sosyal medya – dertli sözlük
bir kuyu... içi metan gazı ve binbir çeşit yılanla dolu dipsiz bir kuyu. şayet belirlenmiş sınırları aşarsanız gaz maskesinin ve panzehirin fayda vermediği bir kuyu. eğer inanır ve kimliğinizi kaybetmeden elinizden gelenin en iyisini yaparsanız, o dipsiz kuyuyu aydınlatarak söz sahibi olmanız muhtemeldir.

(bkz:çift taraflı bıçak)
sosyal medyada yer edinmenin birinci kuralı sanki mahremiyeti ifşaymış gibi, malesef bu şekilde zuhur etmiş durumda şuanda. i̇fşa çılgınlığı adına, ebeveynler doğmamış çocuklarının dilinden tweet atmak için twitter hesapları açıyor, yediğine içtiğine, gezdiğine magazinsel nitelikler kazandırarak insanlar, tuhaf bir popülarite yarışına giriyor, sırf artistik görünmek için profil fotoğraflarında, profesyonel fotoğraf makinesi satın alıp kullanmayı öğreniyor, fotoğraf makinesinin hafızasını, ayıklamaksızın facebook albümü şeklinde halka sunuyor...

üstelik o mecrada bulundukça biz de istemeden etkileniyoruz ve insanların mahremiyetlerini ifşasını normal kabul edip, ufaktan biz de kendi mahremimizden bilgi sızdırabiliyoruz.

oysa işimiz yokken biz hanımların dışarı çıkması bile takva edebine aykırıyken; kendi şahsiyet ve kişisel, özel yaşamımızla başkalarının haber kaynaklarında, timelinelarında, anasayfalarında hicap duymaksızın salınıyoruz.

"ben senin bırak sesini, yüzünü başkasından sakınmayı, yazdığın yazının bile bir başkası tarafından okunmasına tahammül edemem" hassasiyetinde eşine, müstakbel eşine, kızına yada kardeşine müdahalede bulunan insanları yobaz, -evet imandan mahrum kesimin tıpkı bize seslendiği gibi - yobaz ilan ediyoruz. (*)

bir yerlerde sosyal medya nasıl i̇slam edebine uygun ve ona hizmet amacıyla kullanılır, bunun eğitimini veren seminerler düzenlenilsin, düzenleniyorsa yaygınlaştırılsın. ve biz de bundan nasiplenelim inşallah. yada çekilelim bu sahadan, hakkını veremiyor ve nefsimize uyuyorsak. sosyalleşmek buysa, varsın olmasın.
televizyonun insanları olduklarından daha uzun, daha yakışıklı vs gösterdiği söylenir.
sosyal medya ise insanları daha zeki, bilgili, duyarlı gösteriyor.

mesela; caminin yanından geçiyoruz, ezan okunuyor. o anda ezanla ilgili tweet atıp, camiye uğramadan yolumuza devam ediyoruz.
işbu hareket gerçek hayatta sopalık iken sosyal medyada alkış alıyor.

yahut sabaha kadar filimdi, çaydı, muhabbetti oturup, sabah ezanıyla vaktin sabah olduğunu anlıyoruz.
sonra 'sabah ezanı tweet'i' atıyoruz. amel sopalık, ücret alkış.
her ne kadar sanal bir alemmiş gibi görünse de çok gerçekçi sonuçları var.
insanlar artık buradan da fişleniyor.

klavyenizin ayarı yoksa yazdıklarınızdan ötürü mahkemelik olabiliyorsunuz.
özellikle gezi parkı eylemlerinde kendini coşkuya fazla kaptırıp tweet'e yüklenenler bugün o tweet'lerden ötürü başı dertte. gezi parkı tweetleri sadece bir örnek.

sözlükler, twitter, facebok vs. paylaşımlarından ötürü mahkemeye intikal etmiş münferit epey hadise mevcut.
sadece ülkemiz için geçerli değil bu. dünyada da böyle.

sosyal meyda mı deyip burun kıvırıp, küçümsemeyelim. gayet ciddi bir müessese.
artık ülkenin yönetildiği ortam. cıvıldak kuştan ortaya atılan yalanlar artık ülkenin gündemini oluşturuyor. son vaka ise bugün yaşanan başbakan yoğun bakımdaymış iddiası. sosyal medya parolamız : ya hayır söyle ya sus!
bilhassa eski toprak alimin, ulemanın, mütefekkirin, fikir adamının, münevverin, şeyhin, parti liderinin, vakıf başkanının sıfatı aklıma gelmeyen daha bir çok minik de olsa bir kitleye hitap eden, nazı geçen, sözünü dinletebilen kimselerin kullanırken çok çok çok daha dikkatli ve titiz kullanması gereken araç. bu kimseler sözlerini ederken ilmihal bilgisi seviyesinde olanını, hiç bilmeyenini, çok bilenini, inanmayanını, art niyetlisini göz ardı ederek söz söyleyip, söylediği anlaşılmayınca veya çarpıtılınca ardından 'ben hakikati söylüyorum, dahasına karışmam' deme gibi bir lüksleri olmadığını anlamalılar artık.eğer zamanı yakalayamıyorlarsa bu konuda ehil kimselerden veya gençlerden fikir almaktan çekinmesinler, rahatsız olmasınlar. insanları da yormasınlar.
amacına uygun olmayan biçimde kullanınca normal, diğer türlü kullanmaya kalkışınca kendimi riyakar hissettiğim alan. "hakikaten n'apıyoruz biz böyle?" diye düşünüyordum sık sık; alayını kapattım ve henüz bir eksiklik hissetmedim. sahte bir dünya yaratıp, gerçek hayattaki tüm üzücü şeylerden kaçıp oraya sığınıyoruz. acımızı bile orada halka açık yaşarsak ruhumuzdaki yalnızlık hafifleyecekmiş gibi hissediyoruz. giderek kayboluyoruz 'şu an' ımıza hiçbir etkisi olmayan bir mecrada. *kendini kontrol edebilen ve sağlıklı biçimde kullanabilenleri, varsa, tebrik ediyorum.