ramazân-ı şerif 1444 – dertli sözlük
ramazan kuş oldu uçtu, bayramı geldi. mağfirete nail olmuş kullar listesinde yer almışızdır inşallah. bu bayramda 2 milyon kişi çadırda kayıplarla hüzünle bayrama giriyor. ramazan gitti ama ruhu gitmesin o insanların bir nebze yüzlerini güldürelim inşallah.
bayram bayram gibi olsun.
bayramımız mübarek olsun :)
"şüphesiz, biz onu (kur'an'ı) kadir gecesinde indirdik. kadir gecesinin ne olduğunu sen ne bileceksin! kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır. melekler ve ruh (cebrail) o gecede, rablerinin izniyle her türlü iş için iner de iner. o gece, tan yerinin ağarmasına kadar bir esenliktir. "(*)(*)
"allâh’ım! beni, sen’in muhabbetinle ve sevgisi sen’in katında fayda verecek olan kimsenin muhabbetiyle rızıklandır. allâh’ım! bana ihsân ettiğin ve benim de kendilerini sevdiğim nîmetleri, sen’in sevdiğin ve râzı olduğun amelleri işleyebilmem husûsunda bir kuvvet kıl. allâh’ım! i̇stediğim hâlde bana vermediğin şeyleri de, zihnimi sen’in sevdiğin şeylerle meşgul etmeme ve tamâmen sen’in tâatine yönelmeme bir sebep kıl.”
(*)
"allah'ım! nimetinin yok olmasından, verdiğin afiyetin (nimet ve sağlığın) bozulmasından, ansızın cezalandırmandan ve öfkene sebep olan her şeyden sana sığınırım." (*)
rabbinizin gufranına koşun, genişliği göklerle yer kadar olan cennete koşun.
allah'ın o saygılı kulları için hazırlanmış cennete!
ki onlar hem bol hem de dar zamanlarının mallarını bîçarelere dağıtırlar,
kızdılar mı öfkelerini yenerler, insanların suçlarını hoş görürler. i̇şte allahu zülcelâl böyle iyileri sever.
sonra o kimseler ki pek çirkin bir günah işlemiş yahut nefislerine zulümde bulunmuşken
allah'ı anarlar da günahlarının bağışlanması için o'na yalvarırlar.
öyle ya, günahları allah'tan başka kim bağışlayabilir?
ve yaptıklarını bile bile tekrar edip durmazlar. i̇şte bunların mükâfâtı mabud'larının gufraniyle,
i̇çinde müebbeden kalacakları o altından nehirler akan cennetler olacak. çalışanlar için bu ne güzel ecir!
[âl-i i̇mrân sûresi ~ 133-135] (*)

paylaşım
her kim şan ve şeref istiyorsa bilsin ki, şan ve şeref bütünüyle allah’a aittir.
güzel sözler ancak o’na yükselir. salih ameli de güzel sözler yükseltir.
kötülükleri tuzak yapanlar var ya, onlar için çetin bir azap vardır.
i̇şte onların tuzağı boşa çıkar.

[fâtır sûresi ~ 10](*)
"rasulullah aleyhissalatü vesselam şaban ayının son günü bize hitap etti ve şöyle buyurdu:

- ey insanlar! size büyük bir ay belirmiştir. bu ay, mübarek bir aydır. i̇çinde bin aydan daha hayırlı olan bir gecenin bulunduğu bir aydır. allah ayda oruç tutmayı farz kıldı ve gecesini de nafile ibadetlerle değerlendirmenizi istemiştir.
kim bu ayda hayırlı bir hasletle / özellikle allah’a yaklaşırsa (o hasleti vesile kılarsa), bu ayın dışında farzı yerine getiren kişi gibi olur. kim bu ayda bir farzı yerine getirirse, bu ayın dışında yetmiş farzı yerine getirmiş kimse gibi olur.
bu ay sabır ayıdır. sabrın sevabı ise, cennettir. bu ay, hayır ve iyilik ayıdır, müminin rızkının arttığı bir aydır.
kim bu ayda bir oruçluyu iftar ettirirse, bu onun günahlarının affına, cehennem ateşinden kurtuluşuna vesile olur ve oruçlunun sevabında hiçbir azalma olmaksızın aynısı onun için de olur.
(sahabiler) dediler ki:
- hepimiz oruçluya iftar ettirecek bir şeyler bulamayabiliriz?
aleyhissalatü vesselam efendimiz buyurdu ki:
- allah, bu sevabı, oruçluyu bir hurma ile veya bir yudum su ile ya da bir yudum süt ile iftar ettiren kimse için de verecektir.
bu ayın başı rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennemden kurtuluştur.
kim kölesinin / hizmetçisinin yükünü hafifletirse, allah da onu cehennemden azat eder.
bu ayda dört hasleti çoğaltın: bunlardan iki tanesiyle rabbinizi razı edersiniz, iki tanesine de ihtiyacınız vardır.
rabbinizi razı edeceğiniz iki haslet: allah’tan başka ilah olmadığına şahitlik etmeniz ve ondan af dilemeniz (istiğfar etmeniz)dir.
hep muhtaç olduğunuz iki haslet ise, allah’tan cenneti istersiniz ve cehennemden o’na sığınırsınız.
kim bu ayda bir oruçluyu doyurursa, allah da ona benim havzımdan bir yudum içirir ki, artık o, cennete girinceye kadar bir daha susamaz."

(bk. i̇bn-i huzeyme, sahih; beyhaki, şuabu’l-i̇man, 5/223; es-saati, el-fethu'r-rabbânî, 9/233; el-hindi, kenzu'l-ummal, 8/477)