müslümanları geri bırakan hastalıklar – dertli sözlük
ferdi anlamda; insan şahsiyetini oluşturan altı temel kavramdaki noksanlıklar.
altı kavram:
adalet, emanet, ehliyet, merhamet, sadakat sevgi

bir insan, adil, emin, ehil, merhametli, sadık ve mahlukata sevgi nazarı ile bakıyorsa, ne geri kalır, ne geri bırakır.

toplumsal anlamda ise üçtür: cehalet,(şuursuzluk) fakirlik ve ayrılık.

cehalet; cahil -bilgisi ne kadar olursa olsun- kalbi ve beyni hasta olan kişiye denir. fikir ve muhabbet noktalarında kusur varsa; genelleme yapar, erteler, bahane üretir, tekfir eder, suçlar ve saire ve saire. (bkz:kalbin hastalıkları)
bütün neticeleri ile cehalet tek başına bir yazı bahsi.
(bkz:hayat tarzına dönüşmeyen din)

fakirlik; tembellik, tevekkülü yanlış okuma, okumamanın ve allah'la irtibat kopukluğunun doğal bir sonucu fakirlik; evvela asri olamamaya sebep olur. asri olamamak ise ilerlemiş medeniyetleri talide sevkeder ki; halimiz budur.

ayrılık.
mevzu uzun. ama herkesçe malum. dünyayı ve türkiye müslümanlarını geçtim, bu sözlükte yazarlık yapan müslümanlar bile ayrı ayrı.
ol ayet: (bkz:enfal suresi 46. ayet)

şifa nedir?

ferdi anlamda da, toplumsal anlamda da şifa aynıdır.

allah kur'an'da buyurmuş:
''eğer o ülkelerin ahalisi iman edip allah'a karşı gelmekten sakınsalardı, elbette biz üzerlerine gökten, yerden nice bereket ve bolluk kapılarını açardık. fakat onlar peygamberleri yalancı saydılar, biz de işledikleri kötülükler sebebiyle kendilerini cezaya çarptırdık. '' (a'raf, 96)

ferdi kurtuluş:
mealen, talak suresi 2-3 ayetler: kim allah'a karşı sakınırsa, allah ona bir çıkış yolu yaratır ve onu ummadığı yerden rızıklandırır.

ezcümle; geri kalmanın sebebi: allah ve resulüne itaatsizlik.
şifası: allah ve resulune itaati ve dinin kurallarını öğrenme. samimi bir şekilde uygulama.
adalet de budur.
birinci sırada gelen hastalığımız: erteleme hastalığı.
yapmamız gerekeni bildiğimiz halde geri erteleyebildiğimiz kadar erteleme; sonunda da ya yap(a)madan bırakma ya da yarım yamalak (yapmış olmak için) yapma hastalığıdır. çok tehlikelidir, hele bir de unutkanlığınız da varsa "cehennemcil" bir tehlike bile arz edebilir. (*)

ikinci sırada gelen hastalığımız: (bkz:bana ne hastalığı).
ortada bir münker görüldüğünde "(b: bana dokunmayan yılan bin yaşasın)" şiarıyla ortamı hızla terk etme hastalığı olduğu gibi; günümüzde: "iktidar zaten bizden, oyumu da verdim gerisi onlara kalmış!" veya "iktidarda bizimkiler var canım, yapılan kötü gibi gözükse de (b: vardır bir bildikleri!)" şeklinde tezahür etmiş biçimleri de mevcuttur.

üçüncü sırada gelen hastalığımız: genelleme hastalığı.
iki tane benzer olay gördüğümüz an ortaya çıkan müthiş bir hastalıktır. aslına bakarsanız çoğu zaman bir tane bile yetiyor, görülen bir doğru veya yanlış -ama genellikle de yanlış- durumu bütün topluma, cemaate vb. mal etme hastalığıdır. (i: müslümanların ümmet olamamasındaki en büyük etken hastalıklardan birisidir.)

dördüncü sırada gelen hastalığımızı kavramsallaştırmak biraz zor. birkaç kelimeyle şu şekilde ifade edebilirim sanırım: (b: en doğru benim bildiğim/inandığım hastalığı)
"dinimiz hakkında okuduğumuz, dinlediğimiz; ama en çok da aileden/atalardan aldığımız argümanlarla yürüdüğümüz istikametin en doğru istikamet olduğu, bunun dışındaki istikametlerin hepsinde yanlışlık bulunduğu" düşüncesi bu hastalığın temelidir. hatta bu hastalık fırka-i naciye hadisiyle de birleşince bir sonraki hastalığımız olan (b: tekfir etme hastalığı) da ortaya çıkıyor. (i: bu hastalık da müslümanların ümmet olamamasındaki en büyük etkenlerdendir.)

beşinci sırada gelen hastalığımız: tekfir etme hastalığı.
hz. peygamberden çok sonra oluşan mezhepler ve daha sonra oluşan cemaat vb. oluşumlarla birlikte kur'an'ın muhkeminden olmayan mesleleri itikadi/imani meseleler yaparak, kendi bulunduğu mezhep/cemaat vb. dışındaki bütün oluşumları cehennemlik görme hastalığıdır. bu hastalığın en yaygın ve korkunç hali de kişileinr bağlı bulundukları görüşleri "din" haline getirmeleri ve "en doğru islam budur" düşüncesiyle muahafazakarlaşmalarıdır. (i: bu hastalık ise ümmet olamamamızdaki en büyük gediktir.)

altıncı sırada gelen hastalığımız: okumama hastalığı.aslında bu hastalığın ilk sıralarda yer alması gerekir; ama yukarıda saydığım hastalıkların çoğuyla bir bağı olduğu için bu sırada andım.
dinimizi öğretmek için allah'ın bize gönderdiği ipe(kur'an'a) sımsıkı sarılamama hastalığıdır. aslına bakarsanız dünya üzerinde en çok okunan kitap kesinlikle kur'an'dır; ama gelin görün ki yapılan okumaların ezici çoğunluğu anlamak için değil, ölülere göndermek için olduğundan hiçbir etkisi olmuyor. yani hastalığımız anlamak için kur'an okumama hastalığı...

yedinci sırada gelen hastalığımız: (b: bir topluluğa bağlanıp, aklımızı da o topluluğa emanet etme hastalığı)
bu hastalık okumama hastalığının bir sonucu. aslında insan fıtratı ve dini gereği topluluk halinde yaşamak zorundadır; ancak bu durum müslümanları reaya haline getirmemek koşuluyla olmalıdır. aklını kullanmayan müslümanın ise reaya olması kaçınılmazdır.
reaya olmanın en temel sonucu ise: (b: o yapmışsa vardır sebebi),(b: bunu yapmalıysam vardır bir hikmeti) vb. cümlelerle aklı devreden çıkarıp kula kulluğu devreye sokmasıdır.


hastalıklar artırılabilir, yerleri değiştirilebilir; ama teşhis önemlidir. teşhis olmadan tedavi mümkün değildir.