türk dizisi – dertli sözlük
genelde senaryoları yamalı bohça gibidir. tuttukça peşine birşeyler eklenir. bunun en baba örneği kv'dir. hoş, tutmasa da eklemeye çalışıyorlar ya...
bunun yanında doğaçlamanın ustası dizi de vardır lm gibi.
bir de çakmalar vardır ki, i̇smail abiye " o neymiş beaa " dedirtecek cinsten. yabancı dizinin aynısını alıp "yerli" oyuncularla çevirmişler. bazen çin malı çakma malları görünce içimden geçiriyorum, " tamam, bu adamlar bu işi para kazanmak için yapmışlar ama yine de acaba utanmamışlar mı adidos yazmaya" diye, aynını diyorum o dizileri çekenlere de.
başka bir ülkede olunca kalitesizliğini daha iyi anladığınız dizi. şöyle düşünelim ;
türkmenistan'da yaşıyorsunuz. ayrıca daha önce hiç türkiye'yi görmediniz. eh haliyle müslümansınız da...türk kanallarında zapping yaparken "fatmagül'ün suçu ne"dizini açtınız. 5 türk bir tük kadına tecavüz ediyor, aile babası oğullarını cezalandıracağına kıza ve ailesine yapmadığını bırakmıyor, kızın yengesi katliamlık manyak, dedikoducu. yani kim kime dum duma bir aile yapısı sergisi. neyse olur böyle şeyler diyorsunuz, geçiyorsunuz başka diziye.
aşk-ı memnu : amca iyi kalpli olsa da yediği önünde yemediği arkasında ve kızı yaşında hatunla da evlenmiş. hadi bu da olur çünkü vicdanen bir sakıncası yok. fakat o da ne? yeğeni karısı ile fingirdeşiyor, yemedikleri halt kalmamış. diğerleri bunu biliyor. üstüne üstelik birileri rahatsız olacağına, amca dışında herkesin haberi var ve acaip çeşitli dolaplar, rüşvetler dönüyor. cem yılmazın demesiyle "tüm mahalle trencilik oynuyor". neyse bunu da geçip diğer kanala bakalım.
kavak yelleri : ilk önce şirin şirin kankalar kız seviyorlar, aşık oluyorlar vs... o da ne, biri diğerinin kankası ile ilişki yaşıyor, öteki onun sevgilisini ayartıyor. "noluyo la?" dur bunu da geçelim.
yaprak dökümü : i̇ki kız kardeş aynı adamı seviyor, bu adam iki kız kardeşle de ilişki yaşıyor ve bu kardeşler birbiri ile yarışıyor önce ben evlenicem diye. baba felç geçiriyor ve bütün mahalle, sülale arkasından dolaplar çeviriyor.
daha çok örnek var ama şu iyi bilinmeli ki, tüm arap ve türki olan ülkelerde türk dizileri revaçta. bir arkadaşımız burada türkmen kız sevmiş, usulünce gidip ailesi ile görüşmüş, durumu açıklamış ve eğer uygun ise ailesini getirtmek istemiş. cevap çok acı... "sizin ülke çok karışık, terör,bomba,ahlaksızlık diz boyu. dizilerinizde bile hayır yok. kızım için sürekli endişelenmk istemiyorum. başına ne geleceğini bilmiyorum, o yüzden kızımdan uzak durmalısın." demiş. neyse zor bela halloldu o mesele. ama burada türkiye'ye bakış açısı bu. tarafsız bakınca, bizim ülke islamı yaşamak konusunda buradan çok daha iyi. fakat bunu onlar öyle algılamıyor.
i̇lerleyen teknolojinin aksine gerileme seçeneğinde ısrar eden bir sektördür.kaliteli yapımların hep eski zamanlarda oluşu ya değerlerimizi git gide yozlaştırdığımızı ya da artık dizi yapmanın ticari kaygıdan başka birşey olmadığını düşündürür bana.i̇nsanların bir ortamda toplandığı zaman konuşacakları konunun dizilerden ibaret oluşu değerlerimize yaptığımız yıkıcı darbeye bir örnektir.hayali durumlara üzülüp etrafımızda olan ve değiştirmekte ısrar dahi etmediğimiz gerçek acıları göz ardı etmemiz insanlığımızla çelişen durumlar ortaya çıkarır.
istediğiniz bölümden başlayabilirsiniz izlemeye, başını sonunu tahmin etmek zor olmayacaktır sizin için.
konularına hiç girmeyeceğim o ayrı mesele. ama dün akşam itibariyle fark ettiğim ve düşünmekten uyuyamadığım bir meseleye değinmek istiyorum. öncelikle klasik, çok karşılaştığımız bir ailenin akşam rutininden bahsedelim. baba eve 6-7 gibi gelir. anne o sırada akşam yemeğini hazırlamaktadır. çocuklar bilgisayar, tablet, oyun veya ödevlerle meşguldür. anne yemeği hazırlamayı bitirir ve herkesi sofraya çağırır yemeklerine korkunç olaylar, suni gündemler, ekonomik gidişat ve sınırlarımızda yaşanan olaylar tuz biber olarak yerler. ardından haberler biter ve bunu yazma sebebimize geliriz. saat 8 olmuştur ve o akşam çıkacak olan dizi ekranda kendini gösteriyordur. tabi ki özeti. öncelikle özeti izlenir. çay ise bu sırada demleniyordur, çekirdek varsa onlar da kaselerine kurulmuştur. sonra, uzun bir süre sonra dizi başlar. 3 saat sürer bu dizi, 3 saat. 180 dakika. 10.800 saniye. 3 koca saat. i̇nsanın ömründen üç.....tamam. sakin oluyorum. bu saatler boyunca televizyondaki dizi büyük bir dikkatle izlenir. ve biter. sonra fragmanı da izlenir. saat 12 olmuştur. daha yatsı namazı kılınmadı dikkatinizi çekerim. hadi bu da 20 dakika olsun. yatış saati 12.20 bu çocuklar ilkokul çocuğu ise muhtemelen ödevlerini anneleriyle yapıyorlardır. anne ne yapıyor? diziyi izliyor ya canım. ama hayır, annelerimiz iki işi aynı anda yapabiliyorlar bu sebeple çocuklarına da ödevlerini yaptırır. ama bir gözü de dizide olduğundan çocuk hata yaptıkça ona sinirlenecektir. çünkü ona dönmek zorunda bu yüzden diziyi kaçıracak.yanlış anlaşılmasın ben anneleri suçlamıyorum. bu bir alışkanlıktır. diziler, korkunç televizyon programları hayatımıza öyle bir yerleşmiş ki kurtulamıyor insanlarımız. bu bir yahudi oyunu mu yoksa kendi kendimize yaptığımız bir kötülük mü bilmiyorum. bildiğim şey insanlarımızın böyle böyle ziyan olduğu. yazarken de her ayrıntıyı veremiyorum ama diziyi izleyen ebeveynlerin bir elleri de telefonda. hangisine yanalım?annenin işi bu durumda daha da zorlaşıyor. 3 kanalı birden izliyor adeta. yanında ödev yapan yavrusu, elindeki telefonu ve karşıdaki televizyon. bu çocuklar ne yapacak peki biraz büyüyünce. artık ödevlerini kendileri yapabiliyor olacaklar, odalarında takılacaklar. bilgisayarları evin herkesçe görünen bir kısmında olmadığından orasını allah biliyor. dizi izleyen ve en son yatsı namazını kılmış aileye dönelim tekrar. baba yarın işe gidecek. anne de çalışıyorsa ikisi birden. erken kalkmaları lazım. nasıl olacak bu iş. elbette ki yorgun argın olacak. sabah namazını bile belki hayal meyal bir bilinç ile kılacaklar uykusuzluktan. artık bu bir kısır döngüye giriyor. okullarda, televizyonlarda eğitimciler çocuklarınıza kitap okumalarını tavsiye ede dursunlar. aile bu işle ilgili değilse çocuk kimden görecekte kitap okuyacak? bu çocuklar sabah canlı ders yapıyor ardından müge anlıyı izliyor kahvaltı sofralarında. i̇ki öğün de korkunç şeyler duyarak yeniliyor!peki ne yapmak lazım? televizyonlardaki yayın akışlarına bir düzenlemeler, insanların gönüllerini ferahlatan programlar konulabilir. yapılabilir mi? sanmıyorum trt 2 bu manada güzel ama... ne kadar kişi izliyor.en iyisi televizyon almamak. telefonlarda sosyal medyalardan olabildiğince kurtulmak belki... allah yardımcımız olsun. dikkat eden kendini bi manada koruyabilir belki ama ben bu işi çözemedim. anne, babamı kurtaramadım. misafir çocuklarına tabletlerini bıraktırıp oyun kurduramadım. tek yapabildiğim youtuber olmak isteyen birkaç miniğe stop motion öğretmek oldu. çekeceklerse stop motion çeksinler diye. bu kadar. birde kendimi korumaya çalışıyorum işte...
gereksiz uzun, içerisinde fazlaca bakışma, sulanmış aşk, ihanet, fesat, mücadele bulunan dizi. i̇stisnalar yok mu? elbette var. (bkz:şahsiyet)