saadet partisi – dertli sözlük
erbakan hoca'nın partisi idi. güzel hizmetlerde bulunmuş, faydalı birçok işe imza atmış bir parti idi. türkiye sınırları içine sıkışmış bir düşünce pratiği ile islam alemine açılma davası güdünce kaybetmeye mahkum oldu. milli görüşü kastediyorum. erbakan hoca'nın türkiye sınırları içine sıkışmış bir düşünce pratiğidir. (*) böyle bir düşünce pratği ile sisteme meydan okumak intihar etmekti. erbakan hoca bunu da göze aldı. halbuki bir düşünce sistemi ortaya konmadan plansız ve günü kurtaracak pratiklerle sisteme ve onun elemanlarına meydan okunmaz. bu şekilde islam alemini birleştirme davası gütmek ise içi boş sloganik söylemden öteye geçemez. (*)

gelelim bir başka konuya. saadet partisi ve onun çevresi biraz daha dünyaya açılan, hayata biraz daha realist bakan, geçici çözümlerle, sloganik beyanlarla, geçmişte yapılan icraatleri övmekle uğraşmak yerine; kalıcı çözümler, gerçekçi icraatler ve söylemler, geleceğe ilişkin kararlı ve idealist bir bakış gerçekleştirebilirlerse oy oranları ciddi manada artacak. ama öncelikle kadrolarını gençleştirmeleri, milli görüş denilen şu dar çerçeveden uzaklaşmaları ve yeni bir yol haritası oluşturmaları gerekmektedir.

ayrıca dış politikaya bakış açılarını biraz daha genişletmeleri, tarihin doğru tarafında olmalarını kolaylaştırcaktır. bu nedenle esed ve avanesine olan bakış açıları, ortadoğu'da meydana gelen isyanları kavramaya çalışırken meydana gelen bir büyük bir hatadır. arap isyanlarını başlatanlar, amerika ya da israil olabilir, gerçeklik payı vardır, ama burada diktatörlerin yanında yer almak yerine halkı desteklemek, zulme ortak olmak yerine mazlumun yanında olmak gerekliydi. arap isyanlarını ve oluş biçimini eleştirebilirsiniz, ama bu sizin hakkaniyeti görmenize engel olmamalıdır. gelelim mursi'ni devrilmesi olayındaki fikirlerine. mursi'nin devrilmesi abd'de başkan ve adamlarının işi değil. abd derin devleti (neo-conlar) ile ingiliz istihbaratının ortak bir harekatı gibi gözüküyor. ihvan'ı temizleme politikasını şu şekilde açıklayalım: devlet politikası olarak başlatılan isyanlar kontrolden çıkınca, devrimleri kendi amaçları doğrultusunda ilerletmek için yapılan bir müdahaledir. bu müdahale devlet politikası değil, abd derin devletinin işidir.

gelelim bir diğer konuya. parti ihtiyar heyeti sürekli talihsiz beyanlarda bulunmaktalar. sanki dünyayı ve türkiye'yi 30 sene önce yapılmış bir gözlük çerçevesinden izliyorlar. olması gereken biraz reel-politik olabilmek. tamamen real-politik davranmak amaçlara ulaşmaya engeldir. ama reel-politik olmayı bilmek gerekir. biraz normatif politik, biraz real-politik olmak gereklidir. yani politikayı biraz şartlara göre belirleyecek, biraz da olması gerekeni dillendirecek. hani meşhur diklenmeden dik durmak tabiri buradan geliyor. amaç ideale ulaşmaktır. bu durum öncelikle dünya gerçeklerini kavramakla başlar. dünya gerçeklerini kavrayıp, ona göre tedbirler almak ve ideale ulaşmak için gerçekçi çalışmalar yapmak. saadet partisi'nin daha doğrusu müslümanların genelinde olan bir hal var. ezilmişlik ruhu. bu hal insanları hayattan ve realiteden uzaklaştırıyor. müslümanlar bu yüzden uçarı bir topluluk halini alıyor.

şimdi sorulabilir, akp çok mu başarılı bir politika yürüttü? hayır. idealleri doğrultusunda bir düşünce sistemi ortaya koyamadılar. ab'nin yani batının düşünce sistemini alarak türkiye'ye uyarladılar, oluşturdukları bir düşünce pratiği içerisinde türkiye'yi belli bir noktaya getirdiler. ama bu noktada büyük devlet rolü oynayıp islam birliği için erken bir hamle gerçekleştirdiler. işte tam bu noktada ilkesel olarak erbakan hoca'nın hatasına düştüler. düşünce pratiğinden idealler doğrultusunda ortaya konacak bir düşünce sistemine geçilmesi gerekir. aksi halde yerinde sayan bir hareket sergilemiş olursunuz. büyük devlet olmak için idealler doğrultusunda hazırlanacak bir düşünce sistemine real-politik ve normatif politik tavırları dengeleyerek ulaşmak gereklidir. bu nedenle dünya gerçeklerini kavramak da yeterli değildir. ideallere ulaşmak için bir düşünce sistemi inşa etmek esastır. çünkü ideale ulaşmak için düşünce pratikleri yetersiz kalır.

