ekşi sözlük – dertli sözlük
islam ile alakası 0 olan bir başlıkta durup dururken islam'a hakaret edenlerin oldu içinde yapılan anketlerde yüzde 90 a yakını ateist deis agnostik çıkan ülkede islam'a en büyük zararı vermiş oluşum.
bu tanımı malum yerde de yazdım. buraya da yazayım :)

mithat cemal kuntay'ın meşhur üç istanbul isimli romanında batı özentisi hidayet'ın konağı tasvir edilirken şöyle diyor;

"her koltuğu başka milletin başka asrın olan konağı, memleketin tarihini okkayla, bayrağını arşınla satabilecek adamlarla dolup taşan hidayet'in konağı"

neresi burası ya, ekşi sözlüğün 100 yıl önceki versiyonu falan mı acaba hahaha.

temsil ettiği yazar profili için ise (*) yakup kadri karaosmanoğlu'nun kiralık konak romanındaki servet bey karakterine bakalım;

"naim efendi’nin damadı düyunu umumiye müfettişlerinden servet bey, müslümanlıktan ve türklükten nefret eden bir kazasker oğludur. aldığı terbiye ile yaşadığı muhit birbirinin aksi olan her insan gibi servet bey de daimî bir ihtilâç [çarpıntı, çırpınma], daimi bir isyan içinde yaşar. pederi sadri molla’nın konağında alafrangalığı kendi odasının eşiğinden dışarı çıkmazdı. nasılsa küçükten beri fransızca bilmek, bir müddet galatasaray mektebinde bulunmak, bir müddet beyoğlu muhitinde tatlı su frenkleriyle düşüp kalkmış olmak ona bir softa evinde, çıplak kadın resimlerinden, dizi dizi fransızca kitaplarından, vazolardan, biblolardan müteşekkil bir halvet yapmak ve bu halvette yaylı bir şezlonga uzanıp, gözleri tavanda, ayakları havada, bir taraftan hollanda “sigar”ını emerek, diğer taraftan yabani ve perişan bir sesle birtakım opera parçaları terennüm ederek saatlerce vakit geçirmek hakkını vermiştir. daima muhayyel bir avrupa seyahati için hazırlanmış bir bavulu vardı, bu bavulun yanıbaşında bir de şapka kutusu dururdu. bazı sıkıntılı saatlerinde bir aynanın karşısına geçip, bu kutudan çıkardığı şapkaları birer birer tecrübe ederdi ve başını bu serpuş ile örtülü görünce adeta kendinden geçerdi. nitekim böyle şapkalı, seyahat kostümleriyle veya suare kıyafetinde hâlâ birçok resimleri vardır. ve bu resimler, hâlâ gençlik odasının duvarlarını süsleyen çıplak kadın resimlerinin yanında asılıdır. türkler içinde kimse bu servet bey kadar ateşle, coşkunca alafrangalığa düşkün olmamıştır. bu düşkünlükte o derece samimiydi ki, gerek babasının, gerek kayınbabasının muhitinde bütün ahval ve harekâtı hürmetle değilse bile, adeta korku ve endişe ile karşılanırdı; zira, gözlerinde sarsılmaz bir imana ermiş adamların ateşi vardı. i̇şte bu ateşin kuvvetiyledir ki servet bey, naim efendi konağında bütün iradesini istediği gibi yürütüyor ve hele inkılaptan beri bu konakta artık hiç türkçe konuşulmuyordu."
10 yıl kadar önce çok sevdiğimiz bir ablamız ben ve fikirbabası'na hesaplarından birini verdi.alın yazın gençler dedi.hatta hesap çoktan uçtuğu için adını paylaşmakta sakınca yoktur. eddai'ydi adımız. bizim eddai değil tabii. dilediğimizi, düşündüğümüzü ve inandığımızı en net ve yalın haliyle yazdık. üç beş ay içinde hesabımız uçuruldu.sonra kendi hesaplarımızı açtık.fikirbabası aynı çizgide devam etti. geçenlerde uçuruldu.ben daha genel, politikadan uzak, kültür sanat spor gündelik yaşam üzerine ayda birkaç tane yazıyorum. sonra ara ara siliyorum yazdıklarımı. (orda kullanıcı adım gerçekten sır)(*)(*)(*)(*)
uzun süre suser olup uçurulmuş birisi olarak söyleyebilirim ki ekşi sözlük mesajlaşma servisi çeşitli terör örgütlerinin haberleşme aygıtı olmuştur.
sözlük formatı the hitchhiker's guide to the galaxy (otostopçunun galaksi rehberi) kitabından ilhamla oluşturulmuştur.

