yalnız bir insanın yapması gereken şey daha da yalnızlaşmaktır.(cioran)
kalabalık olanından sığınmak gerek iblisten sığınmak gibi ve kadrini kıymeti bilinmeli salt olanının. hürriyettir ve güzelliktir. imdadıma gelir diye bekliyorum. kalabalık yalnızlık fenadır.
sabahın 5.30 uģunda olması mantıklı olan hal. elalem uyuyor sen hala niye ayaktasın sorusunu sordurtur insana. (: ayrıca gülben ergen'in güzel şarkılarından birinin adıdır. (yalnızlık alır götürür kalbini yazık bana.eller böyledir hep ayırır karışıp sevdalara.)( https://m.youtube.com/watch?v=33x10mtcpjs)
---alıntı---bebeklikten çocukluğa geçildikçe çocuğun annesiyle olan yakınlığının yoğunluğu giderek azalır ve çocuk, annesinin dışındaki dünyayla da ilişki kurmaya başlar. ancak eğer annenin sıcak yakınlığı, çocuk dış dünyayla ilişkiye geçmeye gereğince hazır olmadan kesilirse ortaya ciddi sorunlar çıkabilir. böyle bir çocukta, sevginin nasıl olsa sürekli olmayacağı ön yargısıyla, diğer insanlarla yakınlık kurma korkusu gelişebilir. içinde yaşadığımız kültür yetişkinlerin birbirine sevecen davranmasına zaten elverişli olmadığından ve dolayısıyla durumun sonradan onarılmasını sağlayabilecek bir ortam da bulunmadığından, sonunda çevresinden soyutlanmış, içine dönük ve sevgi verilse de alamayan* bir yetişkin karakteri oluşur. böyle bir insanın, geçmişinde var olmuş insanların izleri silindiği gibi, gelecek yaşamında yeni ilişkiler kurabilme umudu ve beklentisi de yoktur. bu denli yoğun yaşanan yalnızlığın özelliği, kişinin kendisinin de yalnızlığa yabancı olmasıdır. böylesi mutlak bir yalnızlığın acısını yadsıma gereğinden kaynaklanır bu. dolayısıyla bu insanın yalnızlığının bir diğer kişi tarafından paylaşılabilme yolları da kapanmıştır. bundan da öte öylesi yoğun yalnızlık dönemleri vardır ki, insan felç olmuşçasına bir umutsuzluk içindedir ve bu gibi durumlarda artık kaygı ve gerginlik belirtileri bile yoktur. çünkü ilgi ve amaç yitirilmiştir. bu, canlıyken ölmüş olmak gibi bir varoluş biçimidir.çoğu kez, böylesi insanları bizden farklı, ulaşılmaz ve anlaşılmaz varlıklar olarak algılar, hastalık derecesinde bir kişilik bozukluğunun varlığını hissederiz. ---alıntı---
doğduğum günden bugüne kadar içinde bulunduğum ve bundan sonrada muhtemelen bulunacağım durum. yanlış anlaşılmasın şükürler olsun; bir ailem ve üçüncü derece akrabalara kadar giden çok geniş iki (ana-baba) sülalem var. ancak ana-baba tarafından tüm sülaleler de benle yaşıt neredeyse hiç kimse yok. bir iki kişi var onlarda farklı cinsten. sülalelerde, bana yaşça en yakın büyüklerle 3, küçüklerle 4 yıl var aramda. bu yüzden bütün çocukluk ve gençlik dönemim "bunu da götürün, bu da sizinle gelsin..." ya da "kardeşlerine bak, onlarla ilgilen..." gibi cümlelere maruz kalmakla geçti. üniversiteye kadar olan okul yaşantımda da hem ailevi hem maddi hem de manevi durumlaran ötürü sağlam arkadaşlık ilişkilerim olmadı. üniversite ve bir stajda tam kafa adamlar bulduk derken araya şehirler, ülkeler, işler-güçler girdi. çalıştığım yerlerde yine yaş grubumdan insanlar yoktu. üniden ve o stajdan bazılarıyla hala haberleşiriz ama oda haftadan haftaya ya da aydan aya. ayrıca neden bilmiyorum yaş grubu dışında da pek kaynaşabilidiğim insan olmadı.
aslına bakılırsa bu durumdan şikeyetçi değilim, bayada alıştım ama açıklamam gerken bir durum var. bu durum da şu; ailede ve sülalede, bazen senelerce bazen aylarca beraber yaşadığım, benim yetişmeme vesile olan ya da benim bir vesile ile yardımım dokunan, dertlerini her şartta dinlediğim,anlamaya çalışdığım, çapımca desteklemeye çalıştığım onlarca insandan bir tanesi bile beni anlamaya, dinlemeye çalışmadı ve bana karşı hepsi kafalarında olumlu ya da olumsuz bir model oluşturup beni o sınırlara resmen hapsetti.(en yakınımdakiler bile) işin ilginci, iki sülalede de "en anlayışlı,en akıllı vb..." gibi hiç alınmadığım ifadeler bana karşı kullanılırken. bana karşı olumsuz yargı barındıranların bu algılarını kırmak için uğraştım ve hala uğraşıyorum ama bazen öyle şeyler oluyor ki " yaptıklarımın hiç mi etkisi yok, bu kadar mı anlaşımazım, bu kadar mı yalnızım diyorum." işin diğer yanı, bana karşı olumlu yargı besliyenler de bana karşı zanlarla hareket ediyor. yani benle iki kelam etmek zor geliyor nedense.
