ismailağa cemaati – dertli sözlük
herkesin muhatabı ayrıdır, sana hitap etmiyorsa geç git… çok iyi üniversitelerde i̇slam araştırmalarına bu cemaatler engel olmuyor sonuçta. halkın seviyesi burada ise demek ki akademik çalışma yakası iyi çalışmıyor, ben böyle düşünürüm.
içinden çıkılması güç bir çıkmaza girmiştir. türkiye'nin toplumsal dengeleri ve kendi kurdukları yankı odalarının bunu zaten kaçınılmaz kılacağı belli idi. kendi halinde sıradan bir şeyh efendiyi 15. asrın müceddidi ilan edip hayali manevi makamlar üzerine tarikat yolu inşa edersen en nihayetinde varacağın yol bu olur. bütün dünyada ateist/deist islamofobik propaganda devletler, uluslararası şirketler, akademi ve medya aracılığıyla islam'a saldırırken 15. asrın imamı ve imam rabbani mertebesinde olduğuna inanılan bir zatın talebelerinin en büyük dertleri gözlerini kapattıklarında kimi hayal etmeleri gerektiği... bir buçuk senedir içinden çıkamadıkları bu meseleyi halledebilirler umarım. olmadı okan bayülgen ve fatih altaylı moderatörlüğünde bir talk show'da ilmi müzakerelerde bulunmayı denesinler...
tasavvuf i̇slam’dan ayrı tutulamaz. artı, tarikatlar tasavvufun, müslümanlar i̇slam’ın eşiti değildir. uygulamaların yanlışlığını görüp güzelliklerden soğumamak gerekir.
tasavvuf kusursuz degildir. kusurlarini bulmak veya bilmek benim bilgi ve derinligimin otesinde, ama "islam ve tasavvuf kusursuzdur" demek, tasavvufu islam ile ayni safa sokmak anlamina gelebilir, ki, oyleyse, bence ozunde hatalidir. sebebi de, islam'in allah tarafindan peygamberimiz araciligiyla indirildigine inanan bizler, her ne kadar ozunde islam'in izinden ayrilmasa bile, sonucta sonradan bir yorum/dusunce/sistem vs getirdigi icin islam'la ayni goremeyiz. islam, islamdir. ayni safa baska birsey giremez/girmemeli.
ayrica, savunma ruhuna geciren meselelerde, yanlisa dusmemek icin ozellikle dikkat etmek gerekir diye dusunuyorum. insanlarin en kolay yonetilip yonlendirilebildigi bir alandir korkulari. dis gucler/ser odaklari/ust akil/milletimizin birligi ve dirligine kasit vs gibi ifadelerle harekete gecmek yerine, sabit ilkeler uzerinden hareket etmek, hicbir zaman kaybettirmez (gorunurde kayip gorunse de kaybedilmez). vesselam.
önce cemaat ve tarikat ayrımını net bir şekilde yapabilmek lazım. cemaat önderi olmayan bir topluluk iken tarikat şeyhi olan bir topluluktur.

peki nasıl şeyh olunur? i̇cazetle. bu icazeti kim verir? bir önceki şeyh. ona kim vermişti? onun şeyhi... peki ilk icazeti veren kimdi? bir araştırmak lazım.

tarikat bir okulun ismi, şeyh okulun baş öğretmeni eğitim ise allah'ı kalpte tanıyabilmek. uzuncası nefsani arzuları bertaraf etmek ve ruhani istidatları inkişaf ettirmek.

öte yandan hiçbir tarikat veyahut şeyh, kuran ve sünnet dışına çıkamaz. bunun dışına çıkan kişi şeyh olamaz, veya tarikatın bir uygulaması olduğunu iddia edemez.

gündemi oldukça derinden sarsan bazı haberlere tanık oluyoruz. filan tarikattan kişi istismarda bulundu... filan kişi değil ama! "filan tarikattan kişi". sonra toplumun sinir uçlarıyla oynayan bu durum, eylemi yapan şahıstan soyutlaştırılarak tüm tarikatlara yükleniyor. sonrası malum... "tarikatlar istismarcı".