ama şunu belirtebilirim, saadet partisi'nin bu noktaya gelebilmesi için kırk kağnı ekmek yemesi gerekir.

bir diğer hususta, aşırı partici anlayıştan vazgeçmeleri gerekir. islami gruplardan birkaçında bu anlayış halen sürmekte. bir tanesi nur cemaati, bir diğeri de bu saadet camiası. bu kafa ile hiçbir yere varılmaz. hiçbir iş yapılmaz. sadece kendi cemaatini veya kendi grubunu düşünen, bunun için mücadele veren bir anlayış, islam ümmetine fayda yerine zarar verir.

yani anlayacağınız güzel hizmetleri olan ama bu hizmetlerin artık geçmişte kaldığını bilmesi gereken ve dünya gerçeklerine biraz daha odaklanması ve planlı ve programlı bir şekilde ilerleme gayreti içine girmesi saadet partisi'ni bir nebze de olsa canlandıracaktır. tabi ki söylemeden geçmeyelim, kadrolarını da gençleştirmesi gerekiyor.
saadet partisi'nin ümmet için düzenlemiş olduğu mitingler parti bayrağı olduğu için kıyasıya eleştirilir.ama parti bayrağı yüzünden saadet'e verip veriştiren zevat ak parti döneminde abd'nin irak'ı bombalamak için i̇ncirlik üssünün kullandırılmasına herhangi bir ses çıkarmaz nedense.saadet mısırla dayanışma mitinginde parti bayrağı var diye mısır üzerinden oy devşiren bir parti olur, başbakan da toki açılış töreninde rabia işareti yaptı diye ümmetin derdiyle dertlenmiş büyük insan.
m mustafa uzun abi bu konuya ilişkin çok güzel bir yazı kaleme almış okumanızı tavsiye ederim. (http://www.beyazhaberler.com/?p=4708)
büyük birlik partisi ile ittifak kurmuşlar. adına da milli ittifak demişler. halbuki saadet partisi hep bu fotoğraf ile anılacaktır.

http://media.dunyabulteni.net/250x190/2012/01/07/kamalak.jpg
sanki mevcut durumuna sadece ve sadece izlediği politika ve mevcut kadroları sebebiyle gelmiş gibi bir izlenim yaratılarak hunharca eleştirilen, müslümanlara batıl ile mücadelede siyaseti bir araç olarak kullanmayı öğreten bir hareketin son kalesidir. bu kuru kuruya eleştiriciler belediyenin yıkım ekipleri gibi mağrur bir şekilde kapınıza dayanır yılların emeğini duygusuzca yerle bir ederler sanki kendi geldikleri, yaşadıkları yer, büyük yerden gelen emrin bir gün kurbanı olmayacakmış gibi. yani demem o ki sanki bu hareket ilk mücadelesini müslüman ama siyasete mesafeli duran yurdum insanlarına karşı vermemiş gibi(*) sanki daha sonra siyaseti benimseyip meselenin önemini anlamış ama yanlış anlamış bir takım cemaatlerden günümüze kadar darbe yememiş gibi(*),sanki bu çok bilen müslüman halkımız da şimdi paralel kenar vs diyerek tekfir ettiği bu bir takım cemaatlerin peşine takılıp demirel'inden ecevit'ine oy yağdırmamış gibi, ve yine sanki müslüman sermayenin kurtarıcısı! merhum özal'a olan sevgi vefa ve diğergamlık her yönden binlerce defa daha fazla hak eden bir şahsa gelince taassup, makam mevki meraklısı vs şeklinde yaftaların gölgesinde kalmamış gibi, sanki ve sanki bu hareket bir bütünken ve bütün dünya müslümanlarını dert edinirken, temsil ederken(*) islam birliği yolunda ilerlerken ortadan ikiye bölünmemiş gibi, gerçekten de bütün dünyayı parmağında oynatan siyonistleri karşısına almışken ve dünya da herkes için adil bir düzen kurmaya kalktı diye, bütün rantiyecilere one minute çekti diye yıkılan hükümetine rağmen müslümanları sokağa dökmedi diye kendi seçmeninin kendi dava arkadaşının ihanetine maruz kalmamış gibi, sanki birileri koltuk sevdası diye bas bas bağırırken başka birileri şimdi koltukla ağır ağır çıkmıyormuş sarayların merdivenlerini, koridorlarında kimlerle beraber yürüdüğü belliymiş gibi, sanki dün paralellerin diğer kenarlarını da tamamlarken zevkten dört köşe olanlar şimdi başkalarını köşeye sıkıştırmaya çalışmıyormuş gibi, erbakan kimseye danışmıyor vs diye ithamlarda bulunanlar(*)(*) kemalizmi yok edip tayyibizmi piyasaya sürmemiş gibi... sanki hırsızın hiç suçu yokmuş gibi bir de karşımıza geçip pişkin pişkin hasta adam edebiyatı yapmıyor mu kardeşim işte o zaman...
zerre kadar samimiyeti olan insan emri bil mağruf nehyi anil münker yapmadan(*) adam asmaca oynamaya girişmez kardeşim. sanki marketten kurabiye alıyoruz da olmamış, şekeri fazla kaçmış aroması yerinde olmamış vari eleştiriler getiriyoruz. madem aklı selim, kalbi selim bir seçmen vardı bu ülkede oy pusulalarınızla yön verseydiniz hak ve batıl savaşında daha önce yaptıkları yapacaklarının teminatı olan bir harekete. akp nin zaferine ortak olan den olmanın dayanılmaz hafifliği ile, çoğunluğa sadece bir oy karşılığında tabi olmanın getirdiği özgüven ve enerji ile, rüzgarın estiği taraftan olmanın verdiği rahatlık ile konuşmak kolayken, taşın altına elini koyan malıyla, maneviyatıyla günahıyla sevabıyla hala ve hala yılmayan bir grup müslümana karşı mağrurca tavırlar sergilemek mi samimiyet...