yani sözlük yalnızlığın kaçıncı evresindeyim ve neresindeyim bilmiyorum. yukarıda da belirttiğim gibi bir kaç ay ya da yıl beraber olduğum (üni-staj) üç-beş insandan başka beni anlayan,derdime ortak olan insan çıkmadı ve onlarla aramda şu an dağların her türlüsü var. bununla birlikte yakınım dediğim insanlar bir adım ötemde olmalarına rağmen dağların ardındakilerden daha uzaklar bana sözlük. de hele şimdi ben yalnız mıyım değil miyim? :)
aslına bakılırsa bu durumdan şikeyetçi değilim, bayada alıştım ama açıklamam gerken bir durum var. bu durum da şu; ailede ve sülalede, bazen senelerce bazen aylarca beraber yaşadığım, benim yetişmeme vesile olan ya da benim bir vesile ile yardımım dokunan, dertlerini her şartta dinlediğim,anlamaya çalışdığım, çapımca desteklemeye çalıştığım onlarca insandan bir tanesi bile beni anlamaya, dinlemeye çalışmadı ve bana karşı hepsi kafalarında olumlu ya da olumsuz bir model oluşturup beni o sınırlara resmen hapsetti.(en yakınımdakiler bile) işin ilginci, iki sülalede de "en anlayışlı,en akıllı vb..." gibi hiç alınmadığım ifadeler bana karşı kullanılırken. bana karşı olumsuz yargı barındıranların bu algılarını kırmak için uğraştım ve hala uğraşıyorum ama bazen öyle şeyler oluyor ki " yaptıklarımın hiç mi etkisi yok, bu kadar mı anlaşımazım, bu kadar mı yalnızım diyorum." işin diğer yanı, bana karşı olumlu yargı besliyenler de bana karşı zanlarla hareket ediyor. yani benle iki kelam etmek zor geliyor nedense.
yani sözlük yalnızlığın kaçıncı evresindeyim ve neresindeyim bilmiyorum. yukarıda da belirttiğim gibi bir kaç ay ya da yıl beraber olduğum (üni-staj) üç-beş insandan başka beni anlayan,derdime ortak olan insan çıkmadı ve onlarla aramda şu an dağların her türlüsü var. bununla birlikte yakınım dediğim insanlar bir adım ötemde olmalarına rağmen dağların ardındakilerden daha uzaklar bana sözlük. de hele şimdi ben yalnız mıyım değil miyim? :)
arkadaşlarımdan hep fırça yememe neden olan durum."yalnız değilsin, hiç olmadın, allah hep yanında, nasıl yalnızım dersin..." gibi tepkiler ile hep kızdılar.ben de ifademi değiştiriyor ve artık şunu söylüyorum."fani insanlardan arkadaşım yok bu yüzden de fani açıdan yalnızım." diyorum. :)
(bkz:çok kasmayın)
sözlüğe girince artıyor. hareket de yok ya, o bakımdan...
hz. ömer : yalnızlık cahil kişilerle oturmaktan iyidir.hz.ali: insanları tanıyan yalnızlaşır.cemil meriç: yalnızlık ellerin kahrını çekmekten bin kere daha güzel.cahit zarifoğlu: yalnızlığıma zalimce bir hayranlık duyuyorum.i̇smet özel: yalnızım en kuvvetli tarafım da bu.anlatmaya gerek yok görüyorsunuz mükemmel.
yalnızlık bir yerde şöyle tanımlanmış;''yalnızlık sadece tek başına olmakla tarif edilemez. yalnızlık bir süreçtir. kaygı, öfke, diğer insanlardan farklı hissetmeyi kapsar. bireyin sahip olduğu ilişkilerle, sahip olmayı arzuladığı ilişkiler arasında dengesizlik varsa, anlaşılamadığını hissediyorsa da kişi kendini yalnız hisseder.''benim ekleyeceklerim ise; yalnızlık bir süreç. ve tanımın devamında gelen; kaygı, öfke, farklı hissetme hissi bunların hepsi yalnızlık sürecini bireyin kabul etmemesi ile bağlantılıdır. aslında tanımdan yola çıkarak, bir alimin söyledikleri geliyor aklıma ''insan insan için yaratılmıştır. evinde 4 duvar arasında oturmak için değil.'' bu dört duvar mecazidir, iş ortamında dört duvar oluşturabilirsin, çok kalabalık bir topluluğun içinde de kendi dört duvarını oluşturabilirsin. önemli olan yalnızlık sürecinin başladığını hissettiğinde bu süreci kabul edip onu yönetebilmek. kaygı, öfke gibi duygular her zaman ikincil duygularımızdır. yani her zaman ana duygumuzu bulmamız ve onun eksiklerini nasıl telafi edeceğimizi bulmamız gerekir. tabi ki diğer yazar arkadaşlarımında bahsettiği gibi; kimi insan için yalnızlık eşsiz bir duygudur. ama unutmamak gerekir ki yalnızlık allaha mahsustur.