ala kızı – dertli sözlük
yapılan bu tartışının üstüne konuyla alakalı yeni bir şeyler söyleyecek değilim, sadece mevzuyla alakalı "zaten memlekette mevzu spor din siyaset olunca ağzı olan konuşuyor"cu arkadaşlar ve "sözlük de foruma döndü be arkadaş" serzenişinde bulunanlara dönük, dertli sözlük "yazarı" olarak birkaç kelam etmek isterim(*):

-adı üstünde sözlük bir dert barındırmakta ve bir müslüman olarak derdimin din ve dini yaşama hususundaki problemler olması neden bu kadar rahatsız edici? sadece tematik ve oyun tanımları mı girmeliymişiz? eğer öyleyse(*) uzun zamandır yanlış yerde bulunmaktaymışım.
-başlık altında yaşantının içinde olan, son derece mühim ve güncel bir konu/sorun tartışılmakta, bu tartışı derdi olan bir ortamda tartışılmayacak da nerede tartışılacak pardon?
-tartışma forumda olur, sözlükte olmaz gibi bir bilgiye de sahip değilim ben. varsa böyle bir kural bilgilendiren olursa sevinirim.
-son olarak: böyle bol katılımlı/görüşlü bir tartışmanın olması da iyi ki bu mekandayım da dedirtmiştir.

vesselam
gerçekten ortam foruma dönmüş, tanıma cevap gibi tanım yazmak istemezdim ama bazı ifadelere sessiz kalamayacağım.

--- iktibas ---

..."yılda iki kez vacib olan namaz için camiye gelinir mi ?" deyip kovarsak o namazı da kılmalarına mani olmuş oluruz.

--- iktibas ---

denmiş ya hani, işte bu ikisinin pek alakası yok bence. namaz daha ziyade bireysel ibadettir(*), tesettürün kocaman bir toplumsal tarafı var. tesettürü yanlış uygulayan insan; kendi günaha girer, insanları günaha sokar. ayrıca islamı temsil ettiği için islamın yanlış tanınmasına yol açar. yanlış örnek olur. müslümanları kötülemek için hazır bekleyen ve bunun için malzeme arayan kesime de iyi malzeme verir. ne gerek var?


ikinci olarak; biz müslümanlar öğrendiğimiz her şeyi, diğer müslümanların anlatmasıyla öğrenmiş değiliz sanırım. müslüman bir ailede yetişmiş olmak işimizi kolaylaştırmış olabilir ama ailemizin anlattığı da kur'an'dır, hadistir. bunlar da "okunabiliyor" tabi. tesettürün amacını da anlamak mümkün bu şekilde. bir insan yaptığı şeyi tam yapmaya gayret etmeli. bir kadın tesettüre giriyorsa onu en doğru nasıl yapacağını öğrenmeye çalışmalı. dini sonradan öğrenmiş olmak vs mazeret değil tesettürü yanlış uygulamaya. kimseden de dinlemek zorunda değiliz doğrusunu öğrenmek için. bu âlâ kızları diye tabir edilen, onlara özenen kızların; bu dergiyi okumakla, modayla vakit öldürmek yerine, yaptıkları şeyin(*) ne olduğunu anlamaya çalışmaları daha anlamlı olur sanırım. bu nedenle bilmiyorlardı, anlatılmadı... demek yersiz.


ayrıca;
--- iktibas ---

...nur suresinin örtünme ayeti gelince erkekleri kendilerine varıp allah'ın indirdiği ayetleri okumaya başladılar. hanımların hepsi allah'ın emrine uyarak yünden ve pamuktan yapılmış örtülerine büründüler...

