ehl-i sünnet ve-l cemaat – dertli sözlük
islam tarihinde peygamber ve ilk iki halife dönemi hariç hangi dönemde ittifak olmuş da bu kadar iddialı bir tespit yapar ve bu düşünce sistemini "hak" diye tanıtır insanlar anlamadın gitti arkadaş.

ümmetin ittifak edeceği görüşleri -yani dinin hudutlarını- allah kur'an ve peygamber yoluyla çizmiştir zaten, bir başkasının çizmesine gerek yok.
bu hudutların içi ve dışında bulunan ve gündemimize giren hususlarda nasıl bir yaklaşım sergileneceğiyle alakalı ise düşünce sistemleri ortaya çıkmıştır.
bu noktada hiçbir düşünce sistemine "hak" demek kimseye düşmemeli.

ümmetin ihtilafında hayır olan noktada zaten bu hususlardır. yoksa allah'ın çizdiği hudutlarda değil.

bu sebeple dinin esas teşkil eden hususlarıyla alakalı olarak allah'a ve resulüne aykırı hareket eden ve kendine müslüman diyen güruh varsa onları töhmet altında bırakınız lütfen.
harici olarak bir kişi allah'ın çizdiği ana kaideleri biliyorsa, putları reddediyorsa ve kendisini müslüman görüp öyle isimlendiriyorsa, ehl i sünnet gibi düşünmüyor diye töhmet altında bırakmak hiçkimseye bir fayda sağlamayacaktır.

hatta bu üslup, bu ötekileştirme, islam tarihi boyunca müslümanlar tarafından en çok benimsenmiş olan bu düşünce yapısına zarar verecektir/vermektedir.

biline...
düşünce sistemini geçtim,
bu kavramın günümüzdeki kullanımının kelime manasından uzaklaşıp islam dairesini sınırladığını, beynelmilel çapta var olması ve çalışması gereken islam toplumunu da yerel, haricinde olan her şeyi tecrit eden milliyetçi bir yapıya soktuğunu düşünüyorum.

islam toplumu içinde neşet eden düşünce sistemleri, örfler farklılaşabilirler, ayrılabilirler.
esas kaynak olan kur'andır. kaynak değişmedikçe mesele yok.
fakat her sistem ve örf kendi yapısını islamın tek ve asıl yapısı olarak kabul edince sorunlar, tecrit etmeler, tekfir etmeler başlıyor.
ehl-i sünnet ve-l cemaat şemsiye bir kavramdır.ve ehl-i sünnet ve-l cemaatin fırka-ı naciye olarak kabul edilmesi de bundan kaynaklanmaktadır.
islam toplumu içinde sadece düşünce sistemi,örf gibi ayrılıklardan farklı görüşler oluşabilir.
bu farklı görüşler dinin ana esaslarında bütünleştiği sürece bir sorun yoktur hatta hadis'te belirtildiği gibi rahmettir,berekettir.bu farklı görüşler kendilerini her ne isimle isimlendirilerse isimlendirsinler müslümandırlar ve kimsenin onları tekfir etme hakkı yoktur.
evet müslüman tekfir etmekten,tecrit etmekten ısrarla kaçınmalıdır ama dinini bu dine ait olduğunu söyleyip yine bu dine en büyük zararı verenlere karşı da savunmasını bilmeli ve yanlış yolda olduklarını söyleyebilmelidir.dinin esas kaynağı kitaptır,sünnettir.bunlara muhalif davrananları cehenneme girecek
fırkalardan biri olarak kabul etmemekte sünnete muhalefet olur.islam toplumunda ki ayrılıkların nedenlerine bakılıp ondan sonra bir yorum yapılmalıdır.müslüman sorumluluk sahibidir ve bu sorumluluğunun bilincinde olup ona göre hareket etmelidir.