çocuk yetiştirme – dertli sözlük
toplumca yapılır. eskiden geniş ailelerle, sokakta büyüyen çocuklarla daha belirgindi galiba bu durum. şimdi sanki mevzu çekirdek aileye sıkışmış gibi gözüküyor ama toplum içinde yaşadığımız sürece sosyal normlar, içinde bulunulan çağın gerektirdikleri(*) çocuk yetiştirme konusunda hala en belirleyici etmenlerden. sanki böyle doğrudan değilmiş gibi gözüküyor ama bence hala doğrudan etkiliyor toplum. sadece çok farkında olmuyoruz.
mesela benim dönemimde liseye giriş sınavı çok da hayati anlamlar yüklenilen bir sınav değildi. şimdi çocuklar anksiyete krizleri geçiriyor bu sınav yüzünden. çünkü artık eğitime bakış açısı değişti. eskiden aileler; herkes anadolu-fen lisesinde mi okuyor/herkes üniversite mi okuyor sanki diyebiliyorken şimdi diyemiyor. herkes üniversite okuyor çünkü. o yüzden iyisinde okuyabilmek daha önemli.
ya da aileler çocuğun gelişiminde, özellikle ergenlikte arkadaş ortamının önemini daha çok idrak ediyor belki, bu sebeple de iyi ortam olsun diye daha çok dert ediyor.
genel olarak çocuk yetiştirme konusunda da daha bilinçli olma çabası var bir de tabi. bu da o telaşla yanlış tavırlara, davranışlara itebiliyor aileleri bilmeden.
haliyle burada ebeveynin bu durumlar karşısında takındığı tutum önemli. o toplumun, çevrenin gerektirdiklerinin baskısını artırabiliyor da aile, azaltabiliyor da. çocuğu bunların içine de atabiliyor, bunlardan koruyabiliyor da.

çocuklar artık daha başarı odaklı büyüyor, sosyal ilişkiler galiba daha bencilce. doğal olarak çocukların koşulsuz sevildiklerini hissedebilmeleri biraz daha zor. her şey idealize edilmiş, insanlar her şeyi acımasızca yargılıyor. bunun karşısında anne-babanın güçlü duruşu ve önceliklerini iyi belirleyebilmesi gerekli. mükemmel olma-mükemmel çocuk yetiştirme çabası yerine elinden gelenin en iyisini yapabilme, yeterince iyi ebeveyn olabilme(*) çabası gerekli. nitekim çocuk yetiştirirken merkeze aldığımız şeyin ne olduğuna dikkat etmemiz gerekiyor. derdimiz ahlaklı ve donanımlı, iyi birer müslüman yetiştirmek olduğunda tabi ki kaynaklar belli. kur'an ve sünnetle beslenen ebeveynlik, toplumun faydalı olabilecek yönleriyle desteklenince fıtrata da en uygun ebeveynlik yönünde gelişiyor inşallah.
iletişim de bu yapının önemli bir parçası. iletişimler ilişkileri şekillendiriyor. sadece talep üzerine dayalı bir iletişim hem ebeveyn hem de çocuk açısından sağlıklı olmuyor.

geçtiğimiz günlerde 14 yaşındaki kuzenim ve annesi arasında geçen yaz okulu tartışmasında gördüğüm her iki tarafın sadece isteğini söylemesi ama karşı tarafı dinlememesi. üstün gelme, dediğim olsunculuk sonrasında saygının zedelenmesine sebep oluyor. daha anlayışlı ve kaliteli vakit geçirerek kurulan iletişim, yapılması istenilen davranışların özünün aktarılması çocuğu uzaklaştırmaktan ziyade yaklaştırır ve gücünün üzerinde sorumluluklar verilmesini engeller.
(bkz:bekara çocuk yetiştirmek kolay) (*)
bu konuda en büyük etken çocuğun annesini veya babasını iyi seçmektir. fıtratı bozulmamış fertlerin yetiştirecegi evlatların temiz fıtratını korumak çok daha kolay olacaktır. aksi halde kendi nefsi ile çok şiddetli bir savaş halinde olan ebeveynler söz konusu çocuğu birbirlerine karşı bir savaş esiri gibi kullanabiliyor allah muhafaza. (bkz:evlilik yolundaki engeller)(bkz:nesil endişesi)
düzgün temeller atılmadığı takdirde uzun vadede çok büyük sıkıntılara neden olabilecek, çağımızın en büyük sorunlarından biridir. çocuktan ziyade anne ve babanın üstlendiği en büyük görevdir. çünkü bir çocuk önce kendini daha sonra ise dünyayı değiştirecektir.
çocuk eğitimi ile ilgili kitapların okunarak notlar alınması gerektiren durum.kitaplara ön yargı ile bakıp kitapla çocuk mu yetiştirilirmiş demek çocuk eğitiminde asabiyete götürür (bkz:biz atalarımızdan böyle gördük) e kadar gidebilir.en iyisi zor da olsa ilerde sorun teşkil etmeyecek eğitim modelini keşfetmek.
herkesin cocuk yetiştirme konusunda uzman olduğu bu çağda, uzman tavsiyelerini kenara bırakıp peygamberden öğrenilmesi gereken ulvi bir iştir.
22 aylık bir erkek çocuk babası olarak kanaatim şudur:1- işin doğrusunu tamamen bilebilmem mümkün değil. bildiğim kadarıyla ve bugüne kadar bir şekilde oluşmuş bilgim-karakterim doğrultusunda; bazen bilerek, bazen içimden geldiği gibi davranıyorum.2- bir proje olarak görmüyorum. çocuk ayrı bir şahıs olarak dünyaya geliyor. her şeyden etkilenecek. ve kendi imtihanını yaşacak. ben hz adem, hz nuh ve hz yakup gibi ne bir insan olabilirim ne de bir baba. onların çocukları isyan ettiler. çünkü her insan ayrı bir imtihana tabii. elbette o çocuklar da peygamber babaları için imtihan oldular. benim çocuğum için elimden gelen, uygun şartları sağlamak, dua etmek ve allah'a sığınmak. yani emanetin şartlarını yerine getirmek. sonrası onun vazifesi.