bahsettiğim ilham kitapta geçen ''her otostopçunun galaksi rehberi'' isimli elektronik kitabın formatından gelmekte.

buyrun kitaptan bir alıntı:

ford kitabı arthur’a uzattı.

“nedir bu?” diye sordu arthur.

“her otostopçunun galaksi rehberi. bir çeşit elektronik kitap. herhangi
bir şey hakkında bilmek istediğin her şeyi söyler sana. i̇şi bu.”

arthur elinde sinirli sinirli evirip çevirdi kitabı. “kabını sevdim,” dedi.
“paniğe kapılmayın. bütün gün boyunca bana söylenen en faydalı ve akılcı
şey.”

“nasıl çalıştığını göstereyim sana," dedi ford. kitabı iki hafta önce ölmüş
bir bülbül leşi gibi iki parmağının ucuyla tutan arthur’un elinden kaparak
kabından çıkardı.
“şu düğmeye basınca ekran aydınlanıp dizini gösterir.”
yediye on santimlik bir ekran aydınlandı ve yazı karakterleri hızla
geçmeye başladı.

“vagonları öğrenmek istiyorsun, öyleyse yazıyorum.”

parmakları birkaç düğmeye daha dokundu. “i̇şte.” ekranda “vagon i̇nşa
filoları” sözcükleri yeşil renkte belirdi.
ford’un ekranın dibinde büyük
kırmızı bir düğmeye basmasıyla birlikte sözcükler ekranda kaymaya başladı.

aynı zamanda kitap ekrandakileri sakin yumuşak bir sesle okumaktaydı. kitap
şunları söylemekteydi:

“vagon i̇nşa filoları. bir vogonun aracına binmek istediğinizde yapmanız
gerek tek şey: vazgeçmektir. galaksideki en tatsız ırklardan biridir -sadece
düşünce ve davranışları ifritçe değildir, aynı zamanda kötü huylu, bürokratik,
resmi ve kalın kafalıdırlar. üç imzalı emirler imzalanmadan; yollanıp, geri
gönderilip, soruşturulmadan; yine yitirilip, sonunda üç ay boyunca kağıt
bulamacında bekletilip yakıt olarak yeniden dönüşüme uğratılmadan kendi öz
ninelerini traal’ın yırtıcı cırlayan canavarı’ndan kurtarmak için parmaklarını
bile kımıldatmazlar. “bir vogon'dan içki koparmanın en iyi yolu boğazına parmak atmak, onu
üzmenin en iyi yolu ise ninesini traaal'in yırtıcı cırlayan canavarı’na
yedirmektir.”
“hiçbir koşulda bir vogon’un size şiir okumasına meydan vermeyin.”
ciddi, güzel bir sözlük. ve aktif tabii. hakikaten bir şeye bakarken ekşiye de bakıyorum amatrolleri, küfürbazları, ahlaksız mahlukları ve bitmeyen çaylaklık süresi ile çekilmez olmuştur.yaklaşık 1 senedir çaylağım kendilerinde.
genellikle kendini aydın zanneden okumuş cahillerden oluşan, tüm müslümanları aynı kefeye koyup "çomar" , "yobaz" gibi sıfatlarla yaftalayanların bolca bulunduğu oluşum.