kaynayan kazanın içindeki kurbağa misali rehavetle yaşamaya devam edelim müslümanlar olarak, sanki sokakta yanımızdan gelip geçen aramızdaki mesafeyi ölçemediğimiz o evlatlar bizim değil gibi, inancımızla yaşantımız arasında inşa edilen duble yollarda sarsılmadan ilerleyelim...sanki cahiliye toplumundan daha kötü bir topluma gelmiş gibi bu hükümete 10-12 sene yetmez, 2023 ler 2053 ler verelim ömür takviminden bir sayfa koparalım en ileri tarihe bir çek yazar gibi en büyük sermayemizden bol küsüratlı seneler verelim...karşılığında kılıçtaroğlu&tayyip mücadelesinde aldığımız banko hezimet ölü yada diri peşimizi bırakmasın...

bazılarının bir avuç osmanlı hanedanından korktuğu ve osmanlı yeniden dirilecek fobisinden ötürü sürgün ettiği gibi. bu hareket %1 de oy alsa korkuları süren siyonistlerin hakkını da teslim etmek lazım.
''bir çiçekle bahar olmaz ama her bahar bir çiçekle başlar'' malumunuz, erbakan hocamız'ın tek başına bağımsız bir aday olarak seçimlere girmesi, mehmet zahit kotku hazretlerinin duası ile bir osmanlı baharını başlatması gibi.
beşar esed'e ve adamlarına açıkça destek vermiş parti. tanım olarak bunu yazdık ama gücenme, darılma filan olmasın. bizim maksadımız nasihat etmek. partiler üzerinden siyaset yapmayı sevmem. ama burada da bir istisna olarak yazalım.

suriye olaylarını bop'un bir parçası olarak görebilirsiniz, arap baharı'nı bir başka şekilde değerlendirebilirsiniz. bu konuda kimsenin itirazı yok. (*) ama tüm bunlara rağmen halkını zalimce katleden bir adama nasıl destek verilebilir? bu soruyu sık sık saadet partisi'nin kendisine sorması gerekli. suriye'nin kaosta olması vb. konulara kızgın ve kırgın olabilirsiniz. ama bu durum sizi hakkaniyetten niçin uzaklaştırıyor?

aslında yukarıda yazdığım olayın mazisi biraz eskiye dayanır. milli görüşün kurulduğu yıllara. iran devrimi türkiye müslümanlarını öyle bir etkilemişti ki, milli görüşün de bundan etkilenmemesi kaçınılmazdı. milli görüş gibi türkiye müslümanlarının temsilicisi pozisyonundaki bir ideolojinin iran devriminden etkilenmesi, tüm türkiye müslümanlarını iran'a sempati ile bakar hale getirmişti. 28 şubat süreci öncesinde ve sonrasında da bu sempati değişmedi. osmanlı'nın temsilciliği rolündeki bir partinin iran devrimi'nden etkilenmesi de ayrı bir tartışma konusu. neyse oraya hiç girmeyelim. işte arap baharı sürecinde de bu sempati devam etti. halen de devam etmektedir. hayret ve ibretle görüyoruz ki iran'ın yayılmacı politikalarına rağmen osmanlı'nın izinden gittiğini iddia eden bir parti halen iran'ın sıkı savunucusu. hatta yetmiyor, iran'ın savunduğu zalim esed'i de savunuyor. hadi şimdiki durum siyonistlerin oyunu deniyor, 1982'deki hama katliamı'nı nasıl unuttunuz? durun şundan bahsedelim. humeyni, orada hafız esed'i desteklemişti değil mi? said havva'lar o katliamdan sonra ülkelerini terketmişlerdi. hani islam birliği düşünceniz? said havva, ihvan'ın suriye'deki en önemli alimlerindendi. ihvan, islam topraklarında islam birliği düşüncesinin doğduğu ilk teşkilattır. neyse hadi o dönemlerde fadlallah gibi insaflı mollalar vardı. yahu şimdi iran açıkça pers milliyetçiliği yapıyor. hala neden destekliyorsunuz?