necmettin erbakan – dertli sözlük
https://z-1-scontent-frt3-1.xx.fbcdn.net/hphotos-xfl1/v/t1.0-9/fr/cp0/e15/q65/12369043_724831400952319_2677537656161294105_n.jpg?efg=eyjpijoidcj9&oh=80837188a696b7fb153d4cede06f9b69&oe=5718ac13


hocam.. seni, sen gibi dava adamlarıyla görmek hep sevindirdi bizi.. allah size rahmet etsin hocam.

hoca, ebu'l hasan en-nedvi(sağda), muhammed er-râbi'(ortada) ve (bkz:emin saraç)
özellikle bulunduğumuz coğrafyada, vatana millete hayırlı insan seçmeyi ve yetiştirmeyi başarabilmiş ender insanlardan.
erbakan "bana oy vermeyen patates dinindir" dememiş, belgesi de yok-muş. varsın dememiş olsun. ancak aynı anlama gelen aşağıdaki sözleri söyleyen, hem de defalarca söyleyen, kamerlar önünde söyleyen erbakan'dır. hadi bakalım bunları da görmezden gelmeye çalışın. "hoca"nızın bu sözlerini de tevil edin bakalım!"saadet partili olacaksın başka çaresi̇ yok! "ben de akp'de hakka hi̇zmet edi̇yorum" di̇ye kendini aldatırsın. sen orda ancak şerre hi̇zmet edersi̇n, ni̇ye, hakkın yolu tekti̇r, ona da ancak saadet'le hizmet edilir de onun için!saadet parti̇si̇ son i̇mti̇hanı da kazananların parti̇si̇di̇r! "sözlere dikkat edin. imtihanı kazanan diyor. yani yalnızca allah'ın bileceği ve karar vereceği imtihanı kazananın kim olduğunu (haşa) önceden bilircesine konuşuyor. ve bunu siyasete alet ederek saadet partililer imtihanı kazananlardır diyor.!!!"hakkın yolu tektir, ona da ancak saadet ile hizmet edilir" sözü de eğer hakkın yolundaysanız saadet'li olacaksınız, diğer partilerdeyseniz hakkın yolunda değilsiniz, demektir. bunları dedikten sonra isterse patatesten söz etmemiş olsun, zaten denebilecek en kötü şeyleri demiş. belge ve kaynak, aşağıdaki sitede:http://www.necmettinerbakan.net/haberler/erbakan-39dan-altin-sozleri.html
siyasetle ilgilenmeyen müslümanları, müslümanlıkla ilgilenmeyen siyasetçiler yönetir sözünün sahibi.
taraftarlarınca bir nevi şeyh gibi görülen, sık sık kerametleri anlatılan rahmetli siyasi lider. haziran 2015 seçimlerin zamanında milli gazetede uzun yıllardır yazdığı halde ak partiye oy vereceğini açıkça ilan eden i̇smailağa cemaati hocalarından mehmet talu'nun facebook sayfasına birisi: "hocam sen demedin mi geçen seçimde tam akp'ye oy verecekken oy kabini içinde birden erbakan hoca hulul edip "mehmet sakın ha" deyince ben yine saadet partisine verdim diye. şimdi ne oldu ne değişti.." gibisinden ilginç bir yorum vardı. bu çok uç bir örnek olsa da ilginç anlatım ve bakış açılarına hala saadet partisine yakın köşe yazarlarının yazılarında veya konferanslarında rastlanabilir. hususi ev sohbetlerinde ise dışarıya pek aktarılmayan ne gibi hikayeler vardır çok merak ediyorum. bazen de şu hayatta böyle insana değişik bir motivasyon veren sâfî ve fanatik bir bakış açım olamadığına hayıflanıyorum. ne güzel aslında, falan kişi birşey anlatıyor ve bundan sonra yapılacak işler için hiçbir akıl yürütmeye ve sorgulamaya gerek kalmıyor. doğru yol ve doğru iş üzere olduğundan tamamen emin olduğun için sadece hedefe odaklanıyorsun.
bugünleri daha iyi anlamak için kaydı olan bütün konuşmalarını defalarca dinlememiz gereken dava adamı.


https://youtu.be/ewmtebo3duc
erbakan 1990’lardan sonra kendi partisini “cemaatleştirme” çabasına girdi ki, bu i̇slami hareket açısından çok önemli neticeler doğurdu. onun tek kişide bütün otoriteyi toplama isteği en başından beri vardı, zira necip fazıl’ın burada tutunamamasının nedenlerinden birisi de erbakan’ın bu uzlaşmaz tavrı. tabi burada necip fazıl’ın kendine has karizmatik kişiliği de etkili olmamıştır denmez. lakin msp’yi kurarken ideolocya örgüsü’nü parti programı yapmak için necip fazıl’dan izin isteyecek kadar ona ve fikirlerine bağlı erbakan’ın nfk ile ayrı düşmesi bu sebeplerden ileri geliyor denebilir. (bu hadiseyi milli görüşün önemli isimlerinden zübeyir yetik hatıralarında anlatmıştır).

mnp ve msp’nin aslında iskenderpaşa cemaatinin, m.zahid kotku’nun teşebbüsleriyle vücut bulduğu, ilk dönemde kadrolarının çoğunu cemaat mensuplarının oluşturduğu bir gerçek. lakin 1970’lerde nurcular msp’nin islam’ı kendi partileriyle özdeşdirdiklerini iddia ederek; 1990’da ise iskenderpaşa cemaati erbakan’ın tasavvufa ve hakyol vakfına savaş açtığını ileri sürerek desteklerini çektiler. burada erbakan’ın kendi otoritesini sağlamlaştırmak için partisini islami hareketin merkezine oturtma amacının büyük payı var. kendisini “cihat emiri” olarak nitelemesi, kendisini desteklemeyenlerin “patates dininden” olduğu söylemi buradan çıkıyor. cemaatlerin bu kopmalarına da agresif bir tavır alıp “bana biat etmeyen kendine din arasın” demesi onun uzlaşmaz tavrının örneği. bulunduğu pozisyon itibariyle cemaatler üstü bir konuma yerleşip onların siyasi planda birliğini sağlayabilir miydi bunu kestirmek güç, ama erbakan gücünü paylaşmamayı tercih etti. zaten milli görüş tabanındaki “erbakan miti” de cemaatlerin partiden uzaklaştığı 90’lı yıllarda zirve yapmıştır.

28 şubat bu anlamda milli görüş hareketinin “parti cemaatleşmesiyle” asla iktidara gelemeyeceğini gösteren bir tecrübe oldu. hayrettin karaman erbakan ile bir görüşmesinde onun bilinçlendirme, eğitim-öğretim vs. hamlelerini “yıllar sürecek, sonu da belirsiz” diyerek hafife aldığını ve “eğer önümüzdeki seçimde şu kadar milletvekilini allah lütfederse istanbul’da altı ayda ince çorapla dolaşan kadın göremezsiniz” dediğini anlatıyor.

en nihayetinde erbakan çok zor bir zamanda insiyatif alıp islami hareketin siyasal planda var olmasının önünü açtı, mücadele etti. bunun meyvelerini inkar etmek anlamsız. lakin erbakan ve milli görüş’ü islami perspektiften değerlendirirken bunları da göz ardı etmemek lazım.