ramazan günlüğü – dertli sözlük
efendim, ramazanın on yedinci günündeyim. bugün sahurdan kalma bir hüzün var içimde. i̇lk defa bu sahurda gecenin karanlığından ürktü yüreğim. uyanan evlerin ışıklarını sayarak, gülen gözlerim, sana daha önce hiç bahsetmediğim yaşlı teyzenin yanmayan ışıklarına takıldı bu gece. her iftar öncesi titreyen ellerindeki yemekle kapımı çalan bu teyze dünkü iftarda çalmadı kapımı. beni unuttuğunu düşündüm. i̇çten içe darıldım ona. sahurda gelir diyerek yolunu bekleyen gözlerim ilk onun penceresine ilişti. sahuru onu bekleyerek geçirdim. gelmedi efendim. gözlerinde yanan ışıklar bir bir sönerken, içimde bir yerler, bir şeyler sızladı bu gece. teyzenin her iftar öncesi dünya yorgunu ayaklarıyla yavaşça çıktığı merdivenleri bu kez ben genç adımlarımla koşarak indim. önüme açılan bu küçük evin kapısının artık bana hiçbir zaman açılmayacağını bile bile defalarca bastım zile. çalan her zil sesinde ölümün acısı bir sancı gibi içime saplandı efendim. işığı yanmayan bu evle birlikte ölümün karanlığına dalan gözlerimden gökyüzünün mavisi düştü. yüreğim onun bedeni gibi soğudu birden bire. bu hayatta adımlarımın hiçbir şeye ve hiç kimseye bu kadar geç kaldığını hissetmemiştim. efendim, kapının diğer tarafıyla aramda uçurumlar açan ölümün nefesini hiç bu kadar derinden hissetmemiştim. gözlerim dünyanın boşluğuna hiç böylesine düşmemişti. bu geceden beri aklımın bir köşesinde hep ölüm var efendim. işığı yanmayan bu evde ölümün karanlık ağlarına takıldı ruhum. her şey burada kalıyordu işte efendim. acılarımız, savaşlarımız, yorgunluklarımız hepsi burada kalıyordu. nefesimizi tutarak koştuğumuz bu dünyanın çıkmaz sokakları, mezar taşımızda kazınmış iki tarihin arasıydı belki de. bu dünyadan bütün gidiş gelişlerimiz bu iki tarihin arasındaydı. efendim bugün evimden dışarı çıkmak gelmiyor içimden. i̇çimdeki seni de alıp, dualar ülkesine taşınmak istiyorum. bugünlük bu kadar efendim. i̇yi ki benimlesin.