kurandaki din

meselenin ilmi boyutu aslında çok derin ve uzun süreli bir fikri mücadeleye dayanıyor. ama insan en basitinden şunu anlamakta zorlanıyor; bugun basit bir üniversitede misal kamu hukuku çalışacak bir adam meseleyi aslından okumak için fransızca öğreniyor, ya da orta doğu üzerine master yapan adam tezi için arapça öğrenme ihtiyacı hissediyor. adamların batı felsefesine dair okumadığı kitap kalmamış ama ellerine ne bir hadis kitabı almışlar ne de arapça biliyorlar. adamlara sorsan kendileri bilim aşığı. mesela adamın biri çıksa dese ben kuantum fiziği uzmanıyım ama einstein'ı tanımıyorum, ya da bir bilgisayar mühendisi dese ben algoritma nedir bilmiyorum. kendince kur'ana itaat ettiğini iddia edip hadisleri ve sünneti seniyeyi kabul etmemek sonra da türkçesinden meal okuyarak dini anladığını iddia etmek az çok buna benziyor. sonra da aman efendim bilimin ışığı aklın yol göstericiliği falan. insan bir arapça öğrenir ya insanları ifsad etmek bu kadar basit mi. yazılmış 350 bin tefsirden bahsediliyor. sadece fatihanın tefsiri için ciltlerce kitap yazan alimler olmuş. bunların bir kısmı hadis, fıkıh, kelam alanlarında deha seviyesinde zatlar. adam şimdi çıkıp türkçesinden meal okuyarak haşa 1400 senedir anlaşılmayan dini anladığını iddia ediyor, pes. bunun vebalini geçtim, ilmin de bir edebi, adabı metodolojisi/usülü var yani. sonra biz cahil oluyoruz , bir iki tane youtube videosu bir iki tane de kitap okuyan adam türkçe meal okuduktan sonra 1400 senelik müktesebata meydan okuyabiliyor. cahil cesareti mi desek bilemedim.

basit bir akademisyenin bir seminerde bir kaç saatlik konuşması için bazen dört beş sayfa not aldığım oluyor. haşa efendimiz 23 yıl boşuna mı peygamberlik yapmış, sözlerinden, fiilerinden, hal ve hareketlerinden hasılı sünnetinden hiç mi öğrenilecek bir şey yok. nasıl muallimsiz okul olmazsa peygamber olmadan din de olmaz.