osmanlı devri istanbul velã®lerinin büyüklerindendir. asıl adı mahmã»d'dur. "hüdã¢yã®" ismi ve "azã®z" sıfatı kendisine sonradan verilmiştir. cüneyd-i bağdã¢dã® hazretleri'nin neslinden olup, "seyyid"dir.
insan ömründe istanbul'a gidip üsküdar'da muhakkak bir kez türbesi ziyaret edilip duasına nail olunulması gereken zat.
"y㢠rabbã®! kıyã¢mete kadar bizim yolumuzda bulunanlar, bizi sevenler ve ömründe bir kerre türbemize gelip rã»humuza fã¢tiha okuyanlar bizimdir... bize mensub olanlar, denizde boğulmasınlar; ã¢hir ömürlerinde fakirlik görmesinler; ã®mã¢nlarını kurtarmadıkça ölmesinler; öleceklerini bilsinler ve haber versinler ve de ölümleri denizde boğularak olmasın!.." diye bir duası vardır.
sultanlara sultanlık yapan sultan
dostların dostu... hizmet edilirken çekilen cefalarda onun ciğer sattığını düşünerek tesilli bulunabilecek,üsküdar da meftun allah dostu.... kendisinin isminin verildiği çok nadide bir kız kuran kursu da mevcuttur... (bkz:aziz mahmud hüdai kız kuran kursu...)
"şu rahmete bakın ki insanlar bütün azalarıyla günah işlerken, sadece diliyle yaptığı tövbeyle affolunuyor." sözüyle müsait ahvale sürükleyen zat-ı muhterem.
(bkz:hüdai yolu)
bir kimse hüdâyî hazretleri'nin kimyâ ilmine vâkıf olduğunu duyarak hazret-i pîr'e geldi ve:
"-efendim! sizin kimyâ ilmine vâkıf olduğunuzu duydum, ne buyurursunuz?" dedi.
hüdâyî hazretleri, hiçbir şey söylemeden yakınındaki asma dalından üç yaprak kopardı ve üzerlerine üfledi. allâh'ın izniyle yapraklar, birer altın varak hâline geldi.
hâdiseyi şaşkın bir şekilde seyreden zavallı adam da, aynı şeyi yaptıysa da buna muvaffak olamadı. adamı mânidar bir şekilde seyreden hüdâyî hazretleri şöyle buyurdu:
"-oğlum! bilesin ki kimyâ ilmini öğrenmek, nefsini kimyâ etmekten ibarettir..."
"-efendim! sizin kimyâ ilmine vâkıf olduğunuzu duydum, ne buyurursunuz?" dedi.
hüdâyî hazretleri, hiçbir şey söylemeden yakınındaki asma dalından üç yaprak kopardı ve üzerlerine üfledi. allâh'ın izniyle yapraklar, birer altın varak hâline geldi.
hâdiseyi şaşkın bir şekilde seyreden zavallı adam da, aynı şeyi yaptıysa da buna muvaffak olamadı. adamı mânidar bir şekilde seyreden hüdâyî hazretleri şöyle buyurdu:
"-oğlum! bilesin ki kimyâ ilmini öğrenmek, nefsini kimyâ etmekten ibarettir..."
hüdâyî hazretleri, şiirlerinden birinde gönülden mâsivânın çıkarılıp sırf allâh muhabbetinin yerleştirilmesi husûsunu şöyle ifâde eder:
neyleyeyim dünyâyı
bana allâh'ım gerek.
gerekmez mâsivâyı
bana allâh'ım gerek.
ehl-i dünyâ dünyâda
ehl-i ukbâ ukbâda
her biri bir sevdâda
bana allâh'ım gerek.
dertli dermanın ister
kullar sultânın ister
âşık cânânın ister
bana allâh'ım gerek.
bülbül güle karşı zâr
pervâneyi yakmış nâr
her kulun bir derdi var
bana allâh'ım gerek.
beyhûde hevâyı ko
hakk'ı bula-gör yâ hû
hüdâyî'nin sözü bu
bana allâh'ım gerek.
neyleyeyim dünyâyı
bana allâh'ım gerek.
gerekmez mâsivâyı
bana allâh'ım gerek.
ehl-i dünyâ dünyâda
ehl-i ukbâ ukbâda
her biri bir sevdâda
bana allâh'ım gerek.
dertli dermanın ister
kullar sultânın ister
âşık cânânın ister
bana allâh'ım gerek.
bülbül güle karşı zâr
pervâneyi yakmış nâr
her kulun bir derdi var
bana allâh'ım gerek.
beyhûde hevâyı ko
hakk'ı bula-gör yâ hû
hüdâyî'nin sözü bu
bana allâh'ım gerek.