--- iktibas ---


demek ki bir anda düzgün örtünebiliyormuş insan. herkes tutturmuş bi’ "bir anda zor gelir, yavaş yavaş oturtursun tesettürü zaten." öyle de bir yerleşmiş ki insanların ağzına, ilk alışverişimde "pardösü alma bence, şimdi zor gelir. tunik falan giy başlarda, sonra alıştıkça geçersin uzun giymeye, pardösüye" ya da "bak çok uzun bu; yaşına gitmez, kestirelim biz bunu..." denmişti her yerde. ama yok öyle bir şey hanımlar/beyler. bu tavize kılıf uydurmak. tesettüre yavaş yavaş geçiş, bu zamanda, moda gibi kavramlar bu kadar önemsenirken, çok daha zor olabilir hatta.

ve tabi biz bilmeyene de demeyiz "yanlış senin tesettürün. böyle baş mı örtülür?" falan. kişilere hitap daha farklı olur illaki. şak diye eleştirmezsin insanın tesettürünü. burada ortam daha müsait, genel konuşuyoruz.
günümüz tabiriyle rol model vasfına bürünmüş, bir grup manken.

burada birçok yorumlar yapılmış, birçok alıntılar yapılmış. hocaefendilerden alıntılar yapılmış, sanatsal açıdan bakılmış vs...

birkaç fikir de ben beyan etmek istiyorum. yaşı 15'i geçmiş aklı başında müslüman bir hanımefendiye nasıl giyineceğini uzun uzadıya anlatacak değilim. fakat asr-ı saadetten şu kısa olayı iktibas olarak vermek istiyorum:

--- iktibas ---

hazreti fatımatüzzehra (r.a.) hazretleri bir gün babası peygamberimiz (s.a.s.)'e:

-babacığım cennete ilk önce kadınlardan kim girecek? diye sordu.

peygamberimiz (s.a.s):

- falan mahallede bir kadın var. o kadın ilk cennete girecek kadındır, buyurdular.

hazreti fatıma çok merak etmişti:

-benden de mi evvel girecek babacığım? diye sordu.

hazreti peygamberimiz:

-senden de evvel girecek. i̇stersen git de bir tanış. o zaman sen de neden önce onun gireceğini öğrenirsin, buyurdular.

hazreti fatıma'nın o kadın hakkındaki merakı iyice artmıştı. bir gün kadının evini sora sora buldu, kapısını çaldı. i̇çerden ihtiyar bir kadın sesi duyuldu:

-kim o?

hazreti fatıma, kendisini tanıtıp görüşmek istediğini söylediğinde kadın:

-canım sana feda ey allah resulünün kızı sizinle çok görüşmek arzu ederdim. fakat dışarı çıkamadığım için ziyaretinize gelemedim. kocamdan izin almadan size kapıyı açamayacağım. sizden çok özür dilerim. yarın gelirseniz içeri girmeniz için izin alır kapıyı açarım, görüşürüz, dedi.

hazreti fatıma geri gitti, kadın da meseleyi anlatıp kocasından izin aldı. i̇kinci gün kadınla görüşeceğine emin olarak gelen hazreti fatıma yanına hazreti hasan'ı da alarak geldi. kadının kapısını çalarak geldiğini bildirdi. fakat kadın hazreti fatıma'nın yanında bir çocuk bulunduğunun farkına varmıştı. hazreti fatıma'ya:

-yanınızda bir de çocuk var. ben yalnız sizin için izin almıştım. i̇çeri siz girebilirsiniz, fakat çocuk dışarıda kalır. i̇sterseniz yarın gelin onun için de izin alayım, beraber içeri girersiniz, dedi.

hazreti fatıma ikinci defa içeri giremeden geri döndü. üçüncü gün yanına hazreti hüseyin'i de alarak gitmişti. kapıda yine aynı durumla karşılaşarak hüseyin'i içeri alamayınca geri dönmek zorunda kaldı. üçüncü gün üçü birden gittiklerinde kadın kocasından her üçü içinde izin almıştı. i̇çeri girdiler. hazreti fatıma bir de baktı ki, içerden kendisini karşılayan dışarıda sesinden tanıdığı kadın değil. genç ve güzel bir kadın... hayretle sordu:

-sizinle dışardan konuşurken sesiniz başka idi, şimdi başka, bu nasıl oluyor? dedi.

kadın:

-sizinle konuşurken sesim dışarı çıkmakta idi. ben de sesimi yabancı erkek duyar da günaha girerim diye ağzıma taş parçası alarak konuşuyordum. şimdi ise o taşı çıkardım, dedi.

