gurbet – dertli sözlük
bir grup genç şarkısı.

https://www.youtube.com/watch?v=ep9gyvjjf3i

---------
hira’dan bir rüzgar esse
şimdi içime hey yar
beni alıp bu diyardan
sana götürse
----------
-- iktibas --

gurbet, arapça garb kökünden türemiş bir kelimedir. güneşin battığı taraf, batı anlamına geldiği gibi, atıldıktan sonra bulunmayan ok, yürügen at, göz yaşı, göz yaşının geldiği damar anlamlarına da gelir. ayrıca, gariplik, yabancılık; yabancı bir memleket, yabancı yer anlamlarını da taşır. (osmanlıca-türkçe ansiklopedik büyük lügat, türdav a.ş. i̇st. 1985) bu durumda garip de vatanından uzaklara batıp gitmiş, vatanından uzaklaşmış insan anlamlarına gelmektedir.

türk edebiyatının aşıklar dilinde gurbet, sevgiliyi bulmak için düşülen yollar, uğranan illerdir..

“tasavvuf dilinde gurbet, hakikate erişmek arzusu ile vatandan ayrılıştır. sûfîlere göre insanın aslî vatanı ruhlar alemidir. i̇nsan buraya geçici olarak ve misâfireten gelmiştir. o bu alemde gariptir, ruh daima aslî vatanı olan melekut ve ruhanîler alemini özlemektedir. garip, gurbette bulunan, yad ellerde olan, vatanından ayrı düşen. hâlinden anlamayan, duygu ve düşüncelerine yabancı kalan kimseler arasında bulunan kimse. câhiller arasında alim, fâsid ve fâsıklar arasında takva ve salâh ehli gariptir. çok yüksek seviyede mânevî ve ruhî haller içinde bulunan arifler hem bu dünyada hem o dünyada gariptirler. zîrâ hallerinden kimse anlamaz. arifîn sırren ve ruhen tek ve yalnız kalması gurbettir. onun halk arasında halinden anlayan bir kimsesi yoktur.”(tasavvuf terimleri sözlüğü, süleyman uludağ, marifet yy. i̇st. 1991)



-- iktibas --
necip fazıl'a ait şiir:dağda dolaşırken yakma kandili, fersiz gözlerimi dağlama gurbet! ne söylemez, akan suların dili, sessizlik içinde çağlama gurbet! titrek parmağınla tutup tığını. alnıma işleme kırışığını duvarda, emerek mum ışığını, bir veremli rengi bağlama gurbet gül büyütenlere mahsus hevesle, renk dertlerimi gözümde besle! yalnız, annem gibi, o ılık sesle, i̇çimde dövünüp ağlama gurbet!..
gurbet deyince aklıma hz. ebubekir ve hz. bilal gelir. çünkü hz. aişe medine'ye hicretten sonra bir gün rasulullah'ın yanına gidip der ki: ey allah'ın rasûlü babam ve bilal hastalanmışlar, ahhh o ispir otlarının kokusu ahh ebu kubeys dağının taşları diyerek hüzünleniyorlar. allah rasûlü mahzun olur ve " ya rabbi mekkey'yi bize sevdiediğin gibi medine'yi de sevdir" diye dua eder. oysa hicret bize okurken ne kadar kolay geliyor.kitaplarda yazıyor lakin hayat kitaplarda yazana benzemiyor.
evinden memleketinden başka bir yerde okumaya gelen öğrencilerin içinde bulunduğu hallerden biridir. zamanla özleme dönüşen, kimilerinin alışabildiği kimilerinin ise halen daha alışamadığı gerçekliktir.bahar gelmiş olsa da dışarıya hala daha kıştır o kişilerin içi.