bir zamanlar dokunulmazdı, eleştirmek, bir laf söylemek ne haddinizeydi ama şimdi öyle değil.
son olarak, bir iki meseleyi daha izah edelim. said nursi'nin afgani için söylediği siyasetteki muktesit meslek siyasette haddi vasattır. bu da hakikatı menfaate feda etmeyen, dine hizmet eden siyaset anlayışıdır. yukarıda zaten ittihadı islam noktasında afgani'nin bir ekol olarak kabul edildiğini söyledik. kaldı ki said nursi'nin ictimai meselelerdeki tahlilleri afgani'nin çok ilerisindedir zaten. 1911'de şam emevi cami'inde yüz bin kişilik bir cemaate okuduğu hutbei şamiyedeki tesbitler, milliyetçiliğe getirilen yorumlar, alevilik, şiilik, komunizm gibi konulardaki tahliller tamamen makul orjinal ve ehli sünnet çizgisindedir.
bir de bu osmanlı alimleri meselesi var. risale-i nurlar kuranı kerim tefsiridir, feyzini kuran'dan alır. risalei nur talebeleri de itikadi ve imani noktada 130 parçalık bu eserlerin kendilerine yeteceğine, imani meselelerde hariçte nur aramaya ihtiyaç olmadığına inanırlar. bu açıdan, risale-i nurda bu alimlerin herhangi bir kitabına veya görüşüne doğrudan hiçbir atıf yoktur. said nursi zaten bu medreselerdeki çöküşü görmüş, bu eğitim sistemini eleştirmiştir. zaten çoğu yerde ulema-i su denilen "ilmini menfaat ve dünyalık için kulllanan alimlere" atıflar vardır.bahsedilen osmanlı alimlerine olan itimat en fazla kamuoyunda nurcu olarak görünen bir iki zatın şahsi görüşleridir. yoksa herkes bu ulema sınıfının osmanlı'nın çöküşünü hızlandırdığını görebilir, yukarıda da zaten osmanlı'nın çöküşünün ilim ve diyanet cephesinden geldiğini söyledik.
istibdadın da sadece medreseyle sınırlı olmadığı malum. toplumun jurnal verenler veya jurnallenenenler olarak bölündüğünü de biliyoruz. bu kısa süreli bir şey değil, otuz sene, her alanda sürüyor.