hazreti fatıma'nın gözleri yaşarmıştı. babasının neden cennete evvela bu kadının gireceğini söylediğini anladı.

kadın hazreti fatıma (r.a.)'ya:

-ey allah resûlünün kızı! acaba ben kocama karşı vazifemi ifa etmiş oluyor muyum? allah beni kocama itaatsizlikten dolayı hesaba çeker diye korkuyorum, dedi.

hazreti fatıma babasının müjdesini bildirdi:

-hayır! sen bilakis babamın cennete ilk girecek kadın diye müjdelediği birisin. hiçbir kadın sizin yaptığınızın onda birini bile yapamaz, dedi.

ve cennete ilk girecek olan kadınla bir hayli sohbet ettikten sonra müsaade isteyerek oradan ayrıldı.

--- iktibas ---

hal böyle iken bir müslüman hanımefendi neden hz.fatıma (r.a)'a cennette komşu olmayı arzu etmez de, cehennemde şeytanla arkadaş olmayı canla başla arzular bu gerçekten merak konusu?

ikinci bir husus da buradaki hanımları kendine rol model edinen hanımefendiler kendilerini bir an asr-ı saadette düşünsünler. rasullullah'ın (sav) bulunduğu medine'de ikamet ettiklerini hayal etsinler. ve sürekli vahye muhatap olduklarını hayal etsinler. allah'a ve rasulü'ne yapacakları bir hata sonucu haklarında ayet ineceğini düşünsünler. bu halleriyle rasulullah (sav)'in karşısına bu vaziyette çıkabilirler miydi? batıla olan olan öfkesiyle meşhur, kadınların görünceye titreyerek kaçtıkları, şeytana kılıcını çeken hz.ömer (r.a)'in karşısına böyle çıkabilir miydi?

sadece soruyorum...
bu kadar tartışılacağını bilse bence bu işe hiç girmezdi, ama girmiş bulundu. bu kız her kimse yersiz yere müslüman gençlerin enerjisini tüketiyor. allah cezasını versin o kızın. ve allah akıl versin bizlere. bizim daha önemli şeyleri konuşuyor olmamız lazım.
biz bu insanları görünce hemen algılayıp yadırgıyorsak bu bile onların kıyafetlerinin tesettür olmadığına işarettir ve biz bu insanları sokakta görüp yadırgayıp geçiyorsak ayıp bizim ayıbımızdır. biz onlara gerçeği anlatmadı isek, o anlatmadıysa bu anlatmadıysa o bilinsizce bu hatayı yapıyor olabilir.
htayı sırf karşı tarafta görmemek lazım aslında.


--- iktibas ---

eğer tesettür, bayanın üzerindeki cazibeyi artırıyorsa, bunun adı çarşaf bile olsa allah’ın emrettiği tesettür diyemeyiz ona. çünkü tesettürdeki ölçü; çarşaf, manto, pardüse, şalvar, herhangi bir şey değildir. allah’ın emri çarşaf veya manto olarak isimlendirilemez. allah, tesettürü emretmiştir. tesettür, kadının erkeğin gözünden korunmasıdır nureddin yıldız

--- iktibas ---
(*) yoruma cevap hakkım doğdu zannederim. o verdiğim örnek, çevremde bizzat bu dergiyi takip eden din kardeşlerimin giyiniş tarzıdır. ben de alaka kuramamanızı pek çözemedim. siz gerçekten sadece bilinçsizce mi yapıldığını düşünüyorsunuz anlamadım. bilmeyene yapamayana zaten sözümüz yok. ama tesettürü yanlışa indirgeyip insanlara bunu benimsetme yolunu seçenler var bilerek yada bilmeyerek. (*)ve de nefse hoş geldiği için tercih edenler var farkında olarak yada olmayarak. yine belirtirim ki bu başlığın altında yazılmış olması şahısları kötülüyor olma manasında değil benim için, yanlış davranışın usulünce eleştirilmesi. konuyu şahıslar boyutunda ele almak lüzumsuz.
(*)