nilüfer göle – dertli sözlük
beyin yakan kitaplarıyla sosyoloji dersinden mesaiye kalmama vesile olan ablamız. türk toplumunu anlattığı kitabını, türkiye'de, çoğunlukla türk kaynaklardan yararlanarak, türk okurlara neden ingilizce yazıp bir de bunu türkçe'ye çevirirsin be abla. o nasıl bir önsözdür insana son duasını ettiren.
modern mahremle başlayıp devam edilmesi gereken kitaplar silsilesine sahip hanım abla. derin tespitlerinden ötürü bazen beyin kasma yapabiliyor ama geçmişten günümüze kadın meselesine bir de uzaktan bakmak gerekiyormuş.
(bkz:iyi iş çıkarmak)
nilüfer göle'nin 1991'de çıkan modern mahrem kitabı türkiye'de sosyal bilimler çalışmalarında milat niteliğindedir. kemalizm'in ciddi anlamda sorgulanmasının önünü açmıştır. nilüfer göle kadın hakkında yine aynı dönemde şerif mardin de din hakkında (özellikle bediüzzaman said nursi olayı kitabı) yazdıklarıyla kemalist seçkinlerin bu konularda inşa ettiği bütün ezberleri bozdular.

göle kemalistlerin çokça övündüğü kadınlara siyasal hakların verilmesinin onları özgürleştirmek anlamına gelmediğini, kadınların gerçek özgürleşmesinin ancak tepeden inmeci kemalist modernleşme projesinin dışında gerçekleşebileceğini savunmuştur. yine modernleşmenin batılı kıyafet tarzı ile özdeşleştirilmesiyle mümkün olmadığını başörtüsü/çarşaf/burka giyen müslüman kadınların da özgür ve modern olabileceğini iddia etmiştir.

göle'ye göre kemalizm kadını kendi tahayyül ettiği medeniyet anlayışında bir kalıba sokmuş, çoğu zaman cinsiyetsizleştirmiş ve onu kemalist devrimin sembolü olarak öne sürmüştür. hem anne hem de devrimci militan ya da cumhuriyetin değerlerinin taşıyıcısı rolü biçilen "cumuhuriyet kadını"nın bu çerçevede özgürleşmesi, sadece kadın olarak var olması mümkün değildir. yani "kemalist kadın peçesini ve çarşafını atmış ancak bu kez dişiliğini ‘çarşafa sokarak’ kamusal alanda kendisini zırhlandırmıştır." bu çerçevede kadınlara verilen siyasi haklar sembolik bir demokratikleşme gösterisinden ibarettir.
"türkiye'de laiklik tamamen nötr bir yönetim ilkesi olmaktan ziyade, (medeni) yaşam biçimleriyle şekillenmiş statü grubunun iktidar alanını tanımlar. laik ve i̇slam cepheleşmesinin ardında "medeni ve gayrimedeni" hiyerarşisinin kültürel iktidar kavgası yatmaktadır. i̇slami hareketler "gayri medeni" ve "gerici" sınıflandırmasıyla (isim koyma, sınıflandırma iktidar ilişkilerinden bağımsız değildir) tarihin karanlığında unutulmak istenen inanç ve yaşam biçimlerini talepkâr, yani radikal bir biçimde diriltmektedirler. "siyah güzeldir" (black is beautiful) dercesine "müslüman güzeldir" diyerek, ezilmelerine neden teşkil etmiş farklılıklarını unutmak yerine (yani batılılaşmak, beyazlaşmak, açılmak), kimliklerini gövdesel simgelerle (türban, çarşaf, sakal) abartarak pekiştirmektedirler. dahası "dokunulmazlar" kastından çıkarak kendilerine yasak bölgelere -üniversite, medya, kentsel mekânlara- girmektedirler"