i̇nsanların algılarıyla oynayan, mazlumu zalim gösteren ve toplumun bir kesimini diğer kesimine düşman edenler, en az istismar eylemini gerçekleştiren kişiler kadar istismarcıdır bana göre. i̇nanç istismarcılığı..

yunus emre'yi mevlana'yı hacı bektaş veli'yi yıkmaya güçleri yetmedikleri için ahlaki bozuk müridlerin günahlarını tarikata yüklemeye çalışıyorlar. bilinçli olarak ya da bilinçsiz olarak..

son söz: müslümanlar ve müridler kusurludur. i̇slam ve tasavvuf kusursuzdur.
şeyhlerinin her sözünü farz kabul edecek kadar dindar, devleti karşılarına almalarını gerektirecek her konuda laik, cübbeli bel'amının bin türlü zırvasını tevil edecek kadar mahir, nureddin hocanın en ufak eleştirisine reddiye yazacak kadar alim... tek kelimeyle tuhaf.
türkiye'deki müslüman kesime yük olmaya başlamıştır, açık ve net. daha önce de #492370, #491781, #483732, #482298 değinmiştik. ömrü boyunca medreseden çıkmayan bir zihin yapısının günümüz müslümanına söyleyecek hiçbir şeyi olamaz.

vakti zamanında memlekette islam'ı temsil eden bütün müesseselere darbe vurulduğu bir dönemde bu cemaat de önemli hizmetler yapıp insanların dinden diyanetten haberdar olmasına vesile oldu. allah ebeden razı olsun. kendi halinde bir cami imamını asrın müceddidi görüp, eski usül geleneksel tefsirlerden faydalanıp derlenen bir tefsir kitabını da bütün dertlere deva bir ilaç diye sunan bir anlayış, allah-u alem çarşamba civarındaki çay ocaklarının müdavimi insanların imanlarını kurtarıp cennete götürür. fakat bu geleneğin günümüz müslümanına söyleyecek çok az sözü kalmıştır. tarih bilmez mustafa kemal'i eleştirmek caiz değil der; siyaset bilmez doğu perinçek'in kanalına röportaj verip kırk yıllık maocu adamı islam kahramanı ilan eder. ekonomiden haberi yok, müslüman'ın asıl derdi nedir anlamaz, bin sene önce tartışılıp kapanan meseleleri internet çağında yeni meselelermiş gibi sündürdükçe sündürür hakeza...

en nihayetinde elde kalan doğu karadenizli, kendi dar dairesindeki medrese geleneğinden islam'ı öğrenen küçük bir grubun yönlendirip kontrol altında tutmaya çalıştığı içine kapanık, etrafına faydası olmayan garip bir topluluk. ne olacak allah kerim.

halen islami kesimde medrese medrese diye ah-u figan edenlere hayret etmemek elde değil. bizim müslüman evlatlarımız apartman köşelerinde, izbe yurt odalarında islam'ı öğrenmeye muhtaç olmamalı. bir an önce üniversite düzeyinde islami eğitim kurumları projesi hayata geçirilmeli. keşke harvard, stanford ayarında bir tanecik islami üniversitemiz olsaydı, yüz bin tarikatten yeğdir benim kanaatime göre. bugün, misal islam düşüncesi, islam felsefesi ve islam hukuku alanları dahi akademik seviyede bu tarz üniversiteler tarafından domine ediliyor. harvard, princeton university press gibi yayınevlerinden çıkan islam ile ilgili yayınlara bakarsanız ağzınız açık kalır. biz de hala ömründe trabzon'daki köyü ile istanbul çarşamba'dan başka bir yer görmemiş kerameti kendinden menkul hoca zevatının şeriat şeriat diye ağlamalarını dinleyelim.

bu sistemdeki aksaklıklardan dolayı bizde memleketin en haylaz en işe yaramaz kesimi medreseye gönderilir, dolayısıyla bu iş kurumsallaşmadan medreselerden, tarikatlerden ve cemaatlerden bir şey beklememek gerekir. şimdiye kadar buralardan çıkan mütefekkir sayısının elle sayılır olması da iddiamızı destekliyor.