mustafa öztürk – dertli sözlük
kuran-i kerim de yoktan varoluş yaratılışa dair birşey olmadığını iddia eden kişi. evrime de göz kırptı. ne kadar muhalefet marjinallik o kadar popülarite. aslında bunlara cevap bile vermemek lazım. kaldırım taşı söküp fırlatan gezicilerden farkı yok bu beyin fırtınası ekibinin. dinin vahyin temel taşlarını söküp söküp üzerimize atıyorlar. ellerinde tuttukları, sayfalarını kalemlerinin ucuna taktıkları musafın boş mahfazasını da kendilerine kalkan ediyorlar... kardeşim şu kafanızı, nasıl bir din düşmanını allah dostu ederiz, nasıl bir ateistin hidayetine vesile oluruz diye çalıştırsanıza. elin oryantalisti beynini eline verir değil mi? benim din cahilimin önünde hede hödü ontolojik kozmolojik zemin zımbırtısı yapmak kolay. o tavırlar, ucuzluklar, kendinden emin pozlar, relax cool adam havaları... cık cık. i̇ndir o elini kolunu bi defa...
31.07.2016 tarihinde cnn'de bulunan türkiyenin gündemi adlı proğrama konuk olmuş ve yanında da hayri kırbaşoğlu ve birde yeni şafak gazatesi yazarı var.son olaylar üzerine konuşulmakta.kendilerinin fetö mutaalaları gerçekten harika.zaten haşhaşilik söylemini fetö için kullanan ilk kimsedir.
kuranda ağır küfür olan kelimelerin olduğunu ve allahın böyle bir şey söylemeyeceğini anlattığı konuşması ile birkez daha gündeme gelen kişi. adım adım doz arttırarak gelinen noktalar...önce tasavvuf elestirildi allahla kul arasina girmek şirk diyerek. direkt allah'a peygambere bi saldırı olmadığı için tasavvuf ehli disinda pek karşı çıkan olmdi bi lanlayışın temelini atmis oldusonra hadislerin güvenilirliği konusu ile pekcok hadis tartismaya sunulup sonrasinda kabul edilenler edilmeyenlerden az hale geldi. gerçekten zayıf hadisler yalan hadisler de olduğu için ikna ettikleri pek cok kesim oldu. peygamberimizin sözleri ile ilgili güvensizlik oluşturuldu. ardından peygamber de insan çok ta şey yapmamak lazim düzeyine inildi.e peygamberi çok şey yapmayınca bize aktardığı kitapta irdelenebilir oldu.ilk meydana çıktığında burdan başlasa ne diyo bu münafık diyecek insanlar bu aşamalı değişimle bu söylemlere tepki vermeyecek hale geldi.hocamızı anlamıyorlar sözlerini kesiyorlar diyenler bir yana bir de ne derse desin fikirlerini ifade etme özgürlüğü yok bilim yok felsefe diyenler de bu sürecin sonuçları .
magazinel ve linç kültürü içerisinde atılan başlıklara bakmayıp, söylenene baktığımız zaman mustafa öztürk'ün bir şeyin temelini oluşturmadığını anlayabiliriz. söylemleri asırlar öncesinde de söylenmiş söylemler; nitekim kendisi de birçok kişiyi kaynak olarak sunuyor zaten.

bahsi geçen konuşmasının uzun versiyonunu izledim; önceki söylemiyle alakalı kendisiyle görüşmeye gelen bir grupla aralarında geçen konuşmadan kesilerek, dolayısıyla bağlamından koparılarak servis edilmiş bir video üzerinden linç kültürüne kurban edildiği aşikar.
bahse konu kesintinin yapıldığı video bu:
https://youtu.be/rcba3t34dre

görüşlerine katılmıyorum; kendisi de kendi görüşünün kesin doğru olduğunu söylemiyor zaten; ben bu düşünceyle kur'an okumanın daha sağlıklı olduğunu düşünüyorum diyor.
görüşlerini insanlara yayma gibi bir düşüncesi de yok; adam profesörü olduğu bir konuda görüşleri ortaya koyup benimsediği görüşü belirtmiş ve bunu akademik bir ortamda söylemiş.
bahse konu video bir sohbet, seminer veya ders ortamında çekilmiş bir video da değil zaten.

netice itibariyle, görüşleri bizimkinden farklı diye bu konuda ihtisas yapmış, emek vermiş ve eserler kaleme almış bir adamı sırf bu görüşü nedeniyle linç etmenin inancımızda ne yana düştüğünü ben anlayabilmiş değilim.
üstelik bu adam bu görüşünün kesin bir doğru olmadığının da farkında; neden kendisine doğru geldiğini de açıklıyor.
burada bir müslümana düşen, belirtilen görüşün neden doğru olmadığı yönünde aynıyla/ilimle karşılık vermek olmalıdır diye düşünüyorum.

