yalnızlık – dertli sözlük
hakkında uzun bir yazı yazıp bir türlü düzenlemeye fırsat bulamadığım mesele... kısa bir paragrafı şöyle:

i̇nsandaki tabii mahremiyet hissi kendisini sadece bedende değil, kalp ve akılda da gösterir. bir insan, vücudunda bazı yerlerin gözükmesinden rahatsız olduğu gibi aklından ve kalbinden geçenlerin de faş olmasından rahatsız olur. hatta bazen insanın kalbinden/aklından öyle şeyler geçer ki kendisi bile bunları duymak istemez, kulak tıkar. bir başkasının bunlara vakıf olması ise sanki o insanı insan yapan şeyin ortadan kaldırılması anlamına gelir. kişi bundan korkar ve uzaklaşır. i̇şte insanı yalnız kılan asıl şey bu mahremiyet hissinin sağladığı şahsiyettir.
az evvel okunan akşam ezanı ansızın ne kadar yalnız olduğumu ve aslında bu yalnızlığımın çok küçük yaşlarımdan itibaren süregeldiğini hatırlamama sebep oldu. bazen bu duruma alışmam gerektiğini düşünüyor bazen de senelerdir alışamamışsın bu alışalacak bir şey değil aşılacak bir şey diye düşünmeden edemiyorum.
yalnızlığıma her geçen gün daha da gömülüyorum. akşamları ışıkları açmak rahatsız ediyor, bisikletle yolu uzatmak pahasına daha sakin yolları tercih ediyorum. biraz... ya da belki ufacık bir fırsat bulsam... az biraz geçimlik bir şey ayarlayabilsem... ufak bir arazi ve ufak bir ev... ev de denilmez ya kulübe... i̇nsanlardan, insanlıktan pek bir umudum yok diyebilirim. anlaşılmama işini çoktan geçtim, artık anlamak da istemiyorum. i̇nsanlık için daha iyi bir dünya da mümkün değil sanırım... bu yüzden kasamıyorum. bilemiyorum. yalnızlık... bazen düşünüyorum... bir insan için yok sayılmak mı ve ya varlığının anlamsızlığı mı yalnızlık sebebi? şikayetçi değilim. şükür. sadece artık insanlar içine karışmamı gerektirmeyecek bir imkan arıyorum. belki biraz daha yalnızlık denilebilir. ama nasıl?
olgunluk ölçütüdür. bir insan yalnızlığına katlanabildiği oranda olgundur nazarımda. kendi iç alemimize dalabilmek için yalnız olunan anları iyi değerlendirmek gerekir. yalnızlığımıza katlanmayı öğrendiğimiz an yuva kurabilir, insanlarla sağlıklı iletişim kurabiliriz.
yalnızlık bir yerde şöyle tanımlanmış;''yalnızlık sadece tek başına olmakla tarif edilemez. yalnızlık bir süreçtir. kaygı, öfke, diğer insanlardan farklı hissetmeyi kapsar. bireyin sahip olduğu ilişkilerle, sahip olmayı arzuladığı ilişkiler arasında dengesizlik varsa, anlaşılamadığını hissediyorsa da kişi kendini yalnız hisseder.''benim ekleyeceklerim ise; yalnızlık bir süreç. ve tanımın devamında gelen; kaygı, öfke, farklı hissetme hissi bunların hepsi yalnızlık sürecini bireyin kabul etmemesi ile bağlantılıdır. aslında tanımdan yola çıkarak, bir alimin söyledikleri geliyor aklıma ''insan insan için yaratılmıştır. evinde 4 duvar arasında oturmak için değil.'' bu dört duvar mecazidir, iş ortamında dört duvar oluşturabilirsin, çok kalabalık bir topluluğun içinde de kendi dört duvarını oluşturabilirsin. önemli olan yalnızlık sürecinin başladığını hissettiğinde bu süreci kabul edip onu yönetebilmek. kaygı, öfke gibi duygular her zaman ikincil duygularımızdır. yani her zaman ana duygumuzu bulmamız ve onun eksiklerini nasıl telafi edeceğimizi bulmamız gerekir. tabi ki diğer yazar arkadaşlarımında bahsettiği gibi; kimi insan için yalnızlık eşsiz bir duygudur. ama unutmamak gerekir ki yalnızlık allaha mahsustur.
hz. ömer : yalnızlık cahil kişilerle oturmaktan iyidir.hz.ali: insanları tanıyan yalnızlaşır.cemil meriç: yalnızlık ellerin kahrını çekmekten bin kere daha güzel.cahit zarifoğlu: yalnızlığıma zalimce bir hayranlık duyuyorum.i̇smet özel: yalnızım en kuvvetli tarafım da bu.anlatmaya gerek yok görüyorsunuz mükemmel.
arkadaşlarımdan hep fırça yememe neden olan durum."yalnız değilsin, hiç olmadın, allah hep yanında, nasıl yalnızım dersin..." gibi tepkiler ile hep kızdılar.ben de ifademi değiştiriyor ve artık şunu söylüyorum."fani insanlardan arkadaşım yok bu yüzden de fani açıdan yalnızım." diyorum. :)