dertli yazarların dertleri – dertli sözlük
günlük üzerime farz olan vecibelerimi yapmak en büyük derdim, en büyük derdimi dahi gün sonunda hall edememiş olduğum olunca ne hakirim, daha yapabileceğim şahsi vecibelerimi yapamazken en büyük dairelere müteallik sözde cihadcılık yaparken ne kadar hakirim.
etrafıma kendimi izah ederken kelimelerin kifayetsiz kalması, yalnızlığım en büyük derdimdir. çünkü kelimeler kalıba sokulmuş his öbekleridir. yani her kelimenin umumun zihninde bir karşılığı var. siz kelime kullanırken o öbekleri karşınızdakine gönderirsiniz. o da herkesin anladığını anlar. ama bir kelime asla o öbekten ibaret değildir. arkasında kişinin kemalatı saklıdır. kemalat ne seviyede ise o öbekciğin niteliği ve tesiri o seviyede artar. fakat artan bu tesir, karşıdaki kişinin anlama kabiliyetiyle sınırlı bu seferde. çok girift bilmeceler bunlar. konuşmak yerine sarılmak. susmak. yürümek. belki çok daha tesirli. ve yonuzzade'nin birlikte susacağı birlikte yürüyeceği dostu yok. (*) daha ne olsun. dertli sözlükle hemdem olmak biraz da bundandır işte. dertli sözlük arada içimi döküp gömlek cebimde sakladığım adört kağıdı gibi. hayırlı sahurlar.
hayata bakışımı tamamıyla düzeltmek gibi bir derdim var. evvela insanları yük olarak görmemem lazım. i̇nsan ilişkilerinin ciddi emek gerektirdiği ve herkesin benim gibi düşünme mecburiyetinin olmadığını idrak etmem... hediyeleşmem, karşılık beklemeden yüz güldürmem, en ufak yanlışta en kalın çizgiyle insanları çizmemem... insanlara tahammül değil sabretmem, herkesle anlaşmanın mümkün olmadığı şuuruyla karşımdakini soğutmadan hakkı öncelemem... asıl almanın vermekte, asıl mutluluğun mutlu etmekte, asıl rızanın rıza gözetmekte olduğunu bihakkın idrak etmem ve verirken, mutlu ederken, rıza gözetirken gelen güzellikleri sadece ilahi bir lütuf olarak bilmem... hayırlı sahurlar.