diğer taraftan, bu linç kültürüne odun taşıması için halkı galeyana getirenlerin ekseriyetinin, tv programlarında, sohbet ortamlarında ve verdikleri derslerde din tahrifi ve din ticareti yapanlardan oluşması da güzel ülkemin ironik hali maalesef.
düşünce özgürlüğü gibi suistimal anahtarlarıyla kalplerinin girilmedik odası kalmamış, hümanist sulta altında beyinlerinin bükülmedik kıvrımı kalmamış modernistlerin savundukça savundukları akademik kalabalıktan. şeytan kadar da alim değil ya oldu olacak iblise de ''ama''larla başlayan yazılı savunmalar hazırlayalım. fetönün beşiğinde ninni dinleyen zihniyetlere sert geliyor elbette tepkiler. i̇lmi cevap aşağıdadır.-- spoiler --yüce allah gerçekten hakaret etti mi? -bir tahlilmustafa öztürk denen müsteşrike göreعُتُلِّۭ بَعۡدَ ذَلِكَ زَنِیمٍayetinde geçen "zenîm" kelimesi 'piç' anlamına gelmektedir. dolayısıyla kendince, allah teâlâ bu ayette velîd b. el-muğîra'ya (haşa) "piç" diye hakaret etmiş. bununla, kur'ân-ı kerîm'in allah'ın kelâmı olamayacağını ispatlamak istemektedir. bu 'tefsiri' verdikten sonra bir de "ama tabii meâle öyle yazamazsınız. 'soysuz' yazacaksınız. aç. adres de vereyim. aç. ferrâ'nın 'meâni'l-kur'ân'ını aç, i̇bn-i kuteybe'yi aç, nereyi̇ açarsan aç. nesebi bilinmeyen, onun bunun çocuğuna 'zenîm' denir arapça'da. bu allah dili olabilir mi?“ diye iddia etmektedir.bi̇r bakalim gerçekten öyle mi̇? ferrâ (meâni'l-kur'ân):والزنيم: الملصق بالقوم، وليس منهم وهو: المدعى."zenîm: onlardan olmamasına rağmen bir kavme mulsak olan kişidir. o da kendilerinden biri olduğu kabul edilen kişidir (mudda’â).“i̇bn manzûr (lisânü’l-arab)المُلْصَقُ: هُوَ الرَّجُلُ الْمُقِيمُ فِي الْحَيِّ وَلَيْسَ مِنْهُمْ بِنَسَبٍmulsak: yerli halkın nesebinden olmamasına rağmen onların mahallesinde ikamet eden (yabancı)i̇bn kuteybe (tefsîr garîbi’l-kur’ân):الزنيم: الدعيzenîm: da’î açıklama: da’î (دعيّ) kelimesi 'çağırmak' anlamına gelen du’â kelimesinden gelir ve farklı manalar taşır. bu manaların müşterek noktası, "hakikate aykırı bir şekilde çağırılan/ nispet edilen kişi/şey“dir. kur’an’da 'evlatlık' için kullanılmaktadır. zira evlatlığa alınan çocuklar gerçek çocukları olmadığına rağmen bakıcı aileye nispet edilir."zenîm“ yukarıda ifade edildiği üzere kendilerinden olmamasına rağmen kendilerinden sayılmasından dolayı 'da’î' kavramın altında incelenmektedir. zeccâc (meâni'l-kur'ân):و”اَلزَّنِيمُ“، جاءَ في اللُّغَةِ أنَّهُ المُلْزَقُ في القَوْمِ، ولَيْسَ مِنهُمْ، قالَ حَسّانُ بْنُ ثابِتٍ الأنْصارِيُّ:وَأنْتَ زَنِيمٌ نِيطَ في آلِ هاشِمٍ ∗∗∗ كَما نِيطَ خَلْفَ الرّاكِبِ القَدَحُ الفَرْدُوَقِيلَ: إنَّ الزَّنِيمَ الَّذِي يُعْرَفُ بِالشَّرِّzenîm: kendilerinden olmamasına rağmen bir kavme takılan kişi.hassân b. sâbit el-ansârî (şiirinde) şunu söylemiş:"sen binicinin sırtına takılan tek su kavanozu gibi âl-i hâşime nispet edilen yabancısın“. ayrıca denildi ki: "zenîm“ kötülük ile bilinen kişidir.mustafa öztürk’ün verdiği (ve bizim nezdimizde de muteber olan) kaynaklara göre zenîm kelimesi şu anlamlara gelmektedir:1. دعيّ - أدعياءevlatlık, (hakikatine aykırı bir gruba/yere/kişiye nispet edilen)2. الملصق بالقومneseb bakımından bir kavimden olmamasına rağmen onların arasında (/gurbette) yaşayan kişi3. الذي يعرف بالشرّkötülük ile bilinen kişihiçbir kaynakta "nesebi bilinmeyen (piç)“ anlamı verilmemektedir.netice olarak, mustafa öztürk’ün ya arapçasının aşırı derecede yetersiz ya da kendisinin art niyetli bir yalancı olduğunu görmekteyiz.ayrıca bakalım verdiği kaynaklara göre "zenîm“ kelimesiyle eş anlamlı sözler kur’an ve sünnette nasıl kullanılmaktadır:ahzâb suresinde da’î (دعيّ) kelimesi şu siyakta geçmektedir:وَمَا جَعَلَ أَدۡعِیَاۤءَكُمۡ أَبۡنَاۤءَكُمۡۚ"yine evlatlıklarınızı da öz çocuklarınız (gibi) kılmamıştır.“ diye buyurmaktadır.mustafa öztürk’ün iddia ettiği manaya göre bu ayet şu anlama gelmektedir (haşa):"yine piçlerinizi de öz çocuklarınız (gibi) kılmamıştır.“ "mulsak" (ملصق) kelimesi ise, ne bugün ne peygamber efendimiz ﷺ zamanında bir hakaretti. gayet normal bir şekilde kullanılırdı. buhârî'de geçen bir rivâyette sahâbeden olan "hâtib" şöyle söyler:«إِنِّي كُنْتُ امْرَأً مُلْصَقًا فِي قُرَيْشٍ ـ يَقُولُ كُنْتُ حَلِيفًا وَلَمْ أَكُنْ مِنْ أَنْفُسِهَا ـ وَكَانَ مَنْ مَعَكَ مِنَ الْمُهَاجِرِينَ مَنْ لَهُمْ قَرَابَاتٌ، يَحْمُونَ أَهْلِيهِمْ وَأَمْوَالَهُمْ، فَأَحْبَبْتُ إِذْ فَاتَنِي ذَلِكَ مِنَ النَّسَبِ فِيهِمْ أَنْ أَتَّخِذَ عِنْدَهُمْ يَدًا يَحْمُونَ قَرَابَتِي„yâ resûlullah, bana karşı acele etme. ben kendilerinden olmayıp kureyş kabilesinin arasında (mulsak) yaşıyordum - antlaşma ile onlara bağlıydım ancak (neseb olarak) onlardan değilim. senin yanında bulunan muhâcirlerin (mekkede) ailelerini ve mallarını koruyacak yakınları vardı. benim neseb bakımından öyle bir avantajım olmadığı için bunu yapmak suretiyle akrabamı korumak istedim.“mustafa öztürk’e göre sahâbînin burada kendi hakkında (haşa) "kureyşin arasında yaşayan bir piçtim.“ demiş olması lazım.ayrıca mustafa öztürk’ün verdiği manaya göre hassân b. sâbit'in (r.a.) şiiri şu anlama gelmektedir:"sen binicinin sırtına takılan tek su kavanozu gibi âl-i hâşime nispet edilen piçsin“ bu manaların batıl olduğunun artık herkesçe aşikar olduğunu düşünüyorum.son olarak şunu da ifade etmek lazım: zenîm kelimesi, iddia edilen manaya gelmiş olsa bile, her şeyi yaratan yüce allah mutlak mülk sahibidir ve dilediğini dilediği şekilde nitelendirir. öznel ölçülere göre allah’ın kelamını değerlendirecek olursak herkes kendi fikirlerine göre istediğini iddia eder.rabbim bizi her türlü fitneden uzak tutsun, ilmimizi kendisine ve kitabına yaklaştıran vesile kılsın. i̇limle sapıtıp yoldan çıkanlardan olmaktan muhafaza eylesin. amin
#48250130 yaşımı devirdim; ilk defa biri tarafından fetöcü ithamıyla/iftirasıyla karşılaşıyorum. buna bu ortamda hem de bu ortamın eskilerinden birisinin kalemi üzerinden maruz kalmak da durumun trajik yanı. öncelikle belirteyim, tartışılan husus ilmi olarak cevap verdiğiniz ayet özelinde bir konu değil, ilgili ayet tartışılan konuya örnek olarak dillendirilmiş. ayet özelinde konuşacak olursak, türkiye'de yayımlanmış meallerin büyük çoğunluğunda ilgili ifade soysuz olarak dile getirilmiş, yine tefsirlerin büyük çoğunluğunda da "babası bilinmeyen" anlamına da geldiği dillendirilmiştir. kelimenin kökenine bakıldığında da bu durum zaten anlaşılmaktadır. bu durumu görmezden gelen cevaplar ilmi olabilir; ama bütüncül değildir.mustafa öztürk'ün görüş olarak benimsediği, vahyin ilahi ama lafzın beşeri oluşu görüşüne katılmıyorum;bana göre kur'an'ın lafzı da ilahi kaynaklı, surelerin sıralanışı da.ama bu benim şirazemi kaydırıp kin kusmamı sağlamıyor. şayet mustafa öztürk bu söylemlerini ortalığa saçacak bir yol benimseseydi, o zaman yaptığına karşı gelir, elimden geldiğince de (mail/mesaj vb. iletişim araçlarıyla) bu durumun yanlışlığı yönünde kendisine açıklama yapardım. müslümana yakışanın da bu olduğunu düşünüyorum.konuyla ilgili bir köşe yazısı için:https://www.karar.com/yazarlar/yildiray-ogur/turkiye-col-olmasin-1587889
kendisiyle alakalı ilk bilmemiz gereken şey, söylediklerinin geçen asırlarda aynıyla varlığıdır. ikincisi ise çoluğumuzu çocuğumuzu kendisinden uzak tutmamızdır. bu ikisi kafi gelir inşaallah.