tasavvuf – dertli sözlük
(bkz:tasavvufa kurulan tuzak)
(bkz:tasavvufla kurulan tuzak)
(bkz:ümmileşme yolculuğu olarak tasavvuf)
(bkz:tasavvufu postmodern söylemlere yamamak)
(bkz:postmodern söylemleri tasavvuf üzerinden meşrulaştırmak)
(bkz:tasavvufu ayrı bir din haline getirme projesi)
(bkz:entelektüeller aşağılık kompleksi ve tasavvuf maskesi)

bu bkz'ler yusuf kaplan'ın yazısından başlıklar.
(http://yenisafak.com.tr/yazarlar/yusufkaplan/tasavvufa-kurulan-ve-tasavvufla-kurulan-tuzak/37774)
her biri başlı başlı önemli maddeler.
her biri üzerinde ciddi ciddi düşünülesi konular.
bir ilimdir. tasavvuf, nefis terbiyesi ve kalp tasfiyesini amaçlayan ve bu konularda eserler ortaya koyan ilimdir. islam'ın ilk dönemlerinden beri var olan bir sistematiktir.
rasulullah (sav) vefat ettikten sonra insanların dünyaya olan bir takım aşırılıkları gündeme gelmeye başlamıştı. işte bu dönemde rasulullah (sav) dönemindeki gibi muttaki olarak islam'ı yaşama gayreti içinde olan insanların rasulullah (sav)'in ve sahabenin bir takım adetlerini işleyerek bir ilim ortaya çıkardılar. tasavvufun doğuşu böyledir.

günümüzde istismar edilen birçok konu gibi tasavvuf da istismar edilmektedir. geçmiş dönemlerde de istismar edilmiştir. bu istismarın önüne geçmek için tasavvuf alimleri de birçok tedbirleri gündeme getirmişlerdir. bu tedbirlerden birisi de kişinin fıkıh bilgisinin sağlam olmasını istemeleridir. bu konuda söylenmiş sözlerden birisi de şöyledir:

--- iktibas ---

şeriatsiz tarikat, zındıklıktır.

--- iktibas ---

bildiğimiz gibi tarikatlar tasavvufun uygulayıcı okullarıdır. yukarıdaki sözün de bahsettiği gibi tarikatlar, şeriata uygun olmalıdır. zaten tasavvuf, şeriata aykırı olmaz. dini hassas yaşamak, daha muttaki olmak gibi bir gayretin ürünüdür.

günümüzde müslümanların birkaç büyük problemi vardır. bunları şu şekilde sıralayabiliriz:

1-yaşadığı dinin hükümlerini bilmiyor. fıkhi konulardan bihaber.
2-yaşadığı dinin hükümlerini çok iyi biliyor ama amel etmiyor. yani takva hali yok.
3-yaşadığı dinin hükümlerini çok iyi biliyor, iyi de amel ediyor ama bildikleri onu helake sürüklüyor. haricilerden olmasına neden oluyor. tekfircilerden olmasına neden oluyor. ya da başka şekilde helake götürüyor. yani dini yorumlamada sıkıntıları var.

işte son iki sorunun çözümü tasavvuftadır.
ilk durumdaki kimselere tasavvuf sakıncalıdır. bilgi eksikliği veya cehaletle bir takım yanlışlara imza atabilir.
ama son iki kesim için takva hali sağlanabilir ve nefsin verdiği böbürlenme haliyle yakalandığı tekfircilik hastalığına şifa olabilir.
----------iktibas----------
geçen asrın önde gelen i̇slâm âlimlerinden muhammed hamidullah şöyle der:
“benim yetişme tarzım akılcıdır. hukûkî çalışma ve incelemeler bana, inandırıcı bir şekilde târif ve ispat edilemeyen her şeyi reddettirmiştir. muhakkak ki ben, namaz, oruç vs. gibi i̇slâmî vazifelerimi tasavvufî sebeplerle değil, hukûkî sebeplerle îfâ ediyorum. kendi kendime diyorum ki:
«allah benim rabbimdir, sahibimdir. o bana bunları yapmayı emretmiştir. o hâlde yapmalıyım. bundan başka, hak ve vazife birbirine bağlıdır. allah bunları ben istifâde edeyim diye bana emretmiştir. şu hâlde ben, o’na şükretmekle vazifeliyim.»
batı toplumunda, paris gibi bir muhitte yaşamaya başladığım zamandan beri hayretle görmekteyim ki, hristiyanları i̇slâmiyet’i kabûle sevk eden, fıkıh ve kelâm âlimlerinin görüşleri değil, i̇bn-i arabî ve mevlânâ gibi sûfîlerdir. bu konuda benim de şahsî müşâhedelerim olmuştur. i̇slâmî bir konuda benden bir îzah istendiği zaman, benim verdiğim aklî delillere dayanan cevap, soranı tatmin etmiyordu; fakat tasavvufî îzah, meyvesini vermekte gecikmiyordu. bu konuda tesir gücümü gittikçe kaybettim.
şimdi inanıyorum ki, hülâgu’nun yakıp yıkan istîlâlarından sonra gazan han zamanında olduğu gibi, bugün de en azından avrupa ve afrika’da i̇slâm’a hizmet edecek olan, ne kılıç ne de akıldır; fakat kalp, yani tasavvuftur.
bu müşâhededen sonra, tasavvuf konusunda yazılan bâzı eserleri incelemeye başladım. bu, benim gönül gözümü açtı. anladım ki; hazret-i peygamber zamanındaki tasavvuf ve büyük i̇slâm mutasavvıflarının yolu, ne kelimeler üzerinde uğraşmak, ne de mânâsız (ve lüzumsuz) şeylerle meşgul olmaktır; fakat (tasavvuf) insan ile allah arasındaki en kısa yolda yürümek (merhaleler katetmek)tir, şahsiyetin geliştirilmesi (rûhâniyeti inkişâf ettirme) yolunu aramaktır.
i̇nsan, kendisine yüklenen vazifelerin sebeplerini arıyor. mânevî sahada maddî îzahlar bizi hedeften uzaklaştırmaktadır. ancak mânevî îzahlardır ki insanı tatmin etmektedir.”

kaynak: i̇slam nazarında akıl ve felsefe, osman nuri topbaş,
i̇blis'in sağdan yaklaşması. şirk bataklığı. edebî, musiki ve felsefi manada ele alınınca ufku açan ve fakat din diye (i̇slâm) yutturulmak istenince şahsımı zıvanadan çıkaran iş bu akımın müntesiblerinin, yapı taşı sayılan isimlerin eserlerini okunmalıdır. sevgi ve aşk, gizem, laf ebeliği, perdeler kalın mı kalın, mistik susuşlar, huşu dolu suretler, cübbeler ve kubbeler... şeytan büyük bir mürit. panteizm, şamanizm, brahmanizm, sevgi dini, ilahî aşk, cart curt. önce vurun sonra düşünün sonra bir daha vurun. nasıl dilerseniz.
islami ilimlerden birisidir. şamanizm, panteizm, şintoizm derken en son ateizmi buluruz. (*). islami ilimleri değerlendirirken, ilmin içeriğini ve neyi amaçladığını bilmek elzem. tıpkı her ilmi incelerken yaptığımız gibi. önce tanıyalım, sonra eleştirelim. #444342
yapı taşlarının eserlerini şerhsiz hocasız, okuyupta tam idrak edemeyince, okyanusta yüzme bilmediği için nefessiz kalan yüzücü misali suyu suçlayanların nefret ettiğidir. yüzme bilmiyosan bir can yeleği giymelisin.herkes okyanusta yüzmek istemeyebilir, herkes bir yüzme hocası edinmek zorunda değildir lakin bunu tercih edenlere karşı tasavvuf tarikat karşıtlarındaki bunca tahammülsüzlük pek sağlıklı bir durum değildir.islamı efendimizi öğrenme anlama okuludur.tekrarlamakta fayda var herkes aynı eğitim sistemini benimsemek zorunda değil lakin talebesi olmadığı okula dersini anlamadığı hocaya laf söylemek doğru değildir.
i̇slam ile yakından uzaktan (motifler, objeler, lisanlar, kelamlar vs) hiçbir alakası olmayan düşünce sistemi. kökü hint yarımadası ve bu düşünce sisteminin ne peygamber, ne ashabı ne de tabiîn ile alakası yoktur. emevi ve abbasî saltanatının bir dökümüdür. en küçük zerresine kadar tanışık olduğum ve getirisinin islam ülkelerine sürü psikolojisinden başka bir şeyi getirmediği aşikârdır. müntesip, muhibbi ve debdebeli isimlerin i̇slam dinine yamamak adına, peygamber ve ashabına iftira atmaktan geri durmamıştır. hikâyeye göre efendimiz bu ilmi mağarada hz. ebubekir'e, evde ise hz. ali'ye öğretmiştir. bu rabbe bile iftira! peygamberi anlatan en güzel, en sârih, en lâtif, en keşşaf eser kur'ân'dır.