ey sareban – dertli sözlük
farsi hali de bu şekildedir, yürek dağlar.

ey sârebân, ey kârevân, leylâ-yi men kocâ mî berî
bâ borden-i, leylâ-yi men, cân u dil-i merâ mî berî
ey sârebân kocâ mî revî leylâ-ye mân çerâ mî berî

der besten-i peymân-e mâ tenhâ govâh-e mâ şod hodâ
tâ în cehân ber pâ boved in aşk mâ bemâned be câ

ey sârebân kocâ mî revî leylâ-ye mân çerâ mî berî
ey sârebân kocâ mî revî leylâ-ye mân koca mî berî

temâmî-ye dînem be donyâ-ye fânî
şerâr-i aşkî ki şod zendegânî
be yâd-i yârî hoşâ katre eşkî
be sûz-e eşkî hoşâ zindegânî
hemîşe hodâ yâ mehebbet-i dilha
be dilhâ bemâned besân-e dil-i mâ
ki leylî u mecnûn fesâne şeved
hikâyet-i mâ câvidâne şeved

to eknûn ze aşkem girîzânî
gamem râ ze çeşmem nemî hânî
der in gam çe hâlem nemî dânî
pes ez tô nebûdem berâye hodâ
to merg-e dilem râ bebîn u berû
çû tûfan sehtî ze şâhe-i gam
gol-e hestîem râ be-çîn o berû
ki hestem men ân tek direhtî
ki der pây-e tûfân nişesti
heme şâhehâ vucûdeş
ze heşm-e tebiet şikeste
sareban farsça'da kervancı anlamına gelir.

diğer dillerdeki şarkıların türkçelerini yazmak iyi bir şey değil fakat bu durum farsça için göz ardı edilebilir çünkü:

ey kervancı, ey kervan!
leyla'mı nereye götürüyorsun,
leyla, canım ve yüreğim olduğu halde?
ey kervancı,
leyla'mı niçin götürüyorsun,
birbirimize yalnızken verdiğimiz sözlere hüda şahit iken?
ve aşkımızın karar kılmadığı hiçbir yer yok iken?

ey kervancı,
leyla'mı nereye götürüyorsun,
ey kervancı,
leyla'mı niçin götürüyorsun?

i̇nancımın tamamı geçici dünyaya dair,
aşkın kıvılcımları yaşamın kendisi olmuş!
oysa yarin hatırası aşkın bir damlasından bile güzeldir.
aşık olmanın ateşi yaşamdan daha özgedir!

ey hüda, kalplerdeki sevgiyi daima o kalplerde bırak,
benim kalbimde bıraktığın gibi
ve
leyla ile mecnun efsane oldular,
oysa bizim hikayemiz sonsuzluğa erişti!

sen şimdi aşkımın tek göstergesisin,
hüznümün, güzümden okunmayan hali.
bu hüznün elinden hangi hallerdeyim bilmiyorsun,
senden sonra var olmadım ben hüda biliyor,
kalbimin yapraklarını gör ve git!
tufan gibi inşa et hüznün dallarını,
gül idik, gülleri derip git.
ki ben gül ağacıydım,
tufanın ayakları dibinde oturan...
vücudunun bütün dallarını,
tabiatın hışmıyla kır!