boğaziçi üniversitesi – dertli sözlük
boğaziçi mezunu bir hocama göre bol miktarda, bencil ve insanlıktan pek nasibini almamış öğrenci barındıran okul. şöyle ki:
sabah uyanmakta çok zorlanan bir insanmış kendisi ve bir sabah, dersi olduğunu bilen oda arkadaşları arasındaki konuşmaya şahit olmuş tam uykuda değil iken.
biri "uyandıralım mı?" demiş, diğeri de "yok boş ver, zaten onun not ortalaması baya yükseldi bu dönem." demiş.
öğrencilerin çoğundan kibir fışkırdığını ve hayatlarının not odaklı olduğunu söylemişti. ilginçtir, kendisini de tenzih etmemişti.
sayın erdoğan'ın son fethettiği kale, tebrikler. boğaziçili hocalar yıllarca aralarına bir tane müslüman hoca almadılar, kimseye müsamaha göstermediler, şimdi hepsi demokrat kesildi. eğer çok meraklılarsa yazdıkları bildiriye imza atmayı öğrensinler, o ünvanları şimdi kullanmayacaklarsa ne için saklıyorlar hahaha.
mim kemal öke gibi bir adamı bile bünyesinde barındırmayan okuldur ''28 şubat’ta boğaziçi üniversitesinde çok kötü şeyler yaşadım. hatırlamak bile istemiyorum. boğaziçi üniversitesi eskiden robert kolejdi. ben orada iki yıl okudum. robert kolej yüksek olarak devam ederdi. biz de robert kolejliler olarak robert akademiye oraya giderdik. i̇lginçtir. bizim lisede ders yaptığımız oda, boğaziçi üniversitesine öğretim üyesi olarak girdiğimde bana tahsis edilen odaydı.. kimse alınmasın ama ‘boğaziçi üniversitesi çok liberal ve farklılıkları içerisinde barındıran bir kurumdur’ diyemeyeceğim. beni aldatmayın çünkü sizin içinizden geldim. mümkün olan zarafet ve nezaketi göstermeye çalışırlar fakat öyle bir sosyal inhibisyon ile davranırlar ki size, belli ki itiyor. karşınıza çıkıp, “mim kemal ben seni sevmiyorum” deseler daha iyi. gerçi en sonunda onu da dediler. “senin bu milliyetçiliğinden, dini yönünden hoşlanmıyoruz. seni de burada istemiyoruz” dediler. beni istemeyen kimlerdi, onları yönlendirenler kimlerdi? o dönem 28 şubat’ın içerisinde bir çete vardı, o çetenin arkasında fetö ve onun arkasında da amerika olduğunu daha sonra anlayacaktım.''alıntı, gzt nin mim kemal öke ile yaptığı röportajdandır.
6 ocak tarihli rezilliklerin full videosu linktedir --> https://www.youtube.com/watch?v=dmce2l_ntdq&feature=youtu.be&ab_channel=beyzaakr

(rektörle öğrenciler arasındaki konuşmalar 03.39.42 den itibaren başlıyor.)

izlerken hem öğrenciler hem rektör adına utandım. öğrenciler şaşırtmadı beni ama rektörün daha ''dişli'' biri olmasını beklerdim. bu kadar arsız, yüzsüz ve birde zeki geçinen kitlenin karşısında ancak bu şekilde güçlü durulabilir. pohpohlayarak onlara yaklaşmayı planlıyorsa sadece dalga konusu olmayı başarır ve ciddiyetini kaybettirir.
https://www.yenisafak.com/gundem/bogazici-universitesinde-kabe-fotografinin-yere-serilmesi-sorusturmasinda-2-tutuklama-3596801


bazı gruplar tam anlamıyla azgınlıkta zirveleri yaşıyor. bilmiyorum bu işin sonunda ne olacak. melih bulu falan hikaye. ya da o sadece bazı şeyleri tetiklenmesini sağladı.
eylemlerle birlikte imkan bulmuş oldular. değişen bir şey yok. bunlar zaten böyleydi.

hoşgörü , hoşgörü deniliyor. zaten sözde sevgi pıtırcıklarını hoşgöre hoşgöre bu günlere gelmedik mi? ancak ciddi bir tavır konulmaz ise buralara gelinir. nitekim öyle de oldu.

tartışmalar genelde olayın sadece görünen yüzünden ilerliyor. müslüman'ların nefretle hedeflendiği bunca olanlar karşısında üniversitenin bazı akademisyenleri konuyla ilgili tek kelime laf etmeyip hala lgbt etiketleriyle konuşmaya, istanbul sözleşmesini savunmaya devam ediyor.

boğaziçi'nin ''doğru bilgiye nasıl ulaşılması gerektiğini öğreten bir sistemin içinde'' bulunan kimi dindar öğrencileri de ya susuyor ya da hesaplarını kapatıyor. geri kalıp savunanlar linçleniyor.

tüm bunlar yaşanırken sussa bile devamında hala anlamıyor feminist müslüman'lar. hala! takip ettikleri şeylerin onları nereye götürdüğünü.

havle kadın'lar, islami feminist'çiler, istanbul sözleşmesini uygula'cılar, hem müslüman hem feminist'ler!
lgbt ye hepsi tamamen olumlu bakmasa da ılımlı bakıyor. sıkıntılar da buradan başlıyor. müslüman adam bunlarla yan yana olur mu? yan yana olursa işte kendi kıblesi kabe'nin resmini yere seren, yanına da lgbt bayrakları döşeyen, kabe'nin üstünü de şahmeran resmiyle kapatanlara çıkıp da tek kelime laf edemez.
silkinin ve kendinize gelin!
türkiye'de rektör atamalarıyla ilgili bir teamül var. öncesinde pek de bağlayıcı olmayan bir seçim yapılır, sonra çoğunlukla o seçimde en çok oyu alan atanır. bu böyledir. seçimde geride kalmış olanların atanması huzursuzluk çıkarır.şimdi durum buyken, tutup da buraya tepeden bir rektör atamak yaralı parmağa bevletmek gibi bir şey. yönetici zümre bu atamanın ortalığı karıştıracağını tahmin edemiyorsa zaten basiretleri bağlanmış demektir. bir diğer ihtimal de zaten böyle bir tepki almak istemeleri. her hal ve kârda sıkıntılı bir icraat olduğu ortada.
boğaziçi üniversitesinde şayet hukuk bölümü olsaydı, üniversiteye hazırlanırken hedeflediğim üniversite olurdu. başörtüsü yasağında üniversiteler çağ dışı zihniyetlerine devam ederken, başörtülü öğrenciler bu okula rahatlıkla girebiliyorlardı. dünya üniversiteleri sıralaması yapıldığında en köklü üniversitelerimizin esamesi dahi okunmazken boğaziçi sıralamalardaki yerini her daim alıyordu.
üniversiteye hazırlanan kafası basan gençlerin en büyük hedefi olması da tesadüf değildi nitekim...

şimdi sen takır takır iş yapan, ülkenin en iyi kafalarının gittiği bir üniversitenin çarkına çomak sokacaksın, sonra da öğrenciler protesto edince bu işi de dış güçlere bağlayacaksın. hadi oradan! hadi oradan! hadi oradan!
saçmalamada da bir izan olur ya hu!

şimdiye kadar açtığın üniversitelerde ne başardın da başarılı bir üniversiteye tepeden müdahale etme hakkını kendinde buluyorsun?

evet, üniversitede yapılan protestolar içerisinde islama, kutsallarımıza ve kültürel değerlerimize karşı yapılan hakaretler kabul edilemezdir; ama bu olayların başlangıcının ne olduğu hususunda üç maymunu oynamak neyin kafasıdır?

kendimizi kandırmaya gerek yok; bu ülkede savunma sanayii ve ulaşım dışında dişe dokunur neredeyse hiçbir alanda ciddi bir gelişme kat edemedik. eğitimde, yargıda ve üretimde ise dibe vurduk! ve bunun sorumlusu dış güçler, içimizdeki irlandalılar falan değil; bizzat bizim mahallenin siyasetçileri.
dünya 5'ten büyüktür naraları atarken, ülkeyi 5 büyük şirketin ahırına çevirenler de bu adamlar.
ama her defasında mağduriyet ve kandırıldık edebiyatı yapıp, bunu da (her geçen gün sayıları azalmaya devam etse de) ülkenin büyük çoğunluğuna yedirenler de bu adamlar.

ülkede muhalefetin de ne olduğu ortadayken, çözüm yine kendi içimizde; ama birazcık selim akılla konuşan birisini görünce cadı avına çıkıyoruz. şşş! şimdi zamanı değil! burada hak ile batıl savaşı veriliyor, bunun sırası değil vb. söylemlerle ya susturduk ya küstürdük. şimdi körler sağırlar birbirini ağırlıyor;
ne mutlu türküm diyene!
iyi dersler güzel ülkem...