türk dizisi – dertli sözlük
konularına hiç girmeyeceğim o ayrı mesele. ama dün akşam itibariyle fark ettiğim ve düşünmekten uyuyamadığım bir meseleye değinmek istiyorum. öncelikle klasik, çok karşılaştığımız bir ailenin akşam rutininden bahsedelim. baba eve 6-7 gibi gelir. anne o sırada akşam yemeğini hazırlamaktadır. çocuklar bilgisayar, tablet, oyun veya ödevlerle meşguldür. anne yemeği hazırlamayı bitirir ve herkesi sofraya çağırır yemeklerine korkunç olaylar, suni gündemler, ekonomik gidişat ve sınırlarımızda yaşanan olaylar tuz biber olarak yerler. ardından haberler biter ve bunu yazma sebebimize geliriz. saat 8 olmuştur ve o akşam çıkacak olan dizi ekranda kendini gösteriyordur. tabi ki özeti. öncelikle özeti izlenir. çay ise bu sırada demleniyordur, çekirdek varsa onlar da kaselerine kurulmuştur. sonra, uzun bir süre sonra dizi başlar. 3 saat sürer bu dizi, 3 saat. 180 dakika. 10.800 saniye. 3 koca saat. i̇nsanın ömründen üç.....tamam. sakin oluyorum. bu saatler boyunca televizyondaki dizi büyük bir dikkatle izlenir. ve biter. sonra fragmanı da izlenir. saat 12 olmuştur. daha yatsı namazı kılınmadı dikkatinizi çekerim. hadi bu da 20 dakika olsun. yatış saati 12.20 bu çocuklar ilkokul çocuğu ise muhtemelen ödevlerini anneleriyle yapıyorlardır. anne ne yapıyor? diziyi izliyor ya canım. ama hayır, annelerimiz iki işi aynı anda yapabiliyorlar bu sebeple çocuklarına da ödevlerini yaptırır. ama bir gözü de dizide olduğundan çocuk hata yaptıkça ona sinirlenecektir. çünkü ona dönmek zorunda bu yüzden diziyi kaçıracak.yanlış anlaşılmasın ben anneleri suçlamıyorum. bu bir alışkanlıktır. diziler, korkunç televizyon programları hayatımıza öyle bir yerleşmiş ki kurtulamıyor insanlarımız. bu bir yahudi oyunu mu yoksa kendi kendimize yaptığımız bir kötülük mü bilmiyorum. bildiğim şey insanlarımızın böyle böyle ziyan olduğu. yazarken de her ayrıntıyı veremiyorum ama diziyi izleyen ebeveynlerin bir elleri de telefonda. hangisine yanalım?annenin işi bu durumda daha da zorlaşıyor. 3 kanalı birden izliyor adeta. yanında ödev yapan yavrusu, elindeki telefonu ve karşıdaki televizyon. bu çocuklar ne yapacak peki biraz büyüyünce. artık ödevlerini kendileri yapabiliyor olacaklar, odalarında takılacaklar. bilgisayarları evin herkesçe görünen bir kısmında olmadığından orasını allah biliyor. dizi izleyen ve en son yatsı namazını kılmış aileye dönelim tekrar. baba yarın işe gidecek. anne de çalışıyorsa ikisi birden. erken kalkmaları lazım. nasıl olacak bu iş. elbette ki yorgun argın olacak. sabah namazını bile belki hayal meyal bir bilinç ile kılacaklar uykusuzluktan. artık bu bir kısır döngüye giriyor. okullarda, televizyonlarda eğitimciler çocuklarınıza kitap okumalarını tavsiye ede dursunlar. aile bu işle ilgili değilse çocuk kimden görecekte kitap okuyacak? bu çocuklar sabah canlı ders yapıyor ardından müge anlıyı izliyor kahvaltı sofralarında. i̇ki öğün de korkunç şeyler duyarak yeniliyor!peki ne yapmak lazım? televizyonlardaki yayın akışlarına bir düzenlemeler, insanların gönüllerini ferahlatan programlar konulabilir. yapılabilir mi? sanmıyorum trt 2 bu manada güzel ama... ne kadar kişi izliyor.en iyisi televizyon almamak. telefonlarda sosyal medyalardan olabildiğince kurtulmak belki... allah yardımcımız olsun. dikkat eden kendini bi manada koruyabilir belki ama ben bu işi çözemedim. anne, babamı kurtaramadım. misafir çocuklarına tabletlerini bıraktırıp oyun kurduramadım. tek yapabildiğim youtuber olmak isteyen birkaç miniğe stop motion öğretmek oldu. çekeceklerse stop motion çeksinler diye. bu kadar. birde kendimi korumaya çalışıyorum işte...