a) sımsıkı sarılın. parçalanıp bölünmeyin. allah’ın size olan nimetini hatırlayın. hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de o, kalplerinizi birleştirmişti. i̇şte o’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de o sizi oradan kurtarmıştı. i̇şte allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz.(ali i̇mran 103)

--- iktibas ---

herkes istediği gibi düşünür. bana göre de olaya ateşle giden müslüman yazarların ve onları destekleyenlerin tavrı müslümanca değil. ki zaten olayların iç yüzü ortaya çıkmaya başladı. en azından bbc ya da cnn'den takip edenler batılıların bu hareketlerden ne kadar mutlu olduğunu görebilir. eğer hılfu-l füdul'dan bahsediyorsak, bu kurumun kamu malına ve özel mülkiyete verdiği değeri de bilmemiz gerekli.
(b: nato'yu müdahaleye çağıran insanların safında bulunmak ne kadar müslümanca bende bu soruyu soruyorum.)
mevzuyu özet geçersek...

-birileri -yanlış ya da doğru bilgiyle- çıktılar ve bir eylem başlattılar. bu birilerinin hiç yapmadığı bir şey değildi, bunun çok daha büyüklerini gerçekleştirdikleri vaki. (bkz:cumhuriyet mitingleri)
-ama devlet daha önceki eylemlerde takındığı aklı selim tavrı bıraktı, gövde ve güç gösterisi yapıp, "arkadaş ne olacaksa bizim iznimizle olacak, izin vermiyorsak bunu yapamazsınız o kadar!" moduna girdi ve bırakın aklı selim davranmayı tahriklere gelerek olaya müdahale etti.
-yapılan müdahalenin gereksizliği bir yana, barındırdığı aşırılıkla zulüm boyutuna ulaştı ve birilerinin yaptığı eyleme meşruiyet kazandırdı.
-türk halkının mazlumun yanında olma refleksi burada da kendini gösterdi ve eylem her kesi̇mden insanın katıldığı bir boyuta taşındı.
-devlet bunu gördüğü ve gün içinde orada bulunmamasını gerektirecek mahkeme kararı çıkmasına rağmen -karar haklı veya değil tartışılır- geri adım atmadı ve "biz bu adamları yeriz" dedi. gece boyu aynı orantısızlıkla olaylara müdahale etti.
-bu da halkın öfkesini büyüttü ve polisin müdahalesinin yetersiz kalacağı bir boyuta taşındı. üstelik sadece taksim ve çevresiyle de kalmadı, bütün illerde organize bir öfke kalabalığı oluşturdu.
-bu noktada aklı selim çağrıları sonuç buldu ve devlet polisi çekti.
-ama ortada artık öfkeli bir güç vardı ve bu öfke devletin müdahalesi sonucu oluştuğu için de birilerinin ekmeğine yağ sürülmüş oldu. onlarda hiç vakit kaybetmeksizin olaylardan nemalanıp var olan kalabalığı kullanmaya başladı.
-şimdi ortada her türlü kullanıma ve provokeye müsait öfkeli bir kalabalık mevcut.


hasılı devlet ve siyasetçiler kibrini en başında bir tarafa bırakıp birilerini kendi haline bıraksaydı, ortada kendi çapında eğlenen bir grup bulacaktı.
artık bunun için çok geç. inşallah bundan sonra akıllı davranırlar da bu olayın büyümesine daha fazla prim vermezler.
kadir topbaş'ın yaptığı açıklama önemli ve gerçekten çok olgundu. keşke bu açıklamayı daha önceden daha yetkili birileri yapabilmiş olsaydı.