oruç ve insan birbiriyle karşılaştığında, oruç değişmez. i̇nsan değişir. çünkü insan değişen, oruç değiştiren bir iç mimariye sahiptir. oruç insanı değiştirirken, insanı aşağı doğru çekmez. yukarı doğru,yani yükselterek değiştirir. i̇nsan, oruç tutarken yükseldiğini hisseder. bir oruçlu, bedensel olarak halsizmiş gibi algılansa da aslında iç dinamiklerini harekete geçirmiş, her zamankinden daha duyarlı, daha hassas bir varlığa dönüşmüştür. çünkü oruçlu insan, bazı günlük işleyiş tekniklerinden özgürleşmiştir. bu sebeple de hafiflemiştir. her şeye başka katmanlardan bakabilme inceliğine kavuşmuştur mesela. mesela su içme ve yeme zorunluluğunu bir günle de sınırlı olsa da bırakabilmek. zannedildiği gibi oruçluyu güçsüzleştirmez. su ve ekmeği günlük zorunluluk listesinden çıkarma ve buna dayanma, direnme gücü, o ihtiyaçtan bağımsız hareket edebilme, ayakta kalabilme alanımızı işaretler. oruçlu, bu eşsiz deneyimi her gün yaşayarak, günün sonunda allah için gösterdiği irade ve sabrın bayrağını,müslüman varoluşunun burçlarına diker.i̇ftar saati, yeryüzünün her yerine dikilen bu bayraklarla donatılmıştır. i̇ftarda namaz saatleri gibi, yeryüzünü dolaşır durur. ramazan ayında dünyanın her noktasını ya sahur, ya oruç, ya iftar ya da sonrasındaki zaman selamlar. i̇nsanda ve coğrafyada daima oruçtan bir iz kalır. i̇z, takibi halinde ulaşılacak yegane ufuk efendimiz. bugün ramazanın sekizinci günü efendim.