nur cemaati – dertli sözlük
abdulhamid ittihatçılar, kemalistler ve batılılar tarafından kasıtlı olarak kara propagandaya maruz kalmıştır. bizim kesimde de buna karşı bir savunma refleksi oluşmuş bu da bir nevi abdulhamid mitinin doğmasını beraberinde getirmiştir. abdulhamid'in hatalarından bahsetmek, keşke şunu yapmasaydı demek hemen hıyanetle bağdaştırılıyor. burası bir gerçek.

mesela abdulhamid'in eğitim politikası osmanlı'nın çöküşünü hızlandırdı dersen hemen hain olursun. bu dönemde avrupa tarzı seküler eğitim veren bir çok idadinin açıldığını biliyoruz. abdulhamid medrese eğitimini ikinci plana atmış; avrupa tarzı eğitim hamleleri yapmaya başlamıştır. burada yetişen eğitimli insanların ittihadçıların ana kadrosunu oluşturduğunu biliyoruz. yine bu dönemde abdulhamid'in istibdadi rejimini islam dini ile ilişkilendiren bu okumuş kesim dine de düşman olmuş; dinin hürriyetleri kısıtladığı zannına kapılmışlardır. bu noktada kemalizmi kuran kadrolar da aynı süreçten geçmişlerdir. hatta mustafa kemal'in ve arkadaşlarının harp okulundayken muhalif zannıyla sürüldüğünü biliyoruz. demek ki kemalizmin ortaya çıkmasında bu sistemin de payı var.

şimdi bu eğitim sisteminin iki sorunu var. öncelikle mektep ve medrese arasında bir husumete neden oluyor. medreseden yetişenler yobaz, mektepten yetişenler de dinsiz oluyor teşbihte hata olmazsa. ikinci sorun da; kürt vilayetlerinde yetişen medrese talebeleri istanbul'a gelince dönemin aydınlarına refleks olarak kürt milliyetçiliğini savunuyorlar. üstad'ın medresetüzzehra projesi bu iki problemin de çözümü için ideal bir uygulama.

üstad'ın meşrutiyet anlayışı ittihadçılarınkinden farklıdır. üstad şeriata dayalı bir meşrutiyet fikrini ileri sürmüştür. abdulhamid'e de "sen zekat-ül ömrü ömer-i sânî’nin mesleğinde sarfet!.. tâ ki, meşrutiyet riyasetine lâzım ve biatın mânâsı olan teveccüh-ü umumiyeyi kazanasın" tavsiyesinde bulunmuştur. malum ömer bin abdulaziz'de saltanat usuluyle değil biat usuluyle halife olmuştur. zaten o dönem avrupada'da monarşi rejimlerinin ve saltanatların çöküşü var, burada meşrutiyet hem islami açıdan daha uygun, hem de dönemin siyasetinde iyi bir hamle. üstad daha sonra meşrutiyet fikrinden asla vazgeçmemiştir. abdulhamid'den sonra üç dört aylık bir sürede ittihadçılarla beraber olmuş, ittihadçılardan şeriata dayalı meşrutiyet fikrinde onlarla anlaşamadığı için ayrılmıştır. zaten üstad'ın kemalizmle olan münasebetini de yine kişi istibdadına karşı duruş olarak da değerlendirmek mümkün. üstad o dönemde de cumhuriyeti ve hürriyeti savunuyor.

bu meselenin bir kısmı tarihi gerçekliklerle alakalı, bir kısmı da dönemin konjöktürü, siyaseti, fikri akımlarıyla ilgili. üstad ittihadçılar hakkında "daha kuvvetli bir istibdadın geleceğini görememişim" diyor. burada kişi istibdadının yerine zümre istibdadı geçiyor. ittihadçılar bu konuda abdulhamid'den çok daha sert baskı politikası izliyor. üstad'ın meseleyle ilgili nedameti budur, yoksa meşrutiyet fikrinden de, şeriattan da hürriyetten de vazgeçmemiştir. bu salt bir tarihi gerçeklik. yoksa abdulhamid dönemindeki istibdadi rejime bir özlem yok.

üstad'ın teşkilatı mahsusa üyeliğine dair ne bir kanıt ne de bir belge vardır. elimizde sadece bir iki tarihçinin iddiaları var. o dönem teşkilatta olan kişilerle bir alim olarak görüşmüş olabilir, ama bu iddianın elimizde bulunan tarihsel bir gerçekliği görünmüyor.

üstad'ın afgani ve abduh ile olan tek bilinen bağlantısı da divani harbi örfideki savunmasında geçiyor. şöyle diyor;
"sultan selim'e biat etmişim. onun ittihad-ı i̇slâmdaki fikrini kabul ettim. zira, o vilâyat-ı şarkiyeyi ikaz etti. onlar da ona bîat ettiler. şimdiki şarklılar, o zamanki şarklılardır. bu meselede seleflerim, şeyh cemaleddîn-i efganî, allâmelerden mısır müftüsü merhum muhammed abduh, müfrit âlimlerden ali suâvi, hoca tahsin ve ittihad-ı i̇slâmı hedef tutan namık kemal ve sultan selim'dir ki, demiş:

i̇htilâf u tefrika endişesi
kûşe-i kabrimde hattâ bîkarar eyler beni.
i̇ttihadken savlet-i a'dâyı def'e çaremiz,
i̇ttihad etmezse millet, dağ-dar eyler beni"

şimdi afgani'ye biat sadece ittihad islam noktasında. yoksa afganinin itikadi görüşlerine de diğer bağlantılarına da herhangi bir atıf yok. zaten bu sayılan zatların hepsi türkçülük ve osmanlıcılık akımlarına karşı ittihadı islam'ı savunan taltifkarane ifadelerde bulunmuşlardır. buradan komplo teorileri üretmeye gerek yok. afgani o dönemin mühim fikir adamlarından birisi, masonik yapılanmayla ingilizlerle bağlantılı olabilir. burada sadece müslümanların birleşmesine atıfta bulunuluyor. zaten üstad'ın milliyetçilik fikri ehli sünnet çizgisine tamamen uygundur, abdulhamid'in politkalarıyla da örtüşür. itikadi noktada zaten afgani'ye başka bir atıfta bulunulmuyor. sadece sosyal bir meselede bir zatın islama'a uygun olan görüşlerine biat etmek afgani'yi said nursi'nin hocası yapmaz.

edit: abdulhamid ile said nursi arasında kişisel husumet iddiası da vehmi ve tarihsel gerçeklikten uzaktır. üstad kendisine veli demiş, her sabah dua ettiğini de söylemiştir. mektubun orjinali için;

https://twitter.com/nurettinceylan_/status/769550686199635968

yine meşrutiyetten evvel bir nutukta abdulhamid han için "yaşasın yaraları tedavi etmek fikrinde olan halife-i peygamberî